58 yıllık bir siyasal aktörün vedası

Baykal, Türkiye’nin yaşadığı büyük felaketi de görerek yaşamını yitirdi. 1939 Erzincan felaketinde bebekti. 1999 Marmara felaketinde baraj altında kalan CHP’nin genel başkanıydı. 6 Şubat’taki son büyük felakette ise yaşamının son demlerindeydi.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde hukuk öğrenimi yaparak avukat olmuş ama akademik kariyerine “doçent” unvanı alana kadar devam etmişti. Doktora tezi “katılımcılık” üzerineydi. A.Ü. SBF’de (Mülkiye) fakülte yayınları arasında kitap olarak da basılmıştı tezi. A.Ü. SBF’nin yayınladığı tez kütüphanemde var. Başka bir yazıda ona gireceğim. (Katılım üzerine çalışsa da teorik olarak, siyaset pratiğinde dar kadroculuğu yeğlemişti). ABD’de de süren akademik çalışmaları oldu.

BAYKAL “MÜLKİYE CUNTASI”NIN PARLAK SİMALARI ARASINDAYDI

Bir tarafı Kafkasya (Çerkez), bir tarafı Yörük olan Deniz Baykal’dan söz ediyorum.

1965’te CHP Genel Başkanı İsmet İnönü “Ortanın Solu” demiş, partiye parlak gençleri davet etmeye başlamıştı. 1965’te kurduğu araştırma bürosu aslında danışma da veriyordu İnönü ve parti yönetimine. İnönü, bir yıl sonra 1966’da Ecevit’in de önünü açarak genel sekreterliğe getirdi.

CHP Araştırma Bürosu’nda Doç. Deniz Baykal’ın dışında Doç. Haluk Ülman, Doç. Turan Güneş, Doç. Ahmet Naci Yücekök, Besim Üstünel de vardı. Bu ekip yakın arkadaş da olmuştu ve siyaset arenasında “Mülkiye Cuntası” olarak tanımlanıyorlardı.

Prof. Ülman hem lisans hem de yüksek lisansta, Prof. Güneş lisansta hocam olmuştu. İkisi de çok parlak ve çok da feyz aldığımız hocalardı. Prof. Yücekök ve Üstünel’i bizzat tanımadım. Güneş, Üstünel, ve Baykal bakan oldu Ecevit hükümetinde. Okulda İdare Hukuku aldığımız Prof. Güneş, Kıbrıs Barış Harekatı’nı da gerçekleştiren CHP-MSP koalisyon hükümetinin dışişleri bakanıydı. Girit kökenli olan, okulda siyasal tarih ve dış politika dersleri aldığım Prof. Ülman, Ecevit’in Kıbrıs, Ege, Türk-Yunan ilişkileri vb. konulardaki akıl hocasıydı. Ecevit bu konuları milletvekili yaparak MYK’ya da aldığı Ülman ile götürüyordu. “Mülkiye Cuntası” içinde sadece Prof. Yücekök siyasete girmemişti Baykal’ın bütün ısrarlarına karşın ve üniversitede kalmayı tercih etmişti. Kısacası İnönü’nün partiye danışman olarak aldığı isimlerin dördü ileride partinin en üst kademelerinde genel başkan, MYK Üyesi, bakan, milletvekili olmuşlardı.

ŞİŞLİ CAMİİ AVLUSUNDAKİ DİYALOG

1994 yerel seçimleri öncesiydi… Baykal, 1992’de CHP’yi yeniden açmıştı ama henüz SHP-CHP birleşmesi olmamıştı. Şişli Camii avlusunda hocam Prof. Ülman ile cenaze namazı saatini bekliyorduk. O sırada Prof. Ülman yeniden açılan CHP MYK Üyesi değil de Baykal’ın isteğini temelli de kırmamak için İstanbul İl Başkanı olmuştu. Tabii siyaseti, CHP’yi konuşuyorduk hocamla. O da beni başkanlığındaki il yönetimine davet etmiş ancak bendeniz de o günkü koşullarımdan dolayı kabul edememiştim. Ülman’a, “Hocam, iyi güzel CHP’nin yeniden açılması iyi oldu, su yolunu bulur, fazla sürmez ve partiler birleşir,” dedim ve ekledim: “CHP yerel seçime girmese de beklese birleşmeyi, DSP de var, aşırı bölünme İstanbul’u kaybettirmez mi?”

