Abdülkadir Aygan'ın ifadesi 9 yıldır alınmadı | Musa Anter'in oğlundan zamanaşımına tepki: Davanın peşini bırakmayacağız

Musa Anter cinayetinin 30 yıllık zamanaşımı süresi 20 Eylül’de doluyor. Bugün görülen duruşmada ise bir sonraki duruşma tarihi 21 Eylül olarak belirlendi.

Abdülkadir Aygan'ın ifadesi 9 yıldır alınmadı | Musa Anter'in oğlundan zamanaşımına tepki: Davanın peşini bırakmayacağız

FİLİZ GAZİ - GERÇEK GÜNDEM /

Musa Anter cinayetinin 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasından 5 gün önce, duruşma bugün Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Sivas davası avukatlarından CHP eski milletvekili Şenal Sarıhan, CHP milletvekili Yıldırım Kaya, HDP milletvekilleri Fatma Kurtalan, Kemal Peköz, Abdullah Koç katıldı.

JİTEM itirafçısı İsveç'te yaşayan Abdülkadir Aygan'ın (Aziz Turan) hakkında kırmızı bülten formunun ıslak imzalı ve onaylı suretlerinin iki takım halinde tercüme edilmeksizin Adalet Bakanlığı’na gönderildiği bildirildi.

Avukat Kaya Yelek, müvekkili Hamit Yıldırım’ın sağlık sorunları sebebiyle adli kontrol yükümlülüklerini yerine getiremediğini ve buna dair belgelerin mahkemeye sunulacağını bildirdi.

DİCLE ANTER: 30 YILDIR DEVAM EDEN BU DAVANIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ, BİZ OLMAZSAK GELECEK NESİLLER BIRAKMAYACAK

20 Eylül 1992’de öldürülen gazeteci, yazar Musa Anter’in oğlu Dicle Anter söz alarak şunları söyledi:

“Bu şartlar altında babamın davası ile ilgili olarak söylenecek fazla bir şey kalmadı maalesef. Bu davanın başlangıcından bugüne kadar zorluklarla karşılaştık. O dönemler bu gibi olaylar çok oluyordu. Faili meçhul cinayetler ve köy boşaltmalar, işkence görenler ve cezaevine gönderilen insanlar. Daha doğrusu Kürtler için kâbus gibi günlerdi. Hiç kimse adaletin “a” sını dahi ağzına alamıyordu. Ölüm kol geziyordu. Avukat Fethi Gümüş tarafından bir dilekçe verilmişti. 96 yılında tekrardan bu dava ile ilgili olarak Avukat Selim Okçuoğlu ile birlikte yeni bir dilekçe verdik. Bugüne gelinceye kadar olan davaları özetle açıklarsak, AHİM Türkiye’yi suçlu buldu ve para cezasına mahkûm etti. Sonradan barış süreci ile birlikte dosya tekrardan açıldı, duruşmalar başladı Diyarbakır’da. Sabah gazetesinden iki gazeteci babamın katili olarak adı geçen Hamit Yıldırım’ı Şırnak’ın beldesi olan Kumçatı’da buldular ve haber yaptılar. Bunun üzerine Hamit tutuklandı ve 5 sene cezaevinde kaldı. Tutukluluk süreci dolduğu için şartlı olarak tahliye edildi. Sonradan sanık Savaş Gevrekçinin avukatı tarafından yapılan başvuru ile dava Diyarbakır’dan alınarak Ankara’ya nakledildi ve Ankara 6. Ceza mahkemesinde görülmeye başlandı. Ve bugünlere geldik.

