Beslenen ve barınabilen artık mutlu sayılıyor: Çocuklarımıza kıymayın efendiler

Ziyaret ettiğim yatılı-pansiyonlu okullarda gördüğüm manzaralar içler acısı. Çocuklarımız sadece beslenebilmek için mücadele ediyor. TÜİK ise hem 7 milyon 662 bin çocuğun maddi yoksunluk çektiğini açıklıyor hem de bu çocukları mutlu ilan ediyor.

TÜİK verilerine göre; nüfusumuz 84.680.273. Çocuk nüfusumuz ise 22.738.300 olarak gerçekleşti. Ülkemizde 520 bin çocuk çalışıyor, 87 bin çocuk ise iş arıyor. Ne eğitimde ne de istihdamda olan 15-17 yaş grubundaki çocuk nüfusunun oranı yüzde 9,2. 346 bin 135 çocuk ne eğitimde ne istihdamda. 22.738.300 çocuğumuzun yüzde 33,7’si (7.662.807) maddi yoksunluk çekiyor. Başka bir ifade ile 7 milyon 600 bin çocuğumuz dengeli beslenme olanağı bulamıyor. Bu gerçekler ortada iken TÜİK çocuklarımızın neredeyse tamamını mutlu ilan etti. TÜİK geçtiğimiz günlerde Çocuk Araştırması sonuçlarını yayınladı. Bu sonuçlara göre, çocuklarımızın yüzde 69,1’i mutlu, 27,6’sı orta derecede mutlu görünüyor. TÜİK çocuklarımızın sadece yüzde 3,4’ünü mutsuz buldu.

TÜİK’in geçtiğimiz aylarda yayınladığı verilerde ise 7 milyon 662 bin çocuğumuz maddi yoksunluk çekiyordu. 22 milyon 738 bin çocuğumuzdan sadece 773 bininin mutsuz olduğunun tespit edilmesi yine bir TÜİK aldatmacası olarak ortaya çıktı.

Yaşama hakkı, en temel haktır. Bu hak karşısında diğer haklar, ikincil haklar konumundadır. Diğer tüm hakların kullanımı ve varlığı bu hakka bağlıdır. Bu yönüyle yaşama hakkı mutlak bir haktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) yaşama hakkı dokunulmaz haklar ya da hakların sert çekirdeğini oluşturur. Bireylerin yaşamak için en öncelikli olarak gıdaya ulaşması gerekir. Ülkemizde yaşanan enflasyon nedeniyle özellikle çocuklarımızın dengeli beslenme olanağı ortadan kalktı. Maddi yoksunluk içerisinde olmayan ailelerin çocukları et, süt, balık ile beslenirken, maddi yoksunluk çeken ailelerin çocukları ise ekmek, un, bulgur, makarna ile beslenmek zorunda kaldı. Ekmek, un, bulgur, makarna son bir yılda yüzde 140 arttı. Aileler çocuklarının mutluluğu için ekmek peşine düştü.

Çocuklarımızın sosyal gelişimleri artık ikinci, üçüncü planda kaldı. Beslenme ve barınma ihtiyacı karşılanan çocukların gözlerinin içine baktığınızda nasıl mutlu olduklarını görür olduk!

Hal böyle iken TÜİK yayınladığı verilerle yine bizi şaşırtmadı.

Gıda fiyatları bu derece artarken, yatılı-pansiyonlu okullarımızdaki 306 bin 12 çocuğumuzdan bahsetmek istiyorum sizlere. MEB’e bağlı yatılı ve pansiyonlu okullarda kayıtlı öğrencilerimiz son yıllarda ciddi beslenme sorunu yaşıyorlar. Evet dengeli beslenme diyemiyorum, çünkü çocuklarımızın ciddi beslenme sorunu bulunuyor. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Tuncay Özkan 23.12.2022 tarihinde bir soru önergesi ile yatılı okullardaki çocuklarımızın sorunlarına ilişkin bazı konuları gündeme getiriyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu önergeye verdiği yanıtta; pansiyonlarda çocuklarımıza en az sekiz çeşit olmak üzere açık büfe kahvaltı, öğle ve akşam birbirinden farklı olmak üzere en az dört çeşit yemek ve en az iki çeşit olmak üzere ara öğün verildiğini belirtiyor.

Bütçe verileri taşımalı eğitim kapsamındaki çocuklarımızın öğle yemeği için günlük 21,45 lira, pansiyonlu okullarda kalan çocuklarımızın üç ana öğün ve bir ana öğün yemekleri içinse 37,5 lira kaynak ayrıldığını gösteriyor. Bu durumda, simit 7 lira iken, MEB bir mucizeyi başarıyor. Sekiz çeşit olmak üzere açık büfe kahvaltı, öğle ve akşam birbirinden farklı dört çeşit yemek, iki çeşit ara öğünü toplamda 37,5 lira bütçe ile veriyor.

Bir litre günlük süt 35, bir kilo kıyma 279 lira iken 306 bin çocuğumuza nasıl oluyor da MEB’in bahsettiği yemekler verilebiliyor? Üç ana, bir ara öğün için sadece simit verildiğini düşünürsek 37,5 liralık bütçenin 28 lirası harcanmış oluyor.

Ziyaret ettiğim yatılı-pansiyonlu okullarda gördüğüm manzaralar da içler acısı. Çocuklarımız sadece beslenebilmek için mücadele ediyor.

Ortaokul ve liseyi yatılı okulda okumuş biri ve yatılı okulların önemini bilen biri olarak bu çocuklarımızın çığlığı duyulsun istiyorum.

Yatılı okullar fırsat eşitliğinin temel direğidir.

Yatılı okullar maddi yoksunluk çeken öğrencilerin dünyaya açılan kapısıdır.

Yatılı okullar fırtınalı bir denizin ortasında çırpınan çocuklarımızın can yeleğidir.

Yatılı okullar köy çocuklarına öğretmen, doktor, hakim, savcı, cumhurbaşkanı olma imkanı sağlayan kalelerdir.

Bu çocuklarımıza kıymayın efendiler!

Milletin ümidi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ne demişti?

Sözüm var hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek…

15 Mayıs’tan sonra çocuklarımızın tüm sorunlarının çözüleceğine inancımız tam…

Etiketler
Kemal Kılıçdaroğlu CHP Türkiye ekonomisi Kıyma