Hocamdan yanıt beklerken, o beklemediğim bir yanıt verdi: “Bunu biraz sonra Baykal gelecek, ona söyle.”

Gerçekten de biraz sonra Baykal geldi. Tanışıyorduk, biliyordu beni. Hocam lafı açtı bendeniz de arkasını getirdim tabii: “Sayın genel başkanım, partiyi açmanız çok iyi oldu. Yalnız CHP olarak önümüzdeki yerel seçime ayrı girilmese…”

Baykal sözümün bitmesini beklemeden sağ elini havaya kaldırıp bir elips çizerek adeta kükredi: “Ne münasebet!.. Gireceğiz. Olur mu öyle şey!..”

Ortalık buz gibi olmuştu.

Sonuç malum… SHP, DSP, CHP üç ayrı adayla girince İstanbul’da yerel seçime, R.T. Erdoğan yüzde 24,5 oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi! Bugünlere ise oralardan gelindi (Tabii bu sonucun faturasını sadece Baykal’a yüklemek de haksızlık olur; CHP kadar SHP ve DSP’nin de sorumluluğu var).

1 MART TEZKERESİ VE BAYKAL

Sonra CHP-SHP birleşme kurultayına geldi sıra. Baykal, son derece örgütlü hizbi ile koca partiyi kurultayda “nizami” bir şekilde ele geçirdi. SHP Genel Sekreteri iken Erdal İnönü’nün karşısına her çıktığında yenilmişti oysa. SHP o sıralarda adeta “kurultaylar partisi” gibiydi.

1995 genel seçimlerinde partinin oyu iyice düşmüş, yüzde 10,7’ye inmişti. Kısa süren Dışişleri Bakanlığı sonrasında gidilen 1999 seçimlerinde ise CHP yüzde 8,7 ile barajın altında kalacak ve Baykal genel başkanlıktan istifa edecekti. Ancak bu taktik bir istifaydı ve nitekim kısa süre sonra Baykal yeniden genel başkan seçildi Önder Sav’ın bindirilmiş kıtalarıyla. Türkiye, CHP’siz olamayacağını anladı ve Baykal’lı CHP 2002 seçimlerinde yüzde 19 küsur oyla meclise girdi. Yeniden meclise giren CHP’nin genel başkanı Baykal, CHP-MSP koalisyonunun kurulmasındaki kadar tarihi bir rolü 2002 seçimleriyle oluşan TBMM’de bir kez daha oynadı; siyasi tarihimize “1 Mart Tezkeresi” olarak geçen tarihi 1 Mart 2003’teki meclis birleşimindeki konuşması iktidarda gedik açtı ve TBMM 1 Mart Tezkeresini reddetti.

ERDOĞAN’IN ÖNÜNÜ NEDEN AÇTI?

AK Parti yüzde 34 ile mecliste çoğunluğu sağlayıp tek başına iktidara gelmişti. Ancak Erdoğan milletvekili değildi. Baykal, Siirt ara seçimi formülünü oluşturdu ve askerliğim sırasında Siirt’te belediye başkanı olan Dr. Ekrem Bilek’in yerine yenilenen seçimde Erdoğan eşinin memleketi Siirt’ten milletvekili seçildi. Baykal, demokrasinin gereğini yapmış, özellikle Avrupa Konseyi’nden gelen tepkileri dikkate alarak iktidardaki partinin genel başkanının meclise girmesinin önünü açmıştı. Oysa şimdi o Erdoğan rakiplerinin önünü kesiyor karşısına çıkamasın diye! Erdoğan, dün Cumhurbaşkanı sıfatıyla Baykal’ın cenaze namazına katılıp sonra da evine geçerek ailesine taziyede bulundu. Bu vefayı gösterdi ama asıl yapması gereken Baykal’ın jestinden öğrenerek çıkıp rakiplerinin önünü kesme girişimlerinde bulunmaması olmalıdır diye de notumu düşeyim buraya.

