Erdoğan, Soçi'de Türkiye'ye kurulan tuzağa mı 'Evet' dedi?

Türkiye ile Rusya arasında 16 Eylül’de imzalanan Soçi Mutabakatı’yla Türkiye iki önemli sorumluluk altına girdi. Ancak karşılığında talep ettikleri yerine getirilmedi.

Erdoğan, Soçi'de Türkiye'ye kurulan tuzağa mı 'Evet' dedi?

Türkiye'nin İdlib'de Rusya ile bir kez daha karşı karşıya gelmesi, iki ülkenin Soçi'de vardığı mutabakatı bir kez daha gündeme getirdi.

Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı bugünkü yazısında Soçi'de AKP iktidarının bir tuzağa düşürüldüğünü ve atılan imzalararağmen alınan kararların hayatageçirilmediğini yazdı.

Orhan Buırsalı'nın "Soçi’de Saray’a bir tuzak mı kuruldu?" başlıklı yazısı şöyle:

Suriye’de askeri işler çok çok tehlikeli bir aşamaya geldi... Cumhurbaşkanı askeri gücü ön plana alan açıklamalarıyla ve Suriye’ye sürekli askeri güç sevkıyatıyla adeta topyekûn bir savaşa hazırlandığımız imajı yaratıyor. Ortağı da Şam’a çığlıkları basıyor!

Şu giderek daha net ortaya çıktı ki Suriye’de (dahası Ortadoğu’da) onurlu ve emperyalist güçlerden arındırılmış bir işbirliği ve barışın bu iktidar döneminde yapılması adeta imkânsızlaştı. Düşman yaratmak ve işleri iyice çıkmaza sokmakla büyük bir ustalık gösteriyor iktidar. Ve sonuçta durmadan evlatlarımızı şehit ve kurban veriyoruz. Bu çıkmazdan kurtulmamız gerekir.

Niye Soçi’de evet dedi iktidar?

Türkiye ile Rusya arasında 16 Eylül’de imzalanan Soçi Mutabakatı’yla Türkiye iki önemli sorumluluk altına girdi.

1) İdlib eyaleti sınırlarından 15-25 km. kadar içeride silahlardan-teröristlerden arındırılmış bir (tampon) bölge kurulacak ve bu bölgede HTŞ çatısı altındaki örgütler ağır silahlarını teslim edecekler..

2) 2018 yılı sonuna kadar, İdlib bölgesinde terör örgütünün elinde olan ve Şam’ı Halep’e bağlayan M-5 otoyolu ile Lazkiye-Halep arasındaki M-4 otoyolunun İdlib kısmında ulaşım özgür olacaktı. Yani buraları HTŞ’den arındırılacaktı.

3) Türkiye de 12 gözlem kulesi kurarak anlaşmanın uygulanmasını kontrol edecekti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin bu anlaşmanın altına imza koydular.

Anlaşma uygulanamıyor

Fakat Ankara ilk iki maddeyi 2018 sonuna kadar hayat geçiremedi. Aradan koca bir yıl daha, 2019 da geçti. Söz konusu yerler hâlâ HTŞ denetiminde. HTŞ zaten bu anlaşmayı reddetmişti. Bu durumda Ankara’nın HTŞ’ye karşı zor kullanması veya onları tehditle ikna etmesi gerekiyordu.

Ankara bunu yapmayı gerekli veya politikasına uygun görmedi veya yapamayacağını gördü.

Sonuçta Ankara da, HTŞ de Şam ve Esat’a düşmandı!

Anlaşmadan sonra HTŞ hem Rus hem Suriye’ye karşı arada sırada saldırılarını sürdürdü. Suriye ve Rusya HTŞ’yi İdlib’e doğru sürmeye başladı.

Anlaşma 2008 sonunda çökmüştü

Çünkü koşulları yerine getirilmemiş ve çöpe dönüşmüştü.

Suriye ve Rusya’nın anlaşmada yer alan iki otoyolun serbestliğini sağlamaya ve HTŞ’yi temizlemeye yönelik yönelik harekâtı, iktidar açısından Soçi Mutabakatı’nı çökertirken Suriye ve Rusya açısından ise Soçi Mutabakatı’nın gereği yerine getiriliyordu. Cumhurbaşkanı’nın Soçi’de kurulan masaya saygı gösterilmesini istemesinin, yaşananlar karşısında bir anlamı bulunmuyor.

Rusların desteğiyle Suriye ordusu İdlib’e girmiş, Türk gözetleme kulelerini geçerek terör gruplarını kovalamaya başlamış, en sonunda M - 5 ve M- 4 karayolunda kontrolü ele geçirmişti.

İmza koyarken ne düşündüler?..

Soçi Mutabakatı’na geri dönersek: Cumhurbaşkanı bu anlaşmaya imza koyarken yukarıdaki iki maddenin gereğini yerine getireceğine inanıyor muydu, yoksa “imzayı atalım, nasıl olsa biz bildiğimizi okur, İdlib’in dokunulmazlığını sağlar ve durumu de fakto sürekli hale getiririz. Nasıl olsa askeri kulelerimiz ve askeri gücümüz var bölgede,” diye mi düşündü. Pratiğe bakarsak, öyle gözüküyor!

Bu iki maddeyi uygulamayacaksan, İdlib’de Şam’ karşı bir özerk yapı oluşturmak niyetini her politik analist görür ve sezer.

Yerine getiremeyecekleri bir anlaşmaya imza koyarken, yukarıdaki düşünceye destek olarak şunu da düşünmüşler miydi:

‘Oldubitti’ye ret

“Ruslar ile alış verişteyiz, S-400’leri aldık (onları ne yapacağımız belli değil henüz!), Nükleer santralı verdik, NATO ve ABD’nin ateş püskürmesine rağmen böylesi bir askeri ve siyasi işbirliği anlaşmasına imza attık, ortık onlar da İdlib’de bizim yaratmak istediğimiz oldu bittiye rıza gösterirler...”

Pratiğe bakıldığında planın böyle kurulduğu gözüküyor.

Oysa, Şam ve Rusya için Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü her şeyden daha önemliydi. Bundan taviz vereceklerini kim düşünmüşse, dış politikadan zerre haberdar değil demektir.

Ayrıca bizim her açıdan, ekonomik olarak da Rusya’ya muhtaç olduğumuzu hesap edemeyecek kadar...

ABD hesabı

Geldiğimiz nokta kötüdür.

Suriye’ye binlerce asker tank ağır silah yığmak ve Suriye Ordusunu geldiği noktadan geri püskürtme hesapları büyük bir savaş demektir. Hele Amerika’nın şimdi bu savaşı kışkırtmak için Ankara’ya gelmesi, Türkiye’yi tamamen son derece bağımlı bir hala getirir.

Yapılacak tek şey, sınırımızın hemen önünde bir askeri tampon oluşturmak: Göçe ve teröristlerin ülkeye girmesine karşı.. Hiçbir “mülteci” içeri sokulmamalıdır.

Ülkemizin güvenliği ve bekası için..

Etiketler
Rusya Türkiye