Mustafa Kemal Atatürk'ün iletişim yönü

"İyi ki," dedim içimden, "İzmir'de Cumhuriyet Meydanı'nda, Gazi Heykeli önünde Atatürk'ü Anma ve Saygı Nöbeti'ne katılmışım..."

10 Kasım 2022, ulusumuzun kahramanı, Kurtuluş ve Kuruluş’un lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Atatürk’ün aramızdan fiziken ayrılışının 84. yıldönümü. Atatürk için, Atatürk’ün izinden gidenler için 10 Kasım bir yas, ağlama günü değil; onu daha iyi anlama, daha iyi tanıma günüdür. Onu daha iyi anlamak ve tanımak en doğrusu, en güzeli… Onun iletişim yönünü kısaca değerlendireceğim...

Atatürk, İletişimin Gücünü Biliyordu

İletişim her dönemde siyasetin bir parçası, halkı arkasına almanın kaçınılmaz bir aracı olagelmiştir. Büyük Atatürk de iletişimi üst düzeyde kavrayan, iletişim zekası yüksek bir kişilik olarak gerek hazırlıkları sırasında gerek Kurtuluş Savaşı sürecinde gerekse Kuruluş yıllarında iletişim nosyonundan, telgraf, mektup, afiş, kartpostal, gazete, yerleşim birimlerine ve kimi kurumlara gezi vb. zamanın sınırlı iletişim araçlarından azami yararlanmasını bilmiş; adım adım ilerlerken iletişimin gücünü arkasına almıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa biliyordu ki, kamuoyunu kazanmadan, yanına almadan hiçbir adım başarıya ulaşamaz. Nitekim, Gazi Mustafa Kemal Paşa, doğru ve yerinde iletişim stratejisi sayesinde Kurtuluş ve Kuruluş için hem Anadolu hem de uluslararası kamuoyunu kazanmayı bilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, bireysel yüz yüze iletişimde de uzman düzeyinde çok başarılıdır. İletişim dilini ustaca kullanmış, jest ve mimikleri, beden diliyle de her düzeyde insanla çok güzel ve doğru iletişim kurmayı başarmıştır. Yerinde sağ elini ceketinin içine sokmuş, yerinde sohbet sırasından bağdaş kurmuş, yerinde bacak bacak üstüne atmış, yerinde işaret parmağını kullanmış, yerinde de çocukların başını okşamış, insanların elini öpmüş veya omzuna dokunmuştur.

Hitabeti kusursuzdur. Meclisteki ve bayramlardaki olsun, kabullerdeki olsun konuşmalarını dikkatle hazırlamış; yerinde Nutuk gibi okumuş, yerinde irticalen konuşmuştur. Gerek içeriye gerek dışarıya dönük yaptığı açıklamalar mesajlarla doludur. Sıklıkla konuşmak yerine mesaj verecek tarzda az ve öz konuşmayı seçmiştir. Çünkü bilirdi ki, taş yerinde ağırdır. Birçok mesajı veciz söz haline gelmiştir.

Ataürk’ün kılık kıyafeti de iletişim stratejisinin bir parçasıdır. Farklı kıyafetler tercih etmiş, farklı ortamlara göre kıyafet giyinmiştir. Zevk sahibi olması bir yana, rol model olarak modern Türkiye’yi inşa etme çabasının bir yansıması olarak görmek gerekir bu yönelimini de.

Atatürk’ün iletişim birikiminin temelinde sürekli gözlem ve değerlendirme olsa gerektir. Yoksa bu nosyon sadece yatkınlıkla olacak bir şey değildir. Evet, Atatürk’ün mizacı, eğitimi, kültürü ve kişiliği iletişim gücünün oluşmasında etkilidir. Ancak uzmanlık emek ve çalışma gerektirir. Kendi halkını, ülkesini ve karşısındaki dünyayı iyi tanımayı gerektirir. İşte Atatürk farkı… Atatürk, vereceği mesajların alıcısını iyi tanıyordu. O yüzden iletişimde başarılı olabilmiştir.