2009’DA ANTALYA BÜYÜKŞEHİR CHP’YE GEÇİYOR

2009 yerel seçimlerinde çok ilginç bir adaylık maceram oldu (Bunun içinde Baykal da var ama sırası değil şimdi değinmenin). Arkadaşım Gönen Orhan da aportta bekliyordu. Adaylaşmazsam onun kampanya şirketi ile Baykal’ın memleketi Antalya-Kepez’in yerel seçim kampanyasını yönetecektik. Bendeniz siyasi içerik editörü ve metin yazarı olarak o kampanyanın çekirdek ekibinde yer aldım. Gönen Orhan Antalya’da deneyimlidir. Daha önce de Bekir Kumbul’un kampanyasını yönetmişti Büyükşehir adayı iken ve başarmıştı. Sonuçta Kepez’deki makası 24’ten 5’e indirdik ve böylece CHP hem Antalya Büyükşehir’i hem de bitişikteki Döşemealtı’nı kazandı. Kepez, Antalya’da AK Parti’nin en güçlü olduğu ve Antalya’nın beş merkez ilçesi içinde en büyüğüydü. Seçmenin yüzde 45’i buradaydı. Antalya Büyükşehir’in kampanyasını Ateş İlyas Baysoy yürütmüştü ama Büyükşehir Kepez sayesinde kazanılmış, zaten Prof. Mustafa Akaydın da CHP’nin “Halk” gazetesine verdiği demeçte “Antalya Büyükşehir’i Kepez sayesinde kazandık” demişti.

Sonuçta, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a memleketi Antalya’da bir seçim zaferi armağan etmiştik. Hem de Menderes Türel gibi güçlü bir ismi, mevcut başkanı devirerek. Günlerce Ankara’dan, CHP genel merkezinden bir telefon bekledik. “Gelin bir anlatın bakalım, nasıl başarıldı?” diye sorulmasını…

O telefon gelmedi. Muhtemelen seçim sürecinde Baykal’ı çok ön plana çıkarmadığımız için… Oysa düşüncemiz, seçimde Kepez’in özelliklerini göz önünde bulundurarak avantajlı yanları ön plana çıkarmaktan ibaretti.

SÜRPRİZ BİR VEDA VE SONRASI…

Ve bir kaset komplosu ile Baykal, 2010 Mayıs’ında CHP Genel Başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı. 2011 genel seçimlerinde Antalya’dan seçilip milletvekili olduğunda partide alabildiğine yalnızlaşmıştı. Öyle ki çok yakın birkaç milletvekili arkadaşı dışında odasına giden yoktu. Grup toplantılarında bile selam vermeye çekinenler vardı kendisinden (O sıralar Korutürk’ün danışmanıydım ve zaman zaman da grup toplantılarına katılırdım, Baykal ile özel bir yakınlığım olmasa da o çekinenlerden olmadım hiç ve her gördüğümde tokalaştım). Bunu fark eden Kılıçdaroğlu telafi edici jestler yaptı. Sonra giderek o yalnızlaşma sona erdi büyük ölçüde.

2018 seçimlerinde en yaşlı üye sıfatıyla TBMM’yi açtı. İnme gelmiş, uzun süren tedaviye karşın iyileşememişti. Parlamento çalışmalarına katılamıyor, evinden dışarıya çıkamıyordu. Vefatından kısa süre önce Kılıçdaroğlu evinde ziyaret etmişti kendisini.

Önceki gün Ankara’da CHP Genel Merkezi, TBMM’deki tören ve cenaze namazı sonrasında Devlet Mezarlığı’nda toprağa verilen şöyle ya da böyle 1965’ten bu yana 58 yıl Türk siyasal yaşamı ve CHP içindeki önemli bir siyasal aktördü. 12 Eylül dönemi ve CHP’nin baraj altında olduğu 1999-2002 arası dışında 1973’ten 2023’e kadar milletvekiliydi.

Baykal, Türkiye’nin yaşadığı büyük felaketi de görerek yaşamını yitirdi. 1939 Erzincan felaketinde bebekti. 1999 Marmara felaketinde baraj altında kalan CHP’nin genel başkanıydı. 6 Şubat’taki son büyük felakette ise yaşamının son demlerindeydi.

Dışişleri Bakanı olarak kabinesinde olduğu önceki başbakan Çiller’den cari TBMM Başkanı Şentop’a, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Bahçeli’den, AK Parti Genel Başkan Vekillerine, CHP önceki genel başkanlarından Hikmet Çetin ve önceki genel başkan yardımcılarından Osman Korutürk gibi isimlere kadar pek çok şahsiyet TBMM’deki törende hazır bulundu. Baykal’ın oğlu Ataç Baykal’ın konuşmasında törene katılanları onore eden bir vurgu da vardı. Baykal, onların mesai arkadaşıydı.

Ruhu şad olsun.

Etiketler
Erzincan Türkiye