Deprem sonrasında çadır kentlerde enfeksiyon tehlikesi

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Uzmanı Dr. Doğaç Uğurcan, deprem sonrası enfeksiyon gelişimini kolaylaştıran faktörlerin arttığına dikkat çekerek uyarılarda bulundu.

Deprem sonrasında çadır kentlerde enfeksiyon tehlikesi

Deprem sonrası dönemde çeşitli enfeksiyonlar gelişebiliyor ve depremden kurtulan afetzedeler enfeksiyondan dolayı hayatını kaybetme riski taşıyor.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Uzmanı Dr. Doğaç Uğurcan, deprem sonrası enfeksiyon gelişimini kolaylaştıran faktörler olduğunu belirterek, “Enfeksiyonun gelişmesini sağlayan faktörler insanların yaşadığı deprem ve onun oluşturduğu stres, hijyen eksikliği ve çevre şartlarının olumsuzluğudur” dedi.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Bölümü Uzmanı Dr. Doğaç Uğurcan enfeksiyon gelişimini kolaylaştırıcı üç faktörden bahsetti. Dr. Doğaç Uğurcan, “Enfeksiyonun gelişmesini sağlayan bu faktörler insanların yaşadığı deprem ve onun oluşturduğu stres, hijyen eksikliği ve çevre şartlarının olumsuzluğudur. Depremden etkilenen insanların plansız bir şekilde kalabalık oluşturacak şekilde kamplarda barındırılmaları sırasında yaşanan yiyecek ve temiz su yetersizliğine bağlı enfeksiyon da gelişebilmektedir. Deprem sonrasında değişik dönemlerde değişik enfeksiyonlara maruziyet olabilmektedir” dedi.

Doğaç Uğurcan, depremde gelişebilecek enfeksiyonların evrelerini sıralayarak, “Evre 1: Deprem esnasında (0-4. gün): Afetle ilgili yaralanmaların ilk tedavisinin yapıldığı dönemdir. Yaralanma bölgesinde gelişebilen deri ve yumuşak doku enfeksiyonları tespit edilebilir. Evre 2: Deprem sonrasında (4. -30. günler): Bulaşıcı hastalıkların ilk ortaya çıkabileceği dönemdir. Bu dönemde gıda kaynaklı ve/veya su kaynaklı ishal gibi enfeksiyonlar veya damlacık yoluyla bulaşan grip, nezle gibi enfeksiyonlar görülebilmektedir. Evre 3: İyileşme veya normale dönüş dönemi (30. gün ve sonrası): Uzun kuluçka süresi olan enfeksiyonların ve kronik enfeksiyonların bariz hale gelebileceği dönemdir. Bu dönemde, afet bölgesinde endemik (yaygın) olan bulaşıcı hastalıklar, afetten etkilenen insanlar arasında salgına neden olabilir” ifadelerini kullandı.

Dr. Uğurcan, “Afetlerden sonra çok sayıda insanın evlerinden çıkması ve yer değiştirmesi, depremzedelerin endemik olmayan bir bölgeden endemik bir bölgeye taşınmaları, toplu yaşam alanlarının çok kalabalık olması, aşırı yağmur sonrasında durgun su birikintilerinin olması, temiz su kaynaklarının azalması ve/veya kirli su kullanımına bağlı yetersiz hijyen uygulamaları, sineklerin aşırı çoğalması, yetersiz beslenme, aşılanmanın yetersizliği ve yaşanılan travmanın oluşturduğu yaralanmalar belirtilen enfeksiyonların hızla yayılmasına sebep olabilmektedir” şeklinde konuştu.

"DEPREMZEDELERDE YÜZDE 67.2 ORANLARINA VARAN ENFEKSİYON GELİŞEBİLMEKTEDİR"

Uğurcan depremden sonra gelişebilecek muhtemel enfeksiyonların sebeplerini açıklayarak, “Göçük altında kalan insanların vücutlarının tamamının veya bir kısmının ezilmesi ve baskıya maruz kalması sonucunda ezilme sendromu gelişebilmektedir. Bu durumda kaslarda ödem, şok, böbrek yetmezliği, kalp ve solunum yetmezliği olabilmektedir. Açık yaraların varlığı, kas kemik ezilmeleri ayrıca depremzedenin göçük altında uzun süre kalması bu riski artırmaktadır. Afetzedelerde gelişen organ yetmezliği ve beslenme bozukluğuna bağlı bağışıklık sistemi etkilenmekte ve bunun sonucunda da koruyucu görevinde azalmalar olmaktadır. Tüm bu sebeplerle depremzedelerde yüzde 22.8-yüzde 67.2 oranlarına varan enfeksiyon gelişebilmektedir. Bu enfeksiyonların yarısından fazlası ise yara yeri enfeksiyonu şeklindedir. Tetanoz, aşılanması yapılmamış veya eksik yapılmış kişilerde gelişebilecek en önemli enfeksiyonlardan biri olup 2004 yılında Endonezya depremi ve ardından tsunami sonrası ve 2005 yılında olan Pakistan depreminden sonra tetanoz vakalarında artış olmuş, vaka görülme oranı yüzde 18’e kadar çıkmıştır. Pek çok çalışmada bu hasta grubunda Acinetobacterbaumannii veya Pseudomonasaeruginosa gibi dirençli Gram negatif bakterilere bağlı yara enfeksiyonları bildirilmiştir” dedi.

