Ali Taştan yazdı: Milli Eğitim Bakanı Özer'in Meclis'te söyledikleri doğru mu?

"Öğretmenler ve öğretmen sendikaları bu düzenlemeye neden karşı olduklarını ifade ederken, siz kulağınızı kaşıdınız. Hani size çiçek uzatan bir genç öğretmen kardeşimiz vardı… O kardeşimizi de kalbimize yazdık Sayın Bakan… Unutursak kalbimiz kurusun…"

ÇİÇEK UZATAN KARDEŞİMİZİ KALBİMİZE YAZDIK

20 yıllık AKP iktidarının en başarısız olduğu alan kuşkusuz eğitim olmuştur. Reform adı altında sayısız değişiklik yapılmış ancak ilerleme kaydedilememiştir. Sekizinci Bakana rağmen eğitim alanına yaklaşım ve bakış açısı değişmemiştir.

Eğitimine soru işareti olarak başlayan çocuklarımızın yaratıcılıkları köreltilmiş, 4 işlem bilmeyen öğrenciler üniversitelere girmiş ve mezun olmuştur. Eğitim sistemimizin en temel sorunu öğretim programlarının ağırlığıdır. Öğrencilerimize küçük yaşlarında taşıyamayacakları ağırlıklar yüklenmektedir. Planlama ve zamanlama hatamız olduğu aşikardır. İkinci sınıftan itibaren sınav hazırlıkları başlamaktadır. Sistemin çocuklarımızın mutluluğu yerine sınav üzerine odaklanması nedeniyle sorunların çözülme olanağı şuan için yoktur. Okul nedir? Bizde okul, çocukların stres içerisinde sınava hazırlandıkları mekanlardır. Okul çocuklarımızın eğlendiği, oyun oynadığı, spor yaptığı, müzik dinlediği, film izlediği, hayatı öğrendiği ve temel becerilere sahip olduğu mekanlar olmalıdır. İki gün önce TBMM’de Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi görüşüldü. Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı açıklamalara bakılırsa kısa vadede hiçbir şey değişmeyecek gibi görünüyor.

SÜREKLİ SINAV SİSTEMİ DEĞİŞTİ TEŞKİLAT YAPISI YERLE BİR EDİLDİ TARİKATLAR OKULLARA GİRDİ

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, TBMM’de bütçe görüşmeleri esnasında bazı bilgiler paylaştı. Şimdi bu konuşmanın içeriğini inceleyelim.

Mahmut Özer: 2000'li yıllardan itibaren eğitim sisteminin birçok bileşeninde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen tarihî bir dönüşüm sürecine tanıklık etmiştir.

- Mahmut Özer 2000’li yıllardan bu yana tarihi bir dönüşüm gerçekleşti derken kısmen doğru söylüyor. Önce öğretim programları değiştirildi. Öğretmenlerin yetkileri ve özlük hakları tırpanlandı. Defaatle sınav sistemleri değiştirildi. MEB’in teşkilat yapısı yerle bir edildi. MEB, FETÖ’cülere teslim edildi. Tarikat ve cemaatlerin okullara girmesi sağlandı. Eğitimcilerin yetkileri vakıf ve dernek yöneticilerine teslim edildi. Bir gecede meşhur Müsteşar Yusuf Tekin hariç tüm yöneticiler görevden alındı. Yasaya aykırı okul açmanın cezası kaldırıldı. Ulusal bayramların kutlanmasına kısıtlama getirildi. MEB’in Kuran kurslarını denetim görevine son verildi. Kurslardaki yaş sınırı kaldırıldı. “Fatih Projesi” adı altında devletin milyonlarca lirası çöpe atıldı. Çok lazımmış gibi liseler 4 yıla çıkarıldı. Teftiş sistemi yerle bir edildi. Talim ve Terbiye Kurulu ve işlevi yok edildi. Kamu taşınmazlarının tarikat ve cemaatlerin arka bahçesi vakıf ve derneklere bedelsiz verilmesinin önü açıldı. Proje okulu denen bir kavram uyduruldu. Yılda 50 bin öğretmenin ataması doğrudan “bakana” bağlandı. Okul yöneticilerinin neredeyse tamamı yandaşlardan atandı. Okullarda istismar vakaları olağanüstü arttı. Andımız kaldırıldı. Eğitimci olmayan kişiler MEB’te genel müdür oldu. İki tıp doktoru MEB’te genel müdürlük yaptı. Makine mühendisi Sadri Şensoy Bakan Yardımcısı oldu. Şoför özel kaleme alındı.

