Kavala davası bir kez daha AB gündeminde: Türkiye’ye ağır yaptırımlar gelebilir
AİHM, 11 Temmuz’da Osman Kavala hakkında Türkiye’nin hak ihlalini ortadan kaldırıp kaldırmadığına dair son kararı verecek. İhlal sürüyor kararı durumunda, Türkiye-AB ilişkilerinde büyük kopuşlar yaratacak yaptırımların önü açılacak.
GERÇEK GÜNDEM - FİLİZ GAZİ/
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Osman Kavala davasının, 11 Temmuz’da, saat 11.00'de Strasbourg’daki mahkeme binasında görüşüleceğini açıkladı.
Kavala’nın avukatlarından Tolga Aytöre, AİHM’in daha önce ihlal kararı verdiğini ve ihlal kararının Büyük Daire’ye gittiğini belirterek bu süreci şu sözlerle anlattı:
“Bakanlar Komitesi, ihlal kararının uygulanmasını istedi. Hükümet ise ‘biz bunu uyguladık’ diye cevap verdi. Şimdi ise Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ihlal kararına uyulup, uyulmadığını soracak. AİHM ise Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 46. maddesinden kaynaklanan yükümlülükleri uyarınca ihlalin ortadan kaldırıldığına ya da ihlalin devam ettiğine dair bir karar verecek. “İhlal devam ediyor” derse Bakanlar Komitesi yaptırım sürecine geçmiş olacak.”
Aytöre, “Yaptırım sürecinde neler olabilir?” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “İhraçtan tutun veto yetkisinin kaldırılmasına ve para cezasına kadar çok şey olabilir.”
SÜREÇ NASIL BAŞLAMIŞTI?
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, dört yıl beş aydır cezaevinde bulunan Osman Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı gereği oy çokluğuyla Şubat ayında resmen ‘ihlal prosedürü’ başlatmıştı. Bu prosedür Türkiye'ye karşı ilk, Avrupa Konseyi tarihinde de ikinci ihlal prosedürü olma özelliğini taşıyor. Komitenin Strasbourg’da düzenlediği toplantıda, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülke oy çokluğuyla ihlal prosedürü başlatılmasına karar vermişti. Prosedürün başlatılması için üye ülkelerin en az 3’te 2’sinin onayı gerekiyordu. 36 ülke olumlu karar verdi.
Kavala dosyası, ihlal prosedürü gereği yeniden AİHM’e gönderildi. AİHM, Kavala hakkında verdiği kararın yerine getirilip getirilmediği yönünde tespitte bulunacak. Bakanlar Komitesi, ihlal prosedürü kapsamında Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 46. maddesinden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal edip etmediğini resmi olarak AİHM'e soracak.
İHLAL PROSEDÜRÜ NEDİR?
Hukukçu, diplomat, aynı zamanda 24. Dönem CHP İzmir Milletvekili olan, 1998-2008 arası AİHM yargıçlığı yapan Rıza Türmen, ihlal prosedürünü şöyle açıkladı:
“Avrupa Konseyi’nde Bakanlar Komitesi kararların uygulanmasından sorumlu bir organdır. Bir devlet kararları uygulamayı reddediyorsa Bakanlar Komitesi ihlal prosedürü başlatır. Bakanlar Komitesi, iki gün önce olduğu gibi üçte iki çoğunlukla bir karar alıyor ve kararı AİHM’e gönderiyor. Bir hukuki süreç başlatıyor ve bir soru soruluyor AİHM’e. ‘Bu devlet kararı uyguladı mı, uygulamadı mı?’ AİHM, Bakanlar Komitesi önündeki kararı inceliyor. Taraf devletten görüş alıyor ve kararı uygulayıp uygulamadığı yönünde bir karar veriyor. Kararın uygulanmadığı şeklinde bir karar verirse o zaman Bakanlar Komitesi birtakım önlemler, yaptırımlar uygulamaya başlıyor.”
AİHM’LE İLİŞKİ KESİLİRSE TÜRKİYE SAVRULUR
Türmen, Bakanlar Komitesi’nin siyasal bir organ olduğunu, bu yüzden siyasi baskı yapacağını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Bu çok ender uygulanan bir şey. Şimdiye kadar bir kez uygulandı. Azerbaycan davasında İlgar Mammadov kararı verildi. Görüşmeler sürerken Mammadov serbest bırakıldı. O yüzden de Azerbaycan’a yaptırım uygulanmadı, o aşamaya geçilmedi. Şimdi nasıl olacak bilmiyoruz. Türkiye kararı uygulamayı reddetti. AİHM kararından sonra uygular mı, uygulamaz mı? Yaptırım sürecinde siyasi baskılar giderek ağırlaşacaktır. Sonunda Avrupa Konseyi statüsü 8. Maddesine göre oy hakkı askıya alınacak. Yani Avrupa Konseyi’nden ihraç mümkün. Hukukun ilkelerini ciddi bir şekilde ihlal eden bir devlet önce temsil haklarından yoksun bırakılır, ondan sonra da üyelikten çekilmesi istenir, çekilmezse ihraç edilir.”