"KALABALIK BARINMA KAMPLARI VE SOĞUK HAVA RİSKİ ARTIRIR"

Afetzedelerin kaldığı barınma kamplarında yaşanan enfeksiyonlara bağlı ölümlerde en önemli nedenin ishal olduğunu ve ölümlerin yüzde 40’ına sebep olduğunu söyleyen Uğurcan, “İshal genellikle kalabalık, hijyen şartlarının tam sağlanamadığı barınma kamplarında gelişebilmektedir. Afet şartlarında su şebekelerinin hasarlanması nedeniyle suya erişimin azalması ve/veya suyun kanalizasyonla kirlenmesi sıklıkla yaşanan önemli bir sorundur. Ortak kullanılan su depolarının veya yiyecek hazırlamada kullanılan tencere ve kazan kullanımına bağlı, sabun eksikliği ve kirlenmiş gıda tüketimine bağlı geliştiği bildirilen ishal hastaları mevcuttur. Bildirilen ishal etkenleri arasında Salmonellaentericaserotypeparatyphi A, Vibriocholerae, norovirüs olduğu tespit edilmiştir. Depremlerden sonra, kanalizasyon sisteminin çökmesi durumunda veya atık suların atılımı ile bozukluk olduğunda veya temiz içme suyuna ulaşımda zorluklar olması durumunda Hepatit A ve Hepatit E vakalarında da artışların olduğu da bildirilmiştir. 5-6 yaş çocuklarda afet sonrası gelişen ölümlerin yaklaşık yüzde 20’sinden akut solunumsal hastalıklar sorumlu olup, zatürre ölümlerinin genelinde neden olarak tespit edildiği bildirilmiştir. Kalabalık ortamlar, havalandırma şartlarının kötü olması, kötü beslenme, kalabalık barınma kampları ve soğuk hava riski artırır. İçinde bulunduğumuz mevsim şartları ve depremzedelerin barındığı kampların kalabalıklığından dolayı influenza ve günümüzde SARS Co-V2 salgınlar oluşabilir. Depremzedeler içerisinde aşısız duyarlı kişilerin çok olması durumunda kızamık salgınları da görülebilmektedir. Pakistan depreminden sonra, depremzedelerin yaşadığı kalabalık kamplarda gelişen 400 den fazla kızamık vakaları bildirilmiştir. Hijyen şartlarının kötülüğünü, tıbbi yardıma ulaşımın güçlüğüne ve hasta kişiler ile sağlam kişilerin birbirlerine çok yakın yatırılmasına bağlı dünya çapında daha önceki afetlerde menenjit salgının da çıkmış olabileceği belirtilmektedir. Ayrıca kalabalık ortamlarda hijyen eksikliği, yetersiz su tüketimi ve aynı yatağı kullanma gibi faktörlerin sonunda saç bitlenmesi gelişebileceği de akılda tutulmalıdır. Bölge şartları, iklimi ve mevsimi nedeniyle sivrisineklerde artış dönemi olduğunda sıtma vakalarında artışa dikkat etmek gerekir. Sellerin neden olduğu durgun su ve geçici barınaklarda yaşam, sivrisinek ısırma sıklığında artışa yol açıp, sıtma bulaş döngüsünün kolaylaşmasına neden olabilir” şeklinde konuştu.

"TEMİZ SUYA ERİŞİM ÖNEMLİ"

Depremden sonra afetzedelerin yerleştirilmesi için iyi planlama yapılması gerektiğini vurgulayan Uğurcan, “Kurulacak barınma kamplarının yeri, su kaynaklarına yakınlığı, seyyar kurulacak tuvalet ve banyoların bu su kaynaklarına uzaklığı iyi planlanması gerekmektedir. Bunun yanı sıra temiz suya erişim önemlidir. Temiz su varlığı ile beraber hijyen kurallarına uyulmasıyla su yolu ile bulaşabilecek enfeksiyon hastalıklarının önlenmesi mümkün olacaktır. Ayrıca temizliğin sağlanması bu aşamadaki önemli basamaklardan biridir. Diğer basamaklar ise çöplerin uzaklaştırılması, su ve gıda hijyeni, yeterli beslenme, aşılama, kişisel hijyen (el yıkama), cibinlik kullanımı, hasta kişilerin izolasyonu, yara bakımı ve tüm toplumun bu konuda eğitimi olarak sayılabilir. Depremler tarih boyunca hep olmuş ve hep olacaktır. Doğal afetin kendisi enfeksiyon kaynağı olmasa bile neden olduğu durumlar, gelişen olumsuzluklar sonucu depremzedelerde enfeksiyonlar gelişebilmektedir” diye konuştu.

Kaynak: İHA