Kurtuluş Savaşı’nda Kurulan Kitle İletişim Organları

Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcında bugünün olanaklarının zerresi yoktu. TV, radyo, ajans yoktu. Telgraf zorluklar ve mücadeleler içindeydi. Çok sınırlı sayıda Ruşen Eşref gibi bir iki gazeteci ve fotoğrafçısı vardı yanında Gazi Paşa’nın. Ancak Gazi, kitle iletişim araçlarının bu süreçteki önemini iyi bildiği için olanaklar ölçüsünde harekete geçmiş, yazılı basın organlarını hayata geçirerek bizzat başyazarlığını da yapmıştır. Bu doğrultuda ilk olarak 4 Eylül 1919’da toplanan Sivas Kongresi’nde “İrade-i Milliye” gazetesinin çıkarılmasına karar verilmiştir. Gazetenin çıkarılış amacı, Kurtuluş Savaşı’nın safhalarına ilişkin halkı bilinçlendirmek, kamuoyu oluşturmaktır. Aradan beş ay kadar geçtikten sonra bu kez Gazi Paşa Ocak 1920’de Hakimiyet-i Milliye gazetesini kurmuştur. Gazete Ankara’nın sözcüsü olmuş, her sayısında Gazi’nin genelge, beyanname, açıklamalarına yer vermiştir.

Yukarıda sözünü ettiğimiz iki gazetenin arasında, 7 Ekim 1920’de de bugünkü “Resmi Gazete” olan “Ceride-i Resmiye” gazetesi Ankara’daki TBMM hükümetinin organı olarak yayın hayatına başladı. Gazetenin adı 1922’de Resmi Ceride oldu.

Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı sürecindeki kararlılığının yansıması olarak iletişim atağı sürdü. Üç gazetenin ardından Anadolu Ajansı’nın (AA) kurulması direktifini verdi. 6 Nisan 1920’de Milli Mücadele’yi bütün ülkeye ve dünyaya duyurmak gayesiyle Yunus Nadi ve Halide Edip gibi Cumhuriyet aydınları ajansı hayata geçirdi.

Cumhuriyetin İlk Yıllarında...

Atatürk, Kurtuluş Savaşı boyunca yanında olan ve daha önce Yenigün gazetesini yayınlayan ve AA kuruluşunda yer alan milletvekili olarak da görev verdiği Yunus Nadi’ye 1924’te adını da bizzat verdiği “Cumhuriyet” gazetesini kurdurtmuştur. Bu gazetenin gayesi de Cumhuriyet prensiplerini yaymak, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ideallerini ve çalışmalarını kamuoyuna yansıtmaktır.

Resmi Ceride, “Resmi Gazete” adıyla, Anadolu Ajansı (AA) ve Cumhuriyet gazetesi ise aynı adla yayınına bugün de devam etmektedir.

Atatürk, Kurtuluş’un zaferle sonuçlanmasının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından da kitle iletişimi için adımlar atmayı sürdürmüş; 1925’te Telgraf Telsiz Tesisi Hakkında Kanun çıkarılarak ülke düzeyinde telsiz-telgraf haberleşmesinin önü açılmıştır. 1927’de de dünyadaki önemli başkentlerle iletişimin önünü açan telsiz-telgraf vericileri hizmete girmiş; bu adımları 1927’de İstanbul ve Ankara Radyolarının yayına başlaması izlemiştir.

×××

1Not: 10 Kasım 2022; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Anıtkabir'deki tören sonrasında Misak-ı Milli Kulesi'nde deftere yazdıklarına kulak verdim ekrandan; seçim propagandası kokuyordu! Atatürk'ü anlamaktan çok uzaktı...

"İyi ki," dedim içimden, "İzmir'de Cumhuriyet Meydanı'nda, Gazi Heykeli önünde Atatürk'ü Anma ve Saygı Nöbeti'ne katılmışım..."

Etiketler
İzmir Mustafa Kemal Atatürk