‘Türkiye’nin ihraç edilmesi ne anlama geliyor?’ sorusunu Türmen şöyle yanıtladı: “AİHM’den çıkartılır, Avrupa Konseyi üyeliği düşer. Avrupa Konseyi; insan hakları, hukuk devleti, çoğulculuk, demokrasi gibi ortak değerler zemininde buluşuyor. AİHM, kamu düzeninin parçasıdır. Buralarla ilişkileri kesilirse savrulur Türkiye.”
Türmen bundan sonra olacaklar için ise şunları söyledi: “Bugüne kadar hiç uygulanmadığı için bilmiyoruz. Dışişleri Bakanlığı’na mektup yazılır. Belki Avrupa Konseyi Genel Genel Sekreteri, Türkiye’ye özel temsilcisini gönderebilir. Türkiye’deki toplantılar iptal edilir. Bakanlar Komitesi Başkanlık sırası gelince Türkiye’ye başkanlık yaptırılmaz.”
KAVALA TUTUKLANDI, BERAAT ETİ, AYNI GÜN YENİDEN TUTUKLANDI
Gezi protestolarından dört yıl sonra 1 Kasım 2017’de iş insanı Osman Kavala tutuklandı. Kavala’ya “Hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs (TCK 312)” ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlaması yöneltildi. Kavala, Gezi Direnişi ve protestoların planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olmak iddiasıyla tutuklandı.
Yargılama devam ederken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala'nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklandığını belirterek ‘derhal tahliye edilmesi’ yönünde bir karar verdi. Bu karara rağmen tahliye edilmeyen Kavala’nın iddianamenin hazırlanması ve sonrasında yapılan yargılama tam 2 yıl 3 ay 17 gün sürdü.
Silivri'deki 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020’de, Gezi Davasında beraat ve Osman Kavala hakkında tahliye kararı verdi. Kavala tahliyeye hazırlanırken aynı gün yeni bir gözaltı kararı çıkartıldı. Bu kez tutuklanma gerekçesi 15 Temmuz soruşturması oldu. 11 Ekim 2019’da, bahsi geçen dosyaya ilişkin "tutuklama tedbiri ölçülü değil" denilerek resen tahliye edildiği ortaya çıktı.
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında soruşturma başlattı. İlerleyen süreçte Gezi Davası’nın savcısı Edip Şahiner beraat kararını İstinaf'a taşıdı.
Kavala’nın tutukluluk halinin devam ettirilmesi için daha önce hakkında re’sen tahliye kararı verilen 15 Temmuz Darbe Girişimi dosyası tekrardan gündeme getirildi. İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından, bu soruşturma kapsamında yeniden tutuklanmasına karar verildi. Kavala bu kez eski CIA Danışmanı Henri Jak Barkey ile aynı dosyaya konuldu. Kavala bu kez “siyasal veya askeri casuslukla (TCK 328)” suçlandı.
Bu sırada Avrupa Konseyi, AİHM kararının Osman Kavala üzerindeki tüm suçlamaları kapsadığını belirten ve yeniden ‘derhal tahliye’ isteyen bir açıklama yaptı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini hatırlattı. Tüm bunlara rağmen Kavala tahliye edilmedi.
GEZİ DAVASI YENİDEN BAŞLATILDI
Gezi Davası’nın savcısı Edip Şahiner beraat kararını taşıdığı İstinaf, Kavala’nın ve diğer Gezi sanıklarının beraat kararını bozdu. Gezi Davası, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 21 Mayıs 2021’de yeniden görülmeye başlandı. Kavala’nın casuslukla yargılandığı dava Gezi Davasıyla birleştirildi.
Gezi Davasının, 18 Şubat’taki duruşmada verilen beraat kararının istinaf aşamasında bozulmasının ardından ilk duruşması 21 Mayıs tarihinde gerçekleşti. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 6 Ağustos tarihinde görülmesine karar verdiği duruşmadan önce 2 Ağustos’ta Gezi davasının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Çarşı davası ile birleştirilmesine karar verdi.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mahmut Başbuğ’du, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına getirildi. Kendi talebine muvafakat verdikten sonra İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine geri döndü.
HER YARGILAMADA AYRI SUÇLAMA
Yargılama devam ederken bu sefer savcı Edip Şahiner, Gezi'yle çArşı davasının ayrılmasını istedi. Bu sırada Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı gereği oy çokluğuyla Şubat ayında resmen ihlal prosedürü başlattı.
21 Şubat 2022’deki duruşmada Gezi’yle çArşı davaları ayrıldı. Ancak Osman Kavala yine tahliye edilmedi. 21 Mart’ta yapılacak son duruşmayı beklenirken savcı Edip Şahiner celse arasında esas hakkındaki mütalaasını verdi.
Şahiner mütalaada Osman Kavala için Mücella Yapıcı'yla birlikte ‘ağırlaştırılmış müebbet’ istedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Kavala’nın tutukluluğunu bu kez “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs (TCK 312)” suçuyla gerekçelendirdi ve Kavala’yı müebbet hapse mahkum etti.