Öğretmenevinde eşler birlikte kalamıyor

Baştan belirteyim ki bu bir iddia değil. Olayı yaşadığını belirten öğretmenin dışında, resmi kaynaklar tarafından da teyit edilen doğru bir bilgi. Bu bilgiye...

Baştan belirteyim ki bu bir iddia değil. Olayı yaşadığını belirten öğretmenin dışında, resmi kaynaklar tarafından da teyit edilen doğru bir bilgi. Bu bilgiye kaynaklık eden olay da ayniyle vaki yaşanmış bir gerçek. Hem de çok kısa bir süre öncesinde…

Bunun ayrıntılarına biraz sonra değineceğim. Ancak bundan önce, bu olay sonrası karşılaştığım durumdan söz etmek istiyorum.

Uygun Bir Kıvılcım Yeter

Toplumsal kırılganlık ve duyarlılıklar öylesine arttı ki iktidarından muhalefetine dek hangi cenahta olursa olsun, en küçük olaylar bile abartılı tepkilere dönüşüveriyor artık. Toplumsal gerilim ve kamplaşmanın bir çatışmaya dönüşmesi için sanki ne zaman nerede çakacağı kestirilemeyen uygun bir kıvılcım bekleniyor.

Sorunun ya da olayın ne ve neden olduğunu bile öğrenme gereği hissetmeden, birileri öfkesini dışa vururken, başka birileri de efendilerini koruma kaygısı ve göreviyle işin üzerini örtmeye, karartmaya girişiyor. Ön yargılı düşünceler söze ve bildirime dönüşüyor.

Bunların en son örneklerini orman yangınlarında, Bozkurt’ta yaşanan HES katkılı felakette, Taliban ve Afganistan kaynaklı göç dalgasında izledik ve izliyoruz. Çünkü bir taraf bile isteye yalan söylüyor. Yalanlar ve manipülasyonlarla olup bitenlerin üstünü örtmeye, pervasızca yönetmeye çalışıyor.

Diğer taraf ise artık onların söylediği, resmi kurumlar aracılığıyla açıklanan hiçbir şeye itibar etmiyor. Nedeni belli... İstatistiki tablolar ve rakamlar bile gerçekliğe aykırı bilgileri doğruymuş gibi sunmanın aracı kılınıyor. Yalana uygun raporlar hazırlanıyor.

Bunda en büyük pay sahibinin, geçmişten bu yana yaptıkları ve söyledikleriyle iktidar cenahı olduğu aşikârdır. Çünkü toplumsal hassasiyeti ve kırılganlıkları kaşıyan her şey göz göre göre gerçekleşiyor. Artık saklamaya bile gerek görmüyorlar.

Toplumun yalnızca bugününü değil, geleceğini de 25-30 yıllığına haraca bağlarcasına peşkeş çekilen yol ve köprü ihalelerini; ikili antlaşmalarda ‘ticari sır’ denilerek, artık adından öte hükmünün kalmadığını sergilemek istercesine, TBMM’den dahi gizlenen rantları; birçok büyük şirkette yer alan ‘gizli ortak’ meselesini; en üst katlarda ağırlanan kadın satıcılarını; uyuşturucu baronları ve mafyayla yapılan işleri ve verilen görüntüleri; yasama, yargı ve yürütmenin göstermelik hale gelişini saymıyorum bile… Milyonlarca insan işsizken, açlık sınırına mahkûm yaşarken, ortalık çok maaşlı çemişlerden geçilmiyor.

Bunlar yetip de artmazmış gibi, bürokraside, özellikle de MEB bürokrasisinde yaşanan değişimlerde, gelenin gidenin hangi cemaetten, hangi tarikattan olup olmadığının konuşulduğu; hangi vakıf ya da cemiyetle yakın ilişkilerinin olduğunun yazılıp çizildiği koşullarda duyarlılıklar daha da yükseliyor. Hele de ortalıkta Taliban olayı ve Afgan göçü varken…

Öğretmenevi Gerçeği

İşte, öğretmenevinde bir öğretmenin evli olmasına rağmen, eşiyle aynı odada, hatta aynı binada bile kalamadığı iddiası/bilgisi bu koşullarda düştü, sosyal medyanın gündemine. Az takipçili bir hesap olmasına rağmen, kısa zamanda binlerce beğeni, retweet ve çok sayıda olumlu ve olumsuz yorum aldı.