ÖĞLE YEMEĞİNE ULAŞAN BİR ÖĞRENCİ İLE AÇ KALAN BİR ÖĞRENCİ AYNI ŞARTLARDA MIDIR

Mahmut Özer: Eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek için 2000'li yıllardan itibaren çok sayıda sosyal politika kararlı bir şekilde yürürlükte, uygulanıyor.

- 20 yıldır fırsat eşitliğini güçlendirmek için çok sayıda sosyal politika yürütülüyorsa; 20. Milli Eğitim Şurası’nı neden “Eğitimde Fırsat Eşitliği” temasıyla yaptınız? Demek ki 20 yılda fırsat eşitliğini sağlayamadınız. Ayrıca fırsat eşitliği değil, bireyin ihtiyacı doğrultusunda imkan olması gerekiyor Sayın Bakan. Öğle yemeğine ulaşan bir öğrenci ile aç kalan bir öğrenci aynı şartlarda mıdır Sayın Bakan?

MEB’İN EN ÜST DÜZEYİNDEN YANLIŞ VERİ AÇIKLANMAYACAĞINI HÂLÂ DÜŞÜNMEK İSTİYORUM

Mahmut Özer: 2000'li yıllarda 5 yaşındaki okullaşma oranı sadece %11'di. Ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 44'tü yani lise çağı nüfusunda 100 öğrencinin sadece 44'ü liselerde kendisine yer bulabiliyordu, peki bu çocukların 56 tanesi neredeydi? Ortaöğretimdeki kız çocuklarının okullaşma oranları %39,2'ydi, bugün gelinen noktada bu rakam %95'e çıkmıştır.

- MEB istatistiklerini incelediğimizde 2000’li yıllardaki 5 yaş okullaşma oranları bulunmuyor. Ancak ortaöğretimdeki okullaşma oranları 2000 yılında %44, AKP’nin iktidar olduğu yıl ise yüzde 50,57. Burada ayın bakanın % 39,2’lik verisi hatalı. Öncelikle şunu ifade etmeliyim, 2012-2023 eğitim öğretim yılına kadar liseler zorunlu eğitim kapsamında değildi. O nedenle 2000’li yıllardaki okullaşma oranı % 50’ler düzeyindeydi. Ayrıca liselerin zorunlu eğitim kapsamına alınmasının üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen 2021-2022 yılında MEB verilerine göre liselerde okullaşma oranı yüzde 89,67’de kaldı. Bu verilerin açıklanmasının üzerinden sadece 2 ay geçtikten sonra Bakan Bey liselerdeki okullaşma oranının %95’in üzerine çıktığını açıkladı. Birkaç ayda bir eğitim düzeyinde okullaşma oranının yüzde 6 artması pek mümkün olmasa da MEB’in en üst düzeyinden yanlış veri açıklanmayacağını hâlâ düşünmek istiyorum. Bunun yanı sıra 2000 yılında bile kız çocuklarının okullaşma oranı %39,2 değil, % 43,95 idi.

KIZLARIN SAYISI NEDEN 606.829 KİŞİ DAHA DÜŞÜKTÜR?

Mahmut Özer: Ülkemizde eğitimin tüm kademelerinde, kız çocuklarımızın okullaşma sorununu çözmede en önemli atılım son yirmi yılda gerçekleşmiştir. 2022-2023 eğitim öğretim yılında resmî ve özel toplam 71.818 okulumuzda 1 milyon 200 bin öğretmenimiz ve 19 milyon 100 bin öğrencimizle eğitim ve öğretime devam ediyoruz.

- Veriler kız çocuklarımızın okullaşma oranlarının erkek çocuklarla paralel gittiğini gösteriyor. Ancak zorunlu eğitim kapsamında (Açıköğretim ve okul öncesi hariç) 9.012.101 erkek, 8.405.272 kız öğrenci bulunuyor. Aradaki fark 606.829. Dünya genelinde doğum oranlarına baktığımızda 100 kız çocuğa karşılık 101 erkek çocuğu doğuyor. Doğum oranları birbirine bu kadar yakın iken kızların sayısı neden 606.829 kişi daha düşüktür?

