Darbeyi yapanı açıklıyorum

Bir cumhuriyeti kaldırmadığı kaldı. Zaten cumhuriyet sistemi tabelada kaldı. Anayasa'nın 77’nci Maddesini değiştirdi. genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı...

Bir cumhuriyeti kaldırmadığı kaldı.

Zaten cumhuriyet sistemi tabelada kaldı. Anayasa'nın 77’nci Maddesini değiştirdi. genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin birleştirdi ve cumhurbaşkanının tarafsızlığını kaldırdı. Partili bir Cumhurbaşkanlığı sistemi getirdi.


Anayasa'nın 87. Maddesini değiştirdi. TBMM’nin elinden “…Bakanlar Kurulu'nu ve bakanları denetlemek…” yetkisini aldı. Başbakanı ve Bakanlar Kurulu'nu ortadan kaldırdı.

Hukuksal ve siyasal olarak hükümet de yok. Halk kendi kendisini yönetemiyor artık.

Kabile sistemi getirdi.

Pardon, yanlış oldu, kabine sistemi getirdi.


Anayasa'nın 98. Maddesini değiştirdi. TBMM’nin bilgi edinme ve denetim yollarını ortadan kaldırdı. Meclis'in, yani halk yöneticilerden bilgi alamıyor artık.

Anayasa'nın 101. Maddesini değiştirdi. Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilmeye başlandı. Yarın bir gün biri çıkar da ‘beni halk seçti’ diyerek krallığını ilan edebilir artık. Kabile kurabilir.

Anayasa'nın 104. Maddesini değiştirdi. “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” getirdi. Bu yetkiyle artık tüm kanunları tek başına çıkarıyor. Hem yasa çıkarıyor hem de uyguluyor.

Halka ne oluyor.

Anayasa’nın 105. Maddesini başlığıyla birlikte değiştirdi.

Cumhurbaşkanı bir suç işlerse yargılanması ancak TBMM’nin 600 milletvekilinden 400’ünün kabul oyu ile mümkün olacak. Zaten milletvekillerinin sayısı bu yüzden 600’e çıkarıldı. Yoksa halkı düşündüğü için değil tabii ki.

Anayasa’nın 106. Maddesini değiştirdi. Kendisine bir veya daha fazla cumhurbaşkanı yardımcısı atama yetkisi vererek ülkeyi yardımcıları ile birlikte yönetme yetkisi aldı. Örneğin Sağlık Bakanlığı'nı Meclis değil, cumhurbaşkanı atıyor. Ülkeyi Meclis yoluyla halk değil, artık Cumhurbaşkanlığı kabilesi, pardon kabinesi yönetiyor.

Milletlerarası antlaşmaları onaylama yetkisi aldı. Meclis'e gerek görmüyor. Hatırlayınız, Vahdetin de İngilizler ile gizli anlaşma yapmıştı. Kabilesi ile beraber kaçtı.

Artık partili Cumhurbaşkanlığının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, kendisi bir defa daha aday olabilecek. Bu demektir ki cumhurbaşkanı, 2019+9 ve bir 4 yıl daha eklendiğinde 2032 yılına kadar cumhurbaşkanı. Hadi gözünüz aydın. Yani yaklaşık 80 yaşına kadar Cumhurbaşkanlığı garanti. Sonrası da malum. Artık damat mı dünür mü oğlan mı kız mı kim gelirse.

Sülalesine...

Artık olağanüstü hal ilân yetkisi tamamen kendisinde.

Anayasa’nın 119. Maddesi. Değiştirdi. Canı sıkılırsa veya işine gelmezse artık istediği zaman OHAL ilan edebilir.

Hatta, Meclis'i de feshedebilir.

Anayasa'nın 161’nci Maddesini değiştirerek kamu tüzel kişilerinin harcamalarını, yıllık bütçelerinin denetimini ve kontrolünü Meclis'in elinden aldı. Artık halk bu harcamaları kontrol edemeyecek. Denetleyemeyecek. Soramayacak. Halk sadece eşek gibi çalışıp vergisini ödeyecek. Eşek bu arada çok çalışkan hayvandır. O bakımdan.


Anayasa’nın 146. Maddesini değiştirerek Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısını indirdi. Bir çok üyesini kendi atıyor artık. Yargıyı bağımsızlıktan çıkardı.

Sıkı durun;

Biliyorsunuz gerçi de, ben yine de bir daha hatırlatayım;

Eski anayasada, Madde 123’te, “İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Kamu tüzelkişiliği, ancak kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur” ibaresi varken, bu madde “kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” şekline dönüştürüldü. Halkımız da bu maddede geçen “Kamu tüzelkişiliği” ibaresinin eyalet mi, otonom mu ne demek olduğunu anlamalı artık. Öyle portakal kesen, yalandan çarşaf giyen ve kürsüden kükrerken ayakları titreyen milliyetçi geçinenlere de rağbet etmemeli.


Meclis'in egemenlik yetkilerini tamamen kısıtladı. Adeta sıfırladı. Kim mi, tabii ki iğneci değil, kabineci. Milletin kendi Meclisinden çıkardığı kanunları cumhurbaşkanı beğenmeyip Meclis'e iade ettiği zaman, tekrar yasallaşması neredeyse imkansız hale getirdi. Ama cumhurbaşkanının kararname adı altında kendi çıkardığı yasaları doğrudan uygulamaya koyabiliyor.


Egemenlik halktan alındı, kişi ve partiye verildi.

Bu ülkenin kurucusu Atatürk bu konuda ne diyor biliyor musunuz;

“Efendiler, Anayasamız milletin tüm isteklerini, Meclisin niteliğini ve gerçek biçimini gösteren bir yasadır. Bu yasayı bozmaya çalışmak, bence, bugün için ülkeye, milletin çıkarlarına ve yüce meclisimizin yasal konumuna darbe vurmaktır.”


Şimdi bu maddeler milletin ve halkın yetkisine darbe vurmak, darbe yapmak değil midir? Anayasa'daki milletin yetkisini kendi üzerine alarak Meclis'in yasal konumuna darbe vurmuş oldu. Kim mi? Kabineci.

Ne zaman mı?

2017’de


Arkadaşlar darbeyi sadece askerler yapmaz. Sivil yöneticiler de yapabilir. Darbe sadece namluyla, topla, tüfekle, askeri botla gelmez. Sandıkla da gelebilir.

Bir ülkede insan hakları ve hukuk kuralları uygulanmıyorsa, milletin yetkileri ellerinden alınmışsa, o ülkede darbe yapılmış demektir.


Hal böyle olursa elbette ki ülkeyi yöneten bir partinin kadın kolları başkanı, İçişleri Bakanı'na “Yetkileri kimin verdiğini unutmamalı” der. Kabilesini hatırlatır. Partili cumhurbaşkanını hatırlatır. Başka bakan da atanırken cumhurbaşkanına şükranlarını sunar. İki soytarı da çıkar, cumhurbaşkanına yaranmak için televizyonlarda 50 kişilik hazırladığı ölüm listesini hatırlatır.


Tüm bunlar nerede olur biliyor musunuz?

Kabile toplumlarında.

Şimdi milletin egemenlik yetkisi elinden alındı mı, alındı.

Meclis'i feshedebilecek kadar yetkisi var mı, var.

Bu bir darbe mi, darbe.

Peki bu durumda bu sivil darbeyi kim yaptı?

Ben değil tabii ki, Arnavutluk’taki Kolonya Cumhurbaşkanı.