Susurluk raporundan başlayarak, sanıklardan Abdulkadir Aygan ve diğer tanıkların ifadesine göre azmettiriciler grubu mahkeme sıralarında sanki bu ülkede yetkili kişi olarak yaşamamışlar gibi ifadeler verdiler. Yaşlı olanlar hasta olduklarını, olayları hatırlamadıklarını hatta bazı tanıkların bizzat olay gecesi orada olmalarına rağmen ilk tanıklık dönemlerinde söylediklerinin ikinci dönemde ters ifadeler verdikleri de ortada. Bu tanıklar namus ve şerefleri üzerine yemin ederek tanık kürsüsünde bulunuyorlardı. Dönemin MİT Kontrterör Şubesi Müdürü Mehmet Eymür bir şeyi doğru söyledi tanıklık ettiği zaman: “Ben bir istihbaratçıyım, isim vermem ama bütün bilgiler MİT ve Genelkurmayda, onlardan isteyebilirsiniz.” Eymür ayrıca Musa Anter ismini kendi çıkarı için kullanan Orhan Miroğlu için de, “Biz onu ‘Tayfun’ olarak biliyorduk dedi. Burada önemli olan mahkeme Miroğlu’nu bu konuda sorgulamamış olmasıydı. Miroğlu olay gecesi ağır yaralanan kişi. Geçen dönem de AKP milletvekilliği yaptı şimdi de MYK’da. İlginç olan bu konu hakkında tek bildiği şey olarak bu cinayeti PKK ve JİTEM beraber işlediler demesi. Zaten 30 senelik dava boyunca biri Diyarbakır’da diğeri Ankara’da olan iki mahkemeye geldi. Mehmet Eymür’ün tanıklığı sonrasında mahkemeye gelmekten vazgeçmesi ilginç değil mi? Hâlbuki öncesinde her duruşmaya geleceğini söylemişti. Dikkat ettim on duruşmalarda avukatı da gelmiyor. Dosyamızda bir de sanık var, o gece nöbetçi olan tim komutanı: Savaş Gevrekçi. Gevrekçi öyle ifadeler verdi ki; sanki senelerdir orada ki olayların içinde olmasına rağmen hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi üç maymunu oynadı. Savaş Gevrekçi JİTEM tim komutanı olmasına rağmen Musa Anter’i ölümünden sonra tanıdığını söyledi. Hâlbuki bütün olayın perde arkası kendisinin de bulunduğu Saraykapı’da ki JİTEM komutanlığında planlanmıştı. Gevrekçi itirafçıları da tanımadığını söyledi. İfadesinde, ‘Bize gelen ihbarları değerlendiriyorduk, o zaman köylere çıkıyorduk.’ yönünde beyanda bulundu. 30 yıldır devam eden bu davanın peşini biz bırakmayacağız, biz olmazsak gelecek nesiller bırakmayacak.”

“BU DAVANIN BİTİRİLEMEYECEĞİNİ ÖNCEDEN BELİRTMEK İSTERİM”

Dicle Anter’den sonra söz alan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, sözlerine davanın zamanaşımı kapsamında değerlendirecek bir dava olmadığını söyleyerek başladı ve şöyle devam etti:

“Anayasa 90. Madde uyarınca gerek AİHM bizatihi bu davada hem usul hem esastan verdiği kararlar gözetilerek bu davanın bitirilemeyeceğini önceden belirtmek isterim. Bu celseye gelirken TBMM’nin bazı raporlarına bakıp geldim. 12 Ekim 1995 tarihinde ‘Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Raporunda” özellikle Anter cinayetine değiniliyor. Hakikat açığa çıkmadan bu dava kapatılamaz. Bu dava kapatıldığı takdirde yeni ihlaller yaratacaktır. Belki bir nesil gidecek, ikince nesil bu davayı takip etmeye devam edecek. 1997’de Susurluk Komisyonu’nun ortaya çıkardığı raporda devlet içi suç örgütlerinin açığa çıkartılması konusunda talepler yer alıyor. Bugün Mehmet Ağar Ankara’da yargılanıyor. Yarın da davası var. Aradan kaç yıl geçmiş, biz hala aynı konuları konuşuyoruz. Mahkemenizin bu raporları okumasını tavsiye ediyorum.”

Türkdoğan, son olarak “Davaları ayırma taleplerimizi kabul etmediniz, şimdi ayırma kararı verirseniz bu yasaya aykırı olacaktır. Hamit Yıldırım hakkında tutuklama talep ediyoruz” dedi.

MİROĞLU’NUN AVUKATINDAN SUSURLUK RAPORU HATIRLATMASI

Orhan Miroğlu’nun avukatı Serhat Menzilcioğlu söz alarak “Mehmet Eymür, Kutlu Savaş JİTEM’in varlığını kabul ediyor. Abdülkadir Aygan (Aziz Turan) mahkemenin huzurunda dinlenilmesi gerekiyor” dedi.

