Eski Türkiye, yeni Türkiye… Başlıklar aynı

1999’da NTV MAG diye bir aylık dergi yayınlanmaya başlandı. Nuri Çolakoğlu’nun yarattığı NTV Türkiye’nin ilk haber kanalıydı. Bu kanal içinde muhabirlerin...

Eski Türkiye, yeni Türkiye… Başlıklar aynı - Resim : 1

1999’da NTV MAG diye bir aylık dergi yayınlanmaya başlandı. Nuri Çolakoğlu’nun yarattığı NTV Türkiye’nin ilk haber kanalıydı. Bu kanal içinde muhabirlerin televizyona yansıtamadığı detayların da yer alacağı bir dergi olarak tasarlanmıştı yanlış hatırlamıyorsam. 2000’de derginin genel yayın yönetmeni Adnan Bostancıoğlu’nun çağrısıyla birlikte çalışmayı başladım.

Haftalık dergilerin çok satmasa da kendilerini kurtardığı dönemlerdi. Aylık bir haber dergisi yapmak zor. Gündemi yakalayamazsın. Ayın toparlaması desen, o zaten geçmiş, herkes biliyor. Ancak dosyalar yapabilirsen okutabilirdin. Arkamızda NTV gibi bir kurum ve muhabirleri var. Dosya haberler yayınlıyorduk.

Fena işler yapmadık. Daha iyisini de yapabilirdik, zemin uygun değildi. Aslında sayımız azdı ama gençliğimiz ve enerjimiz vardı! Ekibimiz çok genişti: Emine Algan, Seda Zobaroğlu, Süleyman Felamur, Budak Akalın, fotoğraflarıyla Ali Öz ve Vural Yazıcıoğlu... Bir dönem gazeteciliğin ustalarından rahmetli Necdet Saraç ile Barbaros Devecioğlu bile katılmıştı ekibe.

PARA, İSLAMİ HOLDİNGLER VE CEMAATLER

Eski Türkiye, yeni Türkiye… Başlıklar aynı - Resim : 2

Mag’ı bunca yıl sonra hatırlamak, yazmaya çalışmak bile keyifli. Ama asıl meseleye gelmeliyim.

2000 Mayıs sayısının kapağı Türkiye’den çok Avrupa’da bir sorun olarak görülmeye başlayan İslami holdinglerdi. O dönem NTV’de çalışan Yunus Şen hazırlamıştı. Aylık dergiydik ama yerimiz de bol değildi. Dosyanın önemli bölümünü kısaltmak zorunda kaldığımız, görsellerin çoğunu kullanamadığımız hafızamda hala.

“Konya-Köln hattında İslamcı sermaye PARA HOLDİNGLERDE YA İMAN?”dı başlığımız. Tüm bunları Enes’in ölümüyle gündeme gelen cemaatlerin gücünden hatırladım. Eskilerde kalan bir haberi paylaşmak istedim. Derginin o sayısını kütüphanenin üst raflarında toz içinde buldum ve size oradan pasajlar aktarmaktı niyetim.

Başıma daha önce de çok geldi. Eski gazete, dergilerde bir şeyler ararken başka yazılanlara bakmak. Bu tuzağa düştüm bir kez daha. Size 2000 Mayıs’ında bir aylık dergiden başlıklar ve spotlar aktaracağım.

Derginin sunuş yazısı, birkaç sayfa reklamın ardından fotoğraflar yer alıyor. İlk fotoğrafta kırmızı bir pankart taşıyan İTÜ öğrencilerine biber gazı sıkılıyor. Fotoğrafın yanında yer alan yazıdan öğrencilerin IMF ve özelleştirmeyi protesto ettiklerini öğreniyoruz.

