Gıda Güvenliği Krizi: İşletmelerin En Az Yüzde 80’i Standartları Karşılamıyor
"Gıda güvenliğinde Avrupa standartlarına çok uzağız. Ancak Avrupa’nın köşeye sıkışmasını fırsata çevirerek, hiçbir yükümlülüğümüzü yerine getirmeden Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz."
Yıllardır gıda güvenliği açısından Avrupa yasalarına uyum sağlayamıyoruz. Kâğıt üzerinde mevzuatları yayınlıyoruz ama bunları hayata geçiremiyoruz. Avrupa köşeye sıkışmış durumda ve biz de bu sıkışmışlığı kullanarak Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz. Ancak gıda işletmelerimiz, evrensel gıda güvenliği kriterlerini bile karşılamaktan uzak. AKP’nin gıda politikaları kopyala-yapıştır mantığıyla ilerliyor.
NEDEN SAĞLANAMIYOR?
Hem yüzölçümü hem de nüfus bakımından Avrupa’nın en büyük ülkesiyiz. Üniversitelerinde gıda mühendisliği bölümü açabilen ilk ülkeyiz. Ve bu eğitimi verebilen sayılı ülkelerden biriyiz hala. 50 binin üzerinde gıda mühendisimiz var ancak önemli bir kısmı kendi mesleğini yapamıyor.
Gıda işletmeleri ve tarım alanlarımız bakımından da Avrupa’da ilk sıradayız. Fakat tarımsal verimlilik, gıda güvenliği, altyapı açısından en alt sıralardayız. Gıda işletmelerimizin yüzde 80’inden fazlası küçük ve orta ölçekli. Gıda güvenliğini sağlayacak teknik personel çalıştırma zorunlulukları yok. Üstelik bu işletmelerin çoğunun üretim yaptığı alanlar, üretime uygun değil.
Bir gıda işletmesi üretime başlamadan önce belirli kriterleri sağlamalı. Üretim sürecine göre tehlike analizleri yapmalı, tespit edilen tehlikeleri kontrol altına almak için kritik kontrol noktalarını belirlemeli. Üretime başladıktan sonra kritik kontrol noktalarını sürekli izleyerek ölçümlenebilir verileri kayıt altına almalı.
Bu sürecin adı Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları Prensipleri (HACCP). Gıda güvenliğinin temelini oluşturuyor. Her gıda işletmesinin bir Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları Planı olmalı ve bu ekibe bir gıda mühendisi liderlik etmeli. Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda denetimlerini bu prensiplere göre yürütüyor. Eğer sistem düzgün çalışmazsa, denetimden geçememesi gerekiyor.
Ancak tekrar başa dönersek, gıda işletmelerimizin yüzde 80’inden fazlasında bu sistem yok. Çünkü gıda mühendisi çalıştırmak zorunda değiller ve bu sistemi kurabilecek teknik bilgiye sahip değiller.
GIDA ÜRETİMİNDE DENEY TAHTASIYIZ
Bir gıda işletmesi faaliyete geçmeden önce yerel yönetimden ruhsat almak zorunda. Ruhsat aldıktan sonra Tarım ve Orman Bakanlığı’na bildirimde bulunarak çalışma izni almak zorunda. Teorik olarak hem yerel yönetimler hem de Tarım ve Orman Bakanlığı gıda işletmesini fiziksel olarak denetlemekle yükümlü. Ancak uygulamada bu süreç çoğu zaman düzgün işletilmiyor.
Türkiye’de kervan yolda düzülüyor. Ruhsat almadan veya Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan çalışma izni almadan üretime başlayan işletmeler var. Bazı işletmeler, başka işletmelere ait çalışma izinlerini kullanıyor. Yerel yönetime ruhsat, Tarım ve Orman Bakanlığı’na çalışma izni için başvurulduğunda, kayıt dışı üretim yapılıyorsa, idari ceza uygulanmıyor. Adli ceza için suç duyurusunda bulunulmuyor.
Yerel yönetimden ruhsat alamayan bir gıda işletmesi, Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yine de çalışma izni alabiliyor. Üstelik ilk denetimden geçerken Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları Prensipleri’ne dair sıkı bir denetim yapılmıyor. Göz yumuluyor.
Sermaye sahipleri daha az sorunla karşılaşmak, maddi talepleri düşürmek için gıda mühendisi yerine, gıda güvenliğinden hiç anlamayan veya bu alanda hiç çalışmamış kişilere bu kritik görevler teslim edilebiliyor. Ya da gıda güvenliği sorumluluğu, alaylı yetişmiş ustalara veya aşçılara bırakılabiliyor.
“Yıllardır böyle yapılıyor hiçbir şey olmuyor” ya da “Daha önemli sorunlarımız var” denilerek üretime devam ediliyor. Yaşanan herhangi bir sorunu çözmek için birkaç farklı yanlış uygulamalar hayata geçiriliyor. Ancak yanlış uygulamaların maddi ve manevi kayıplara yol açtığını görüyoruz. Gıda güvenliği, çevre ve halk sağlığı riske atılıyor.
Avrupa gıda güvenliğinde ilerlerken, biz hâlâ deneme-yanılma yöntemiyle gıda güvenliği öğrenmeye çalışıyoruz.
Gıda güvenliğinde Avrupa standartlarına çok uzağız. Ancak Avrupa’nın köşeye sıkışmasını fırsata çevirerek, hiçbir yükümlülüğümüzü yerine getirmeden Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyoruz.