Yılmaz Özdil: AKP'nin hangi içişleri bakanı düzgündü ki, bu düzgün olsun?

Soylu'nun kabul edilmeyen istifası için " iki saatte iki aylık virüs bulaşmasına sebep oldu, kendisi sokağa çıkamaz hale geldi, istifa etti, istifa etmeyi bile beceremedi." diyen Özdil, 17 yıldır devlet adamı sorunu yaşandığını örneklerle savundu.

Yılmaz Özdil: AKP'nin hangi içişleri bakanı düzgündü ki, bu düzgün olsun?

Mehmet Barlas'ın "Bu salgına iyi ki Erdoğan’ın liderliğinde yakalandık" tespitine "Türkiye'nin şu anda en büyük talihsizliği, küresel virüs salgınına “tek adam rejimi”yle yakalanmış olmasıdır." diye yanıt veren Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun kabuul edilmeyen istifası için, "iki saatte iki aylık virüs bulaşmasına sebep oldu, kendisi sokağa çıkamaz hale geldi, istifa etti, istifa etmeyi bile beceremedi. Akp'nin hangi içişleri bakanı düzgündü ki, bu düzgün olsun?" diye yazdı.

Türkiye'de devlet adamı sorunu yaşandığını dile getien Özdil, bunu AKP'li bakanları ve icraatlerini örnek göstererek anlattı.

Özdil'in "Devlet adamı eksiği var" başlıklı yazısı şöyle:

Beşir Atalay içişleri bakanıydı, Pkk açılımını buna yaptırdılar, Kandil'le İmralı'yla pazarlığı buna yaptırdılar, sonra boş süt şişesi gibi kapının önünekoydular, Akp'den bile istifa etti.

İdris Naim Şahin içişleri bakanıydı, vatandaşa “beni görünce sevindiğini nereden bileyim, takla at da göreyim” filan diyordu, görevden alındığını televizyondan öğrendi, akp'den bile istifa etti, asrın liderimiz bunun hakkında “şantaj kasetleri var” dedi.

Muammer Güler içişleri bakanıydı, 17/25 Aralık rezaletinde oğlunun evinde boy boy para kasaları yakalandı, istifa etmek zorunda kaldı.

Efkan Ala, milletvekili bile değildi, dışardan içişleri bakanı yapıldı, 17/25 Aralık kepazeliğini buna temizlettiler, adeta saçını süpürge etti, yaranamadı, 15 Temmuz muammasından sonra istifa ettirildi.

Selami Altınok, milletvekili bile değildi, Efkan Ala'nın iki dönemi arasında dışardan içişleri bakanı yapıldı, “polis teşkilatını tanımaya çalışıyorum, öğrenmeye gayret ediyorum, fazla ilgilenmediğim bir teşkilat” diyordu, bunu diyen birini hotantu kabilesinde bile bakan yapmazlar, Türkiye'de yaptılar,neticede, içişleri bakanlığı binasının burnunun dibinde, Ankara'nın göbeğinde, Cumhuriyet tarihinin en ağır terör saldırısı yaşandı, Ankara Garı'nda 109 insanımız katledildi.

Süleyman Soylu içişleri bakanı yapıldı, “Akp hükümetinin paçalarından yolsuzluk akıyor, Tayyip Erdoğan kendisini padişah olarak görüyor, bu hükümete zıkkımın kökünü göstereceğim, Tayyip Erdoğan'ın altı ayda hurdasını çıkarırım” diyordu, Akp'ye geçti, içişleri bakanı yapıldı, kumpas davaları sırasında fetoculara yönelik suçlamalar yapıldığında adeta isyan ediyordu, “cemaate yönelik suçlamalar senaryodur, derin devlet harekete geçti, cemaati döverek, cemaate saldırarak Türkiye'nin değişim yönünü etkilemeye çalışıyorlar” diyordu, fetoyla mücadelenin başına getirildi, Ekrem İmamoğlu'na Mansur Yavaş'a adeta savaş açtı, hakaret etti, virüs salgınında Chp'li belediyelerin yardım hesaplarını bloke etti, en son “sayın cumhurbaşkanımızın talimatıyla” diyerek sokağa çıkma yasağı ilan etti, iki saatte iki aylık virüs bulaşmasına sebep oldu, kendisi sokağa çıkamaz hale geldi, istifa etti, istifa etmeyi bile beceremedi.

Akp'nin hangi içişleri bakanı düzgündü ki, bu düzgün olsun?

Türkiye'nin son 17 senede en önemli eksiği “devlet adamı” eksiğidir.

Devlet adamı kavramını ilk ortaya koyan, Platon'dur.

Platon'a göre devlet adamı, eğitimli, deneyimli, adil kişidir.
Yani, bizatihi liyakattır.
Sadece kanun'dan veya sadece siyaset'ten ibaret değildir…
Sadece gerçek'ten yanadır.
“Devlet” sıfatı taşır ama, devleti yönetirken aslında devletin çıkarlarını değil, vatandaşın çıkarlarını ön planda tutan kişidir.

Aristoteles'e göre ise, devlet adamının görevi, sadece devleti yönetmek değildir, devleti yöneterek insanları mutlu etmektir.

Devlet çatısı altında yaşayan vatandaşları, erdemli, hukuka saygılı, mutlu insanlar kılmaktır.

Devlet adamı erdemli ve hukuka saygılı değilse, o devlette yaşayan insanların mutlu olabilmesi asla mümkün değildir.

Biz sıradan insanlar, filozof olmadığımız için, böyle tarif edemiyoruz ama…
“Ben devletim” diyenlerin, işte bu nedenle aslında devlet adamı olmadığını rahatlıkla ayırtedebiliyoruz.

Ahmet Davutoğlu mesela…

Diplomat olmadığı halde, büyükelçi yapıldı, milletvekili olmadığı halde, hariciyenin başına hariçten gazel olarak getirildi, dışişleri bakanı yapıldı, sonra başbakan yapıldı, sonra saraya huzura çağırıldı, istifa edeceksin denildi, gıkı çıkmadı, istifa etti.

Binali Yıldırım mesela…
Asrın liderimizin konuşma metinlerini yazan kişi “düşük profilli biri başbakan yapılacak” dedi, bunu başbakan yaptılar, hiç istifini bozmadı, bakan oldu, başbakan oldu, Tbmm başkanı oldu, belediye başkan adayı oldu, bin Ali denince bindi, in Ali denince indi.

Türkiye'nin son 17 senede en önemli eksiği “devlet adamı” eksiğidir.

Fahrettin Koca…
Eminim iyi bir hekimdir, eminim çok iyi bir insandır ama, milletvekili bile değil, sağlık bakanı olacaksın dediler, oldu.

E, kendisinin bakan olacağından bile haberi olmayan kişinin, şimdi, sokağa çıkma yasağından bile haberinin olmaması şaşırtıcı mı?

Ruhsar Pekcan…

Şüphesiz, özel sektörde başarılı bir işkadını ama, milletvekili bile değil, ticaret bakanı olacaksın dediler, oldu.

İki aydır iki tane maskeyi dağıtamadı.

Devlet dediğimiz devasa mekanizma, Ruhsar hanımın özel şirketindeki satın alma müdürüne telefon edip “şunları şunları derhal satın al” diye talimat vermesine benzer mi?

Zehra Zümrüt Selçuk…
Aile ve çalışma bakanı olacaksın dediler, oldu.
4.5 milyon resmi işsiz, salgın nedeniyle işsiz kalan 2 milyon kişi daha, dükkanını kapatmak zorunda kalan 600 bin esnaf, ücretsiz izne çıkarılan 1 milyon kişi, hiçbir geliri olmadığı için sosyal yardımlarla geçinen 2.2 milyon aile… Zehra hanımın şu anda acilen sorunlarına çözüm bulması gereken kişi sayısı, Yunanistan nüfusundan fazla!

Kendisi milletvekili bile değil, kendisinin devletle tek alakası, babasının eski turizm bakanı olmasından ibaret, nasıl çözecek?

Ziya Selçuk…
Milli eğitim bakanı olacaksın dediler, oldu.
Şu anda okullar tatil edildiği için evine gönderilen, mezuniyetleri belirsiz, liseye geçiş sınavları belirsiz, üniversiteye giriş sınavları belirsiz öğrenci sayısı, Hollanda'yla Avusturya'nın, ikisinin toplam nüfusu kadar… Yök'ü, Ösym'yi, Trt'yi, Ptt'yi, şehirlerarası ulaşım'ı bile organize etmesi gerekiyor. Milletvekili bile olmayan bakan, nasıl halledecek?

Türkiye'nin şu anda en büyük talihsizliği, küresel virüs salgınına “tek adam rejimi”yle yakalanmış olmasıdır.

Çünkü, milletin ihtiyaçları için devlet adamlarına ihtiyacımız varken, devleti tek adam yönetiyorsa…

O devlette zaten tek adam'ın ihtiyaçları dışında başka adama ihtiyaç yok demektir

Etiketler
Yılmaz Özdil