BU SIRALAMALARDAN MEB’İN HABERİ YOK MU?

Mahmut Özer: Öğrenci başarı araştırmasıyla ilgili OECD'nin 15 yaşında yapmış olduğu tüm araştırmalarda Türkiye son yirmi yılda sürekli her döngüde puanını artırmıştır. Hatta en son döngüdeki ifade şudur: 15 yaşındaki çağ nüfusunda en fazla öğrenci sayısını artıran ülke Türkiye olmasına rağmen okuduğunu anlama, matematik ve fen okuryazarlığında puanını en fazla 1. artıran ülke Türkiye olmuştur.

- Bazı alanlarda puanını en çok artıran ülke Türkiye olmuştur. Ancak sınava katılan ülkelerin neredeyse tamamında artış gerçekleşmiştir. Bu bilgiye katılmakla birlikte Okuma Becerilerinde; 466 puanla 37 OECD ülkesi arasında 31. sırada, Matematik alanında; 454 puanla 37 OECD ülkesi arasında ise 33. sırada, Fen alanında; 468 puanla 37 OECD ülkesi arasında ise 30. sırada yer aldık. Bu sıralamadan sanırım MEB’in haberi yok! Hatırlatayım!

KAÇAK KURUMLARA GÖZ YUMULDU

Mahmut Özer: Bir yıl tamamlanmadan 5.541 bağımsız anaokulunu yaptık yani bir yılda hedefimize ulaştık.

- Hepimiz okul öncesi eğitimin zorunlu olması gerektiğini düşünüyoruz ve bu konuda destek vermeyecek eğitimci yoktur diye düşünüyorum. Ancak açtığınız 5.541 bağımsız anaokulunun çoğunun okullar bünyesindeki anasınıflarına tabela asılarak yapıldığını cümle alem biliyor. Ayrıca 2021-2022 eğitim öğretim yılının sonunda 5 yaş düzeyinde okullaşma oranı % 81,63. Bu verinin açıklanmasının üzerinden iki ay geçiyor ve Bakan Bey 5 yaş düzeyinde okullaşma oranını %99’a ulaştırdık diyor. (İki cümle sonra yüzde yüz yaptık diyor.) Yine Milli Eğitim Bakanı olduğu için Mahmut Özer’e inanmamız gerekiyor! Koskoca Bakan yalan söyleyecek değil ya! Ancak bir uyarı, sibyan mekteplerindeki, yasa dışı medreselerdeki, kaçak sözde okullardaki çocuklarımızı da bulsanız, buralarda yaşanan istismar vakalarının sayısını açıklasanız çok daha aydınlatıcı olacak Sayın Bakan. Bu kaçak kurumların varlığına bile isteye göz yumulduğunu da tüm ülke biliyor.

AÇIK LİSELERDE KAYITLI ÖĞRENCİ SAYISI SÜREKLİ ARTIYOR

Mahmut Özer: Açık listeyi anlatacağım, bizim rakamlarla ilgili hiçbir problemimiz yok.

- Anlatacağım demesine rağmen Bakan Bey vakit bulamadı. MEB’in son verilerine göre ben sizlere sayıları vereyim: Açıköğretim liselerinde 2021-2022 eğitim öğretim sonu itibarıyla 1.566.255 öğrenci bulunuyor. Bütçe görüşmelerinde Sayın Bakan daha düşük bir rakam verdi. Buna rağmen açık liselerde kayıtlı öğrenci sayısı her geçen gün artıyor. Ayrıca okullaşma oranları açık liselerdeki öğrencilerin dahil edilmesi ile hesaplanıyor. Açıköğretim okullarının örgün eğitim kapsamında değerlendirilerek okullaşma oranlarının hesaplanması doğru mu Sayın Bakan?

YATILI OKULLARIN DURUMU

Mahmut Özer: Ağırlıklı olarak taşımalı eğitim kapsamındaki ve pansiyonlarda kalan öğrencilerimizin yararlandığı bu imkândan 2022 yılının başlarında 1,5 milyon öğrencimiz yararlanırken özellikle okul öncesi eğitimdeki öğrencilerimize öncelik vererek bu sayıyı 1,8 milyona çıkardık.

