TÜSİAD'ın eleştirel çıkışları sürüyor: 'Faiz indirimlerinde aceleci davranıyoruz, büyüme her kesime eşit yansımıyor'

Abone ol

Geçtiğimiz haftalarda YİK toplantısını gerçekleştiren TÜSİAD, o toplantıda AKP iktidarına karşı eleştirel çıkışlar yaparak gündeme geldi. Oksijen gazetesine konuşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, eleştirel çıkışlarını sürdürdü.

Ekonomi piyasaları doların 10 lira olması ile alt üst olurken gözler Merkez Bankası'nın 18 Kasım'da gerçekleştireceği Para Piyasası Kurulu toplantısına çevrildi.

Piyasalarda enflasyonist basının sürmesine rağmen Merkez Bankası toplantısından "faiz indirimi" kararı çıkacağı konuşuluyor.

Tüm bunlar olurken TÜSİAD, eleştirel çıkışlarına bir yenisini daha ekledi. Oksijen gazetesine konuşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye'nin önüne gelen fırsatları kaçırdığını belirterek, “Rüzgar arkamızdan esmiyor. Önümüze gelen her fırsatı kaçırdık. Şimdi de global koşullar bizi çok daha zorlu enflasyonist bir ortama sokuyor. Piyasayı canlandırmanın yolunun maalesef sadece faizi düşürerek olamayacağını artık hepimiz görmüş olmalıyız'' dedi.

Haftalık yayınlanan Gazete Oksijen'den Elif Ergu Demiral'a konuşan Kaslowski "Bazı dönemler doğru politikalara dönme çabamız olsa da buralarda sabırlı davranamıyoruz. Sürekli olarak faiz indirimlerinde aceleci davranıyoruz. Şimdiki sürecin geçtiğimiz 5-6 yıldan en önemli farkı şu ki, artık dünyada da enflasyon var. Rüzgâr arkamızdan esmiyor. Bu mücadelede önümüze gelen her fırsatı kaçırdık maalesef" diye konuştu.

Simone Kaslowski'nin Elif Ergu Demiral ile yaptığı söyleşiye ulaşmak için tıklayın

YİK TOPLANTISINDA NELER OLDU?

YİK Toplantısı açılışında konuşan TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan, Türkiye'nin modernleşme sürecinde laikliğin adeta Türkiye'nin ve demokrasinin çimentosu olduğunu belirtti. Özilhan "100 yıl önce cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk ve arkadaşlarının modern dünyanın üyesi olmak doğrultusunda atmış oldukları geri dönülemez kararlı adımda en önemli ilke laikliktir. 100 yıl boyunca ayakta dimdik durmamızı sağlayan bu ilke önümüzdeki 100 yıl içinde de özlemlerimizi gerçekleştirmemizin en büyük teminatı olacaktır" diye konuştu.

Özilhan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu çerçevede, çalışmalarının kurumlar başlığı altında yer verilen 3 öneriyi çok önemsiyorum.

1) Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığının sağlanması çerçevesinde devletin tüm işlemleride hukukla bağlı olması ve etkin hak arama özgürlüğünün güvence altında olması.

2) Çoğulcu ve katılımcı demokrasinin güçlendirilmesi, bütün vatandaşlar için tüm hak ve özgürlük alanlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarında geliştirilmesi. Siyasette ötekileştirme, ayrımcılık ve nefret söylemleriyle mücadele edilmesi.

3) Kuvvetler ayrılığını güçlendirmek için denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin güçlendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyetçi ve etkin bir kamu yönetimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi. Bu adımları atabilmek, geleceği hep beraber inşa edebilmenin temelini oluşturacaktır."

Özilhan, "Başta Merkez Bankası olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığı tartışma dışı olmalı. Gelir dağılımı bozukluklarını da gidermek istiyoruz. Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları da azaltmak istiyoruz. Hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesine de ihtiyaç duyuyoruz" dedi.

"GÜZEL BİR GELECEK 80 MİLYONUN İRADESİYLE ORTAYA ÇIKACAK"

Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Daha güzel bir gelecek istiyoruz.

Bu noktada uygarlık yarışının bir sonraki aşamasına nasıl geçeceğimiz, daha güzel bir geleceği nasıl inşa edeceğimiz temel bir soru olarak karşımıza çıkıyor.

Bu sorunun cevabı 80 milyonun iradesiyle ortaya çıkacak.

Bugün sizlerle paylaştığımız çalışma, Türkiye’nin geleceği için koyduğumuz hedefleri ve bu hedeflere nasıl ulaşacağımızı ayrıntılandırıyor. Biraz sonra Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Simone Kaslowski bu hedefleri biraz daha açacak ve ardından çalışmanın videosunu izleyeceğiz.

Çalışmayla ilgili filmimizden sonra büyüme ve politik iktisat konusunda dünyanın sayılı isimlerinden biri olan ve kurumsal yapıların önemi konusunda bilgi dağarcığımıza büyük katkılar yapmış olan Sayın Daron Acemoğlu’nu dinleyeceğiz.

Bu nedenle ben çalışmanın detaylarına girmeyeceğim. Ancak, özlediğimiz geleceği nasıl inşa edeceğimiz konusunda çok önemli gördüğüm bir noktaya vurgu yapmadan konuşmamı tamamlamak istemiyorum. Bu da, mahşerin dört atlısı karşısında yönetişim anlayışımızın ve mevcut kurum ve kuralların ne ölçüde yeterli ve uygun olduğu.

Bugün sizlerle paylaştığımız çalışmada, toplum içindeki etkileşimi biçimlendirmek üzere insanların oluşturduğu kurallar ve normlar olarak tanımlanan, siyasi, ekonomik ve toplumsal kurumların önemi etraflıca ele alınıyor. Ayrıca, Sayın Acemoğlu’nun bu konuyu daha açacağını, hem toplumun hem devletin aynı anda daha güçlü olduğu o dar koridora nasıl girebileceğimiz konusundaki görüşlerini bizlerle paylaşacağını umuyorum.

Ben ise birlik ve beraberlik içinde sorunlarımızı aşarak gelişmiş, adil, saygın ve çevreci bir Türkiye inşa etmemizi sağlayacak kurumlar arasında özellikle laikliğe ve demokrasiye vurgu yapmak istiyorum.

Farklı dil, din, ırk, mehzep, etnisite, sosyo-ekonomik kökenden insanlardan oluşan milleti düşününce, herkesi harekete geçirmek, herkesin katkısını almak, kimseyi dışarıda bırakmamak ancak demokrasi ve laiklik ile mümkün olabilir. Demokrasi ve laiklik, farklılıklarımızın bizi bölen, ayıran fay hatlarına dönüşmek yerine kültürel ve düşünsel iklimimizi besleyen, bilimde, sanatta, teknolojide ileri gitmemizi mümkün kılan zenginlikler haline gelmesini sağlar. Tarihte de modern toplumun temelini oluşturan, ekonomik ve toplumsal gelişmenin önünde engel oluşturan sınıfların ayrıcalıklarını ortadan kaldıran bu ilkelerdir."

Zeytinyağı fiyatlarında katlamalı zamlar yolda! Ekonomi 10 lirayı aşmıştı: Dolarda son durum! Ekonomi Hepsiburada’da deprem: Bir günde dev kayıp! Ekonomi Kritik adım atıldı: 3600 Ek gösterge ile maaşlar ne kadar artacak? Ekonomi