Avukat Serhat Menzilcioğlu, tanık anlatımlarıyla cinayetin JİTEM tarafından gerçekleştirildiğini ve Susurluk raporunda bu yapının varlığının kabul edildiği hatırlattı. Menzilcioğlu, Miroğlu tarafından dile getirilen ‘Anter cinayeti PKK ve JİTEM ortaklığıyla işlendi’ sözlerinin Aygan’a ait olduğunu, Orhan Miroğlu’nun bu sözleri dile getirdiğini söyledi. Avukat Menzilcioğlu, Orhan Miroğlu’nun Aygan ile görüştüğünü, bu sözlerini de kayda aldığını anlattı.

MÜVEKKİLİM HAKKINDA ‘KATİL, TETİKÇİ’ GİBİ İFADELER KULLANILIYOR

Savaş Gevrekçi’nin avukatı Hikmet işler ise “Müvekkilimin masum olduğu ortaya çıkmıştır. Çok uzatmak istemiyorum, kimsenin de kalbini kırmak istemiyorum. Davanın düşmesini talep ediyorum” dedi.

Hamit Yıldırım’ın avukatı Kaya Yelek ise müvekkilinin hakkında “katil, tetikçi” gibi ifadeler kullanıldığına dikkat çekerek, masumiyet karinesini hatırlattı:

“Müvekkilim adli kontrol hükümlerini hiçbir zaman aksatmadı. Biz de hakikatin ortaya çıkmasını istiyoruz. Ancak gelinen aşamada dava, zamanaşamına girmiş durumda. Müvekkilim hakkında ‘katil, tetikçi’ gibi ifadeler kullanılıyor. Bu tür beyanatları kınıyorum. Karşı tarafın da buna dikkat etmesini istiyorum. Abdülkadir Aygan beyanı dışında müvekkilim açısından bir beyan yoktur. Aygan’ın huzurda ifade alınmasını en az karşı taraf kadar biz de talep etmekteyiz. Adli kontrol yükümlüklerinin başkalaştırılmasının talep ediyorum.”

20 EYLÜL’DE ZAMANAŞIMI DOLUYOR, 21 EYLÜL’DE DURUŞMA GÖRÜLECEK

Beyanlar sürerken Dicle Anter söz alarak “İsveç’ten Adliye Makamlığına gönderilen belgelerin orijinalini istiyoruz” dedi.

Mahkeme firari sanıklar hakkında yakalama emirlerinin devamına, sanık Hamit Yıldırım’a tahliye sebepleri itibariyle verilen adli kontrol tedbirine yönelik önlemlerin ölçülülüğünü koruduğu anlaşıldığından kaldırılması ve başkalaştırılarak yumuşatılma anlamına gelecek taleplerin reddin ve yine Hamit Yıldırım’ın sağlık sorunları sebebiyle adli kontrol yükümlülüğünü yerine getirilmediği bildirildiğinden, buna dair belgeleri sunması için önümüzdeki celseye kadar süre verilerek mahkemeye sunulmasına, davanın zamanaşımına tabi olmadığı yönündeki savunmaların yargılama sathında önümüzdeki celse değerlendirmeye alınmasına karar verildi.

Bir sonraki duruşma tarihi 21 Eylül, saat 16:00 olarak belirlendi.

Gerçek Gündem'e konuşan Dicle Anter'in açıklamalarının satır başları şöyle oldu:

20 Eylül 2022'de 30 yılı dolduracak zamanaşımından dolayı. Ertesi gün 21 Eylül'de mahkemenin aldığı kararla duruşma devam edecek. Son duruşma olduğunu düşünüyorum artık zamanaşımı nedeniyle. Zamanaşımı kavramını hiçbir zaman kabul etmedik. Esasında bu gibi cinayetlerde zamanaşımı bir insanlık suçudur. Yetkili birimler de zamanaşımı kararı vererek insanlık suçu işlemiş oluyor. O bakımdan zamanaşımı kavramını kabul etmiyoruz.