Eski Türkiye, yeni Türkiye… Başlıklar aynı - Resim : 3

Ardından gelen fotoğraflar şöyle: Yeşilbarış örgütü Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santrali protesto için İstanbul’da dev bir balon uçurdu. Bir diğeri şöyle İstanbul Boğazı’nda karaya dev bir tanker oturdu… Bir diğer fotoğraf altında Başsavcı gazetecilerin DGM bahçesine girmesini yasakladı yazıyor…

İSLAMİ HOLDİNGLER

Kapak konusu: “Özellikle Almanya’da yaşayan gurbetçiler ‘gecekondu holdingler’ aracılığıyla dolandırılıyor. Ne iş yaptığı belli olmayan bu holdingler para toplarken camileri ve İslami söylemi kullanıyor.”

“Genellikle Konya’da üslenen bu ‘holdingler” inanılmaz vaatlerde bulunuyor. Örneğin kataloğunda 30 şirketi bulunduğunu gösteren bir holding, Konya’da helikopter üretimine başlamak üzere olduğunu duyuruyor ‘kâr ortaklarına’. Bir başkası ise dev bir tanker fotoğrafıyla süslü ilanında gemi alıp taşımacılık yapacaklarını ileri sürüyor…”

Haberin içinden Almanya’daki Türkiyeli emekçilerden yüz milyonlarca Mark’ın (daha Euro yok) faizsiz tatlı para vaadiyle ‘tokatlandığını’ öğreniyoruz. Mesela Türkiye’de yayınlanan ‘mütedeyyin’ bir gazetenin Almanya baskısında yer alan bir ilan var: “Gurbetçinin gururu Gurbet. Türkiye’nin 10 senedir dünya yollarında olan gerçek ilk otomobili.” İlanda kullanılan üstü açık bir spor otomobil! Derginin kapağında da Fadıl Akgündüz ve Osmanlı tuğrasına benzetilmiş ‘yerli ve milli’ İmza otomobili var zaten.

Tabii o ‘holding’lerin büyük bölümü ardında binlerce mağdur bırakarak buhar, yöneticileri ise zengin oldu. Erdoğan Başbakan olarak Almanya’ya gittiğinde holdinglere paralarını kaptıranlar dertlerini anlatmaya çalışmıştı hatırlarsanız. “Bana mı sordunuz verirken” diye kestirip atmıştı Erdoğan. Anlaşılan hala daha aynı tezgah dönüyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Neyse biz dergimize dönelim. Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı’nın son dönemleri. 5 + 5 formülüyle süreyi uzatıp Demirel’i bir kez daha Çankaya’da oturtma planları tutmadı.

NTV Ankara’dan Murat Akgün’ün haberinin üst başlığı ve başlığı şöyle: “5 + 5’ten Sezer’e Çankaya Süreci LİDERLER ‘SÜRPRİZ’DE UZLAŞTI

Spotu da şu: ''TBMM, Cumhurbaşkanı Demirel’e beş yıl daha Çankaya vizesi vermediği 5 Nisan’dan, adaylık için son gün olan 25 Nisan’a yoğun günler yaşadı. İktidar ve muhalefet partilerinin hesapları ve art arda görüşmelerinden büyük bir uzlaşma ve 11 aday çıktı.”

Ahmet Necdet Sezer, o yıl Süleyman Demirel’in ardından 10. Cumhurbaşkanı seçildi.

HANİ HER ŞEY DEĞİŞİRDİ

Sayfayı çeviriyoruz, karşımıza çıkan başlık: OHAL NE ZAMAN ‘BU HAL’ OLACAK?

Nizamettin Kaplan imzalı haberin spotu şöyle: “Güneydoğu’daki birçok il, 12 Eylül 1980’den bu yana ‘olağanüstü’ yaşıyor. 1979’da sıkıyönetim ilan edilen Diyarbakır tam 21 yıldır ‘olağan yönetim’ görmedi. Öcalan yakalanıp adalet önüne çıkarıldı, çatışmalar yok denecek düzeye indi, Avrupa Birliği’ne aday üye olduk. Şimdi bu uygulamanın kaldırılması tartışılıyor.”