- Şimdi yatılı okullarda, pansiyonlu liselerde ve taşımalı eğitim kapsamında 2021-2022 verilerine göre 1.424.611 öğrenci bulunuyor. Başka bir ifade ile bu öğrencileri çıkardığımızda MEB sadece 350 bin çocuğa yemek veriyor. (Çoğunluğu okul öncesinde) taşıma kapsamındaki öğrencilerin yemeği için günlük 18 ₺, yatılı okullardaki öğrencilerin üç ana öğün ve bir ara öğün yemeği için ise sadece 29 lira bütçe ayrılıyor. 29 lira ile üç ana öğün ve bir ara öğün yemek vermenin bu hayat pahalılığında mümkün olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bornova Anadolu Lisesi’nde yatılı kalan öğrencilerden yemek için para toplandığından haberdar mısınız? Yatılı okullardaki çocuklar aç uyumak zorunda kalıyor. Yatılı okulda okuyan bir kişi olarak bu satırları yazarken içim acıyor. Bazı pansiyonlarda aşçı, temizlik görevlisi, güvenlik yok. Öğretmenler yemek servisi yapıyor. Çocuklar aç kalmasın diye çırpınıyor. Öte yandan bazı devlet okullarında özel şirketler yemek satışı yapıyor. Parası olan yiyor, parası olmayan bakıyor Sayın Bakan? Bu duruma MEB’te uzaktan bakıyor.

HALA OKULLARDA PARA TOPLANIYOR

Mahmut Özer: 2022-2023 eğitim öğretim yılında çok önemli yeni bir hamle yaptık. Yıllardan beri eğitim sisteminde bağışla ilgili, okulların kendi ihtiyaçlarını karşılamasıyla ilgili spekülasyonlar yapılıyordu. İşte ilk kez tüm okullara temizlik, kırtasiye, küçük onarım ve donatım ihtiyaçlarını karşılamak için şu ana kadar 7 milyar TL bütçe gönderdik.

ü Bakan Bey tüm okullara bütçe gönderdik diyor. Bunun içerisine bakım, onarım işlerini de dahil ediyor. Bakım onarım için zaten her yıl bütçe ayrılıyor. Bu yeni bir şey değil Sayın Bakan. Sayın Bakan bin öğrencisi olan bir okula yıllık sadece 4.500 lira bütçe gönderildi. Hâlâ okullarda temizlik-güvenlik için para toplanıyor. MEB maalesef okulların temizlik ve güvenlik ihtiyacını karşılayamıyor. Çocuklar tuvalete bile gitmek istemiyor.

OLAN BİTENDEN HABERİ YOK

Bakan Bey mesleki eğitimle ilgili uzun bir açıklama yaptı. Buraya kısa bir bölümünü alıyorum.

Mahmut Özer :” ….200 milyonluk bir üretim kapasitesinden 2021 yılında 1 milyar 162 milyonluk bir üretim kapasitesine ulaştık…. Eğer o meslek liselerinin üretim kapasitesi olmasaydı Covid-19 salgınında maske bulmak bu kadar kolay olmazdı, solunum cihazını bulmak bu kadar kolay olmazdı; dezenfektanı, tek kullanımlık önlüğü hastanelerde bulmak bu kadar kolay olmazdı…

1 milyon 152 bin çırak ve kalfanın olduğu bir eğitim sistemimiz oldu. Beş yılda 300 bin olan çırak sayısını 800 bine çıkarmak …

Türkiye, 159 binden aldığı çırak-kalfa sayısını bir yıl dolmadan 1 milyon 152 bine ulaştırmıştır…Sürekli yanlış rakamları ısrarlı bir şekilde kullanıyorsunuz.

Ben Türkiye Cumhuriyeti devleti Millî Eğitim Bakanı olan siz Mahmut Özer’e söyleyeyim: 1 milyon 152 bin çırak ve kalfanın %81'i 18 yaş üzeri yani...”