Olumsuz yorumlar üzerine, ilgili öğretmen, öğretmenevinde kaldığının belgesini de paylaştı. Olay gerçekti. Yazılanlar yalnızca bir iddia değildi ve bilgi doğruydu. Yani öğretmenin eşiyle birlikte aynı odada, aynı binada dahi kalmasına izin verilmemişti. Peki; neden?

Twitter’da söz konusu öğretmenin, “Afganistan'ı, Taliban'ı konuşanlar Şırnak Öğretmen Evi'nde kadınların ayrı binada erkeklerin ayrı binada konakladığını neden tartışmıyorsunuz? Eşiniz ile bile aynı binada kalamıyorsunuz.” yazan paylaşımıyla karşılaşınca merak ettim.

Ve önce paylaşımı yapan öğretmene mesaj attım. Olayın ayrıntılarını öğrenebilme kaygısıyla birkaç soru yönelttim. Kısa bir süre sonra gelen yanıtta, teyit edemediğim birkaç ayrıntının yanında, eşiyle bile aynı binada kalamadığı iddiası yineleniyordu.

Şırnak Öğretmenevi: Aile Odamız Yok!

Bunun üzerine, aynı gün, Şırnak Öğretmenevi’ni aradım. Kendisinin resepsiyonist olduğunu söyleyen kişi, yönelttiğim soruya “Aile odamız yok!” yanıtını verdi. Bu yanıt, ne denli kısa olsa da öğretmeni doğruluyordu. Ama “Neden?” sorusunun karşılığı değildi.

Ardı sıra Şırnak İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne telefon ettim. Karşıma çıkan görevliye İl MEM Müdürüyle görüşmek istediğimi belirttim. Müdürün o an uygun olmadığı yanıtını alınca, olayı anlatıp, bunun nedenini sordum.

Anlattığına göre, kadınların ve erkeklerin ayrı binalarda kalma uygulaması yeni değildi. Söylediğine göre, “üç dört yıldır” da sürüyordu ve bu geçici bir durumdu. Yeni öğretmenevi binası yapıldıktan sonra ortadan kalkacaktı.

Buna ilişkin resmi bir karar olup olmadığını öğrenmek istedim. Ama tatmin edici bir yanıt alamadım. Görevlinin isteği üzerine telefon numaramı bıraktım.

On Dakika Sonra Çalan Telefon

Öğretmenin paylaştığı bilgilerin doğruluğu konusunda herhangi bir kuşku yoktu artık. Bunun üzerine hemen dosyayı açıp yazıya başlamıştım ki telefonum çaldı. Arayan Şırnak İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ydü. Ve onun müdürü Nazan Şener telefondaydı.

2020 yılında göreve atanmış olan İl Milli Eğitim Müdürü Nazan Şener de kadın ve erkeklerin aynı odada, hatta aynı binada kalamadıklarını teyit ediyordu. Bu konuda resmi bir kararın olmadığını söylüyor ve “Eğer böyle bir şey olsa önce ben karşı çıkarım. Buna izin vermem” diyordu.

Yaşanan durumun ise öğretmenevi olarak kullandıkları binaların fiziki koşullarından kaynaklanan geçici ve fiili bir uygulama olduğunu, bu halleriyle kadın ve erkeklerin aynı binada kalmalarının, mahremiyet açısından sıkıntı yaratacağını belirterek ekliyordu: Yeni öğretmenevi inşaatımız sürüyor. Hizmete girdiğinde böyle bir durum olmayacak.

İşte gerçek bir olaya ve o olayın doğru bilgisine dayanan bir paylaşımın kısa öyküsü… Ama bu küçücük olayın bile toplumsal tepki ve kırılmaları tetikleyebilme potansiyeli… Asıl düşündürücü olması ve kaygı duyulması gereken de budur.

* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com

Etiketler
Öğretmen