Siyasetin sefaleti

İçişleri Bakanı’nı liseli ergenler gibi okulun arkasındaki arsaya çağırdı. Ben Ankara siyasetinde daha önce düello çağrısı hatırlamıyorum.

Anarşizmin öncüllerinden Proudhon, yazdığı Sefaletin Felsefesi kitabını Paris’te genç Karl Marks’a hediye eder ve düşüncelerini merak ettiğini söyler. Karl Marks bir yıl sonra Felsefenin Sefaleti kitabıyla verir yanıtını. İki önemli düşünür arasındaki değerli tartışma değil yazının konusu. Bence bugünle büyük bir bağlantı var ama başlık böyle denk geldi diye geçiştirelim şimdilik.

Ankara siyaseti epeydir sefil bir biçimde sürüyor. Ankara siyaseti hep sefildi ama galiba bu kadar yerlerde sürünmemişti. Siyasetçiler arasında zaman zaman çok sert polemikler olurdu. Ama bu sert polemikler arasında nezaket, zeka, espri bulmak mümkündü eskiden.

Çocukluğumdan hatırlıyorum mesela… 70’li yıllarda Süleyman Demirel, iktidardaki Bülent Ecevit’i Kerensky’ye benzetmişti. (Kerensky, Rusya’da 1917 Şubat Devrimi’nin ardından başbakanlık yapmıştı, aynı yılın Ekim ayında Bolşevikler’in komünist devrimi gerçekleşti.) Demirel Ecevit’e “Sen iktidarı Bolşeviklere taşıyacaksın” demek istiyordu. Ecevit ise buna yanıt olarak (ülkede solculara yönelik katliamlara varan silahlı saldırılar sürerken) Demirel’i Hitler’e benzetmişti. Gazeteciler Demirel’e bunu sordu. Demirel gülerek cevap verdi. İki parmağını üst dudağına götürdü ve “Benim böyle bıyıklarım va mı?” dedi.

Ben bunu tek televizyon kanalı olan TRT’nin haber bülteninde izledim. Bir zamanlar gazeteciler iktidardakilere ya da yarın iktidara gelebilecek siyasilere soru sorabiliyordu. CHP’nin kısa süre iktidar olduğu 78 olmalı. Türkiye “demokrasi”ye geçtiği dönemden bu yana sağ iktidarlar tarafından yönetiliyor. Solda sayılan CHP’nin (SHP, DSP) iktidarı hep sağcılarla koalisyonla olmuştur.

Mesela Turgut Özal, en güçlü olduğu dönemde bile eleştirilebiliyordu. Özal’ın kendisiyle ilgili karikatürleri biriktirdiği hep söylenir. Mesela Gırgır’da tütülü Özal kapağı efsanedir. (Araya Ahmet Özal girdi: Babamı Oğuz Aral öldürdü!) Benzer karikatürün Tayyip Erdoğan için çizildiğini düşünsenize. Çizen ağırlaştırılmış müebbet alır.

Erdoğan ilk iktidara geldiğinde özgürlük vaatlerine kananlar bir süre sonra ne halt ettiklerini anladı sanırım. Erdoğan’ın Cumhuriyet’te Musa Kart Erdoğan’ı bir kedi gibi çizince başına gelmedik kalmadı. Musa Kart’a destek için Leman ünlü Tayyipler alemi kapağıyla çıktı. Karikatür yargılandı!

Ankara siyaseti giderek lümpenleşiyordu. Erdoğan bir dönem kendisine destek veren gazetecileri miting meydanlarında hedef haline getiriyor, siyasi hasımlarına bel altı sözler ediyordu. Hatta hiç evlenmemiş ve çocuğu olmayan bir muhalefet liderine “zürriyetsiz” diyordu. Seçimler öncesi hala kimin yaptığı ortaya çıkarılmayan özel hayat videoları ile siyaset yeniden dizayn ediliyor, Erdoğan miting meydanlarında bu videoları diline dolayabiliyordu.

Sadece siyasiler değil, gazeteciler, aydınlar, akademisyenler… Hatta bizzat kendi mağdurları, evladı öldürülen Gülsüm Elvan’ı yuhalatmasını hatırlayın…

Kılıçdaroğlu’na, Meral Akşener’e fiziki saldırılar. Bu saldırılar karşısında “orada ne işiniz vardı” ya da “daha neler göreceksiniz, bunlar iyi günleriniz” denmesi. HDP’nin ve HDP’lilerin başına gelenler en ağırı tabii ki.

Erdoğan’ın en büyük başarısı sanırım rakiplerini de kendisine benzetmedeki ustalığı. Muhalefetin bir kısmı Erdoğan gibi davranarak kazanacağını sanıyor. Kendi yanında ise kendisi gibi olanlar kaldı. Bunun en tipik örneği İçişleri Bakanı Süleyman Soylu. Soylu’nun Meclis kürsünden HDP sıralarına dönüp kayyumları bir ilkokul öğrencisi gibi “ohh canıma değsin” diyerek savunması Ankara siyasetinin düştüğü düzeyin yeni göstergesiydi.

Şimdi şunu da gördük. Soylu, bir “muhalefet partisi lideri” hakkında ağza alınmayacak laflar, hakaretler etti. O lider İçişleri Bakanı’nı liseli ergenler gibi okulun arkasındaki arsaya çağırdı. Ben Ankara siyasetinde daha önce düello çağrısı hatırlamıyorum.

HDP üzerine yürüyen tartışmalar, mülteci meselesinde ve ülke gündeminde olan ya da bizzat iktidar tarafından ülke gündemine sokulan hemen her meselede iktidarın ve ona benzemeye çalışan muhalefetin dili, siyaset yapma tarzı giderek pespayeleşiyor.

Pespayelik, lümpenlikle süren siyaset hepimizi yoksullaştırıyor. Hadi hep beraber bulalım çıkış yolunu…

Etiketler
Ankara Ağrı Lise Okul