- Bakan Bey’in açıklamalarına göre MESEM’lerdeki öğrencilerin 218 bini 18 yaş altı. 933 bini 18 yaş üstü. Bakan Bey’in bazı MESEM’lerde olan bitenden de haberi yok. Maskeler, dezenfektanlar meslek liselerinde yapılıyormuş gibi gösterilerek bazı okullar tarafından dışarıdan satın alındı. Bornova MESEM’in deprem sonrasında ağır sanayi makineleri kayboldu. Okul yöneticileri ağır cezada yargılandı/yargılanıyor. Para karşılığı ustalık kalfalık belgeleri düzenlendiği iddia ediliyor. Ağır sanayi makinelerinin toplam değeri 60 milyon liraymış Sayın Bakan. Hırsızlık arsızlık yapanın yanına kâr kalıyor. Bakanlık yetkilileri bize yansıyan tüm olaylara müdahale ediyoruz deseler de, yandaşların kılına dokunan yok. O kadar ki, bazı istismar vakalarının bile üstünün örtüldüğü konuşuluyor. Öte yandan, A101, köfteci Yusuf, Demirören Medya gibi kurumlarla yaptığınız protokollerle bu yandaşların personel yükü devletin sırtına yüklendi. Kağıt üzerindeki kuruluşlara ödenen 3 yıllık teşvikleri ayrı tutuyorum. Kurum müdürlerinin bazıları işbirliği halinde, Allah var adamlar işlerini çok iyi yürütüyor! Bu arkadaşların başarı belgeleri de unutulmamalı Sayın Bakan. Ayrıca sendika değişikliği karşılığında ders programı ayarlayan müdürler, kendi gibi düşünmeyen öğretmene mobin uygulayan yöneticiler, düşüncesini ifade ettiği için öğretmeni sürgün eden müfettişler, ücreti yüksek nöbetleri bir eğitim sendikasının üyelerine yazan idareciler, sınavsız 76 ncı madde ile şube müdürü olan öğretmenler, MEB’in parası ile zenginleşip ve yanına kar kalan yöneticiler, istismar vakalarının dosyasını sumen altı eden ve bakanlık koridorlarında cirit atan yöneticiler, bunlarda unutulmamalı Sayın Bakan, mutlaka ödüllendirilmeli!

MESLEK KANUNU DEMEK ABESLE İŞTİGAL

Mahmut Özer: Malum, Öğretmenlik Meslek Kanunu, altmış yıllık özlem... Değerli milletvekilleri, tüm müdahalelere rağmen, siyasi liderlerin boykot çağrısına rağmen, Amasra'daki faciada Sayın Cumhurbaşkanımız da dâhil olmak üzere sendikalar tüm programlarını iptal ederken o sendikalar eylem yapmaya devam etmesine rağmen, sonraki iş bırakma eylemlerine rağmen, son hafta "Sınav soruları elden ele dolaşıyor." demenize rağmen....Ve son gün "Müfredat değişikliği yapıldı." fitnesine rağmen %99,74 öğretmen sınava girmiştir. Ve öğretmenler size bir kez daha ders vermiştir…

- Çıkarılan yasaya öğretmenlik meslek kanunu demek abesle iştigaldir. Yasanın adının KARİYER BASMAKLARI KANUNU olması gerekir. 1995 yılında MEB 150 maddelik Öğretmenlik Personel Kanunu Taslağı hazırlamıştır. Mevcut kanuna Öğretmenlik Meslek Kanunu demek, geçmiş yöneticilerin emeğini görmemektir, geçmişi bilmemektir. Sayın Bakan 60 yıllık özlem diyor. Öğretmenlik mesleğini basamaklandırmaktan öteye gitmeyen bu kanunun meslek kanunu olması mümkün değil. Bu çok net.

UNUTURSAK KALBİMİZ KURUSUN

Sayın Bakan biliyor musunuz? 32 yıllık bir öğretmen 10.800 lira maaş alıyor. Ve ben de size bir oran vereyim, öğretmenlerin %99’u maaşında artış olacağı için sınava girdiğini ifade ediyor. Ve maalesef yaptığınız sınav ile öğretmenlerin itibarı yerle bir edildi. Bu şan şöhret size ait!

“Kolay soracağız öğretmenler korkmasın” söyleminizle de tarihe geçtiniz. Öğretmenler ve öğretmen sendikaları bu düzenlemeye neden karşı olduklarını ifade ederken, siz kulağınızı kaşıdınız. Hani size çiçek uzatan bir genç öğretmen kardeşimiz vardı… O kardeşimizi de kalbimize yazdık Sayın Bakan… Unutursak kalbimiz kurusun…

Etiketler
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Meclis bütçe görüşmeleri Meclis Öğretmen