Esasında o kadar çok delil, o kadar çok bilgi, o kadar çok veri var ki... Ama bunlar mahkeme tutanaklarına yansımadı. O günün canlı tanığı olan Abdülkadir Aygan'ın ifadesinin alınmaması en büyük handikap. Bu nedenle davanın yarım kaldığını düşünüyoruz. İddianamenin hazırlandığı 2013 yılından beri Aygan'ın ifadesinin alınmasını talep etmiştik. 3 dava birleştirildi. Musa Anter davası düşecek diyorlar. Diğer 2 dava devam ettirilecek.

NE OLMUŞTU?

Gazeteci yazar Musa Anter’in Diyarbakır’da 20 Eylül 1992’de sokak ortasında öldürülmesiyle ilgili 2013’te Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan dava 2014 yılında JİTEM Ana Dosyası ile birleştirildi. 2015 yılında Musa Anter Davası “güvenlik gerekçesiyle” Ankara’ya nakledildi. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 Temmuz 2019 tarihli duruşmada, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından kaçırılarak işkenceyle öldürülen Ayten Öztürk davasının da Anter-JİTEM davasıyla birleştirilmesine karar verdi.

JİTEM adlı bir birimin 1980 yılların sonundan itibaren devlet adına hukuk dışı infaz, zorla kaybetme ve işkence suçlara ilişkin ilk olarak 1999 yılında hazırlanan bir iddianameyle, JİTEM hakkında 6 sanıklı bir dava açıldı. Bu tarihten birkaç ay sonra hazırlanan ikinci bir iddianameyle, JİTEM ile ilgili 5 sanıklı bir dava daha açıldı. Açılan iki dava, 2000 yılında birleştirilerek JİTEM elemanı olduğu iddia edilen 11 sanık, tek bir dava kapsamında yargılanmaya başlandı.

Açılan davada görevli mahkemenin belirlenmesi 10 yıl sürdü. Dava dosyası görev uyuşmazlıkları sebebiyle Askeri Mahkeme, Ağır Ceza Mahkemesi, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi arasında gidip geldi. 2009 yılına gelindiğinde, davanın ilk duruşması yapılabildi. 2010 yılında, 11 sanıklı ve 5 sanıklı JİTEM davalarının da birleştirilmesine karar verildi.

JİTEM’in eylemlerine ilişkin diğer bir iddianame ise 2004 yılında oluşturuldu. İsveç’te yaşayan eski bir itirafçı olan Abdülkadir Aygan’ın JİTEM’in yapısına ilişkin itirafları 10 gün boyunca Ülkede Özgür Gündem gazetesinde yayınlandı. Aygan’ın itirafları arasında 1994 yılında kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Murat Aslan’ın JİTEM tarafından öldürüldüğü bilgisi de yer alıyordu. Bu itiraf doğrultusunda Diyarbakır Barosu’nun da katıldığı bir heyet belirlenerek kazı çalışması yapıldı ve ulaşılan kemikler anne-babanın DNA örnekleri ile karşılaştırıldı. Ortaya çıkan sonuç Aygan’ı doğruladı.

JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan, Musa Anter cinayetinin Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından planlandığını söylüyordu. Kendisinin ve “Hogir” kod adlı Cemil Işık’ın cinayet sırasında Diyarbakır’da olduklarını, tetiği ise “Şırnaklı Hamid” olarak anılan Hamit Yıldırım’in çektiğini itiraf ediyordu.

2005 yılında aralarında 2009 yılında intihar eden Emekli Albay Abdülkerim Kırca, ‘’Yeşil’’ kod adlı Mahmut Yıldırım, PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan ve Uzman Çavuş Yüksel Uğur’un da bulunduğu 8 sanık hakkında daha önceki soruşturma dosyaları üzerinden dava açıldı.

Aygan’ın 2010 yılındaki ifadesinde fail olarak işaret ettiği Hamit Yıldırım 29 Haziran 2012’de gözaltına alındı. 2 Temmuz 2012’de tutuklanan Yıldırım, 2017 yılında tahliye edildi.

14 Mart 2016'daki duruşmada İsveç'te yaşayan Abdülkadir Aygan'ın ifadesinin İsveç'te alınacağı bildirildi. İsveç'te yaşan Abdulkadir Aygan'ın ifadesi bir türlü istinabe yoluyla alınamadı.