Eğitim Krizleri Aslında Birer Sıçrama Tahtasıdır

HERKES, MEB’E AYNI GÖZLE BAKARSA, EĞİTİM PARADİGMALARI İFLAS EDEMEYECEĞİNDEN, EĞİTİM KRİZLERİ SIÇRAMA TAHTASINA DÖNEMEZ… Eğitim Krizleri Aslında Birer Sıçrama...

HERKES, MEB’E AYNI GÖZLE BAKARSA, EĞİTİM PARADİGMALARI İFLAS EDEMEYECEĞİNDEN, EĞİTİM KRİZLERİ SIÇRAMA TAHTASINA DÖNEMEZ…

Eğitim Krizleri Aslında Birer Sıçrama Tahtasıdır


En etkili kitaplar, belgeseller ve haber dergilerinin kapak konuları, eğitim krizini aşağı yukarı benzer kavramlarla resmederse, sadece ayrıntıları değil, “kriz”in temel öncüllerini de reddeden muhalif görüşlerin, insanlar