Haberin sonunda Türkiye’nin olağanüstü hal haritası da yer alıyor. Hiçbir yer ‘normal’ olmamış haritaya göre.

Bir sonraki haber, bir başka hukuk alanıyla ilgili: Babaların savaşında taraf oluyorlar HUKUK RACON KESİYOR.

Erdoğan Durna imzalı haberin spotları şöyle: “Çete sanıklarının avukatlığını yapan bazı isimlerin kendilerini müvekkilleriyle özdeştirdikleri ileri sürülüyor. Bazı avukatlar mafya babalarının kavgalarında taraf gibi davranıyor. Hukukçular avukatların mafya ile olan ilişkisinden rahatsız. Baro, gazetecileri bile tehdit ettiği ileri sürülen mafya avukatlarından 10’u hakkında soruşturma açtı.”

Bir medya analizi karşımıza çıkıyor: Komplo teorisinden iç muhasebeye tartışmalar İSLAMİ BASINDA ‘HİZBULLAH’

Bu yılın başında yaşanan ‘mezar ev terörü’ tüm ülkeyi olduğu kadar siyasal İslamı da dehşete düşürdü. ‘İslami basın’da Hizbullah’ın ardında ‘komplo teorileri’ arayanların yanısıra ‘muhasebe yapma gayretleri de görüldü. Yazan Yetvart Danzikyan.

Sonra, Yurdagül Erkoca’nın, Fazilet Partisi’nin başkanlığına adaylığını koyan Abdullah Gül ile röportajı var dört sayfa. STATÜKODAN VAZGEÇECEĞİZ başlığıyla. Spotlar şöyle:

14 Mayıs’ta yapılacak olan Fazilet Partisi kongresinde Recai Kutan’ın karşısına genel başkan adayı olarak çıkan Abdullah Gül, demokrasi, insan hakları, liberalizm söylemleriyle partiye farklı bir hava vermek niyetinde,

Genel başkan adayı olduğunda FP’nin ‘ak saçlıları’ tarafından ‘nefsine hakim olmamak’la suçlanan Gül bu tepkiyi parti içi demokrasi olarak yorumluyor

FP bir din partisi değil, yalnızca dindar insanların oy verdiği bir parti. ANAP, DYP gibi partiler de dindarlardan oy alıyor ama söylemlerinde samimiler mi? Bu da icraatlarıyla ortaya çıkıyor.

Daha önce Avrupa Birliği’ne karşı tavrımız vardı. Bütün bu geçen olaylar bizi şöyle bir muhasebeye götürdü; Türkiye’de bir dış dinamik olmadan demokratik standartları yükseltmek mümkün olmuyor. Temel hak ve özgürlükleri genişletmek maalesef mümkün olmuyor.”

ORMAN MI YANDI

Alın size başka bir başlık aynı dergiden: Yedi bin hektar ormanlık alan bürokrasi kurbanı oldu ‘KUSURA BAKMAYIN SEZONU AÇMAMIŞTIK’

Esra Sert’in haberinin spotu şöyle: 5 Nisan günü Türkiye’nin 84 ayrı noktasında çıkan yangınlarda yedi bin hektar orman kül oldu. Bu sırada gözler yangınları bir türlü kontrol altına alamayan Orman Bakanlığı’na çevrilmişti ki. Bakanlığın ormanları yalnızca 1 Haziran 30 Ekim tarihleri arasında yangınlardan koruduğu anlaşıldı.

Dahası da var. Mesela Fatih Terim mi konuşuluyor. İki İngiliz taraftarın nasıl bıçaklanarak öldürüldüğünü ve hep özlenen merkez medyanın bunu iştahla anlattığını yerin dibine sokmuş Yıldırım Türker.

Nihayetinde berberlerde sehpa üzerine konulan bir dergi değildi. 150 sayfalık dergiye 22 yıl sonra bakınca insan gerçekten çok şaşırıyor. Biliyorum çok şey değişti. Ama galiba hiçbir şey de değişmedi.

Etiketler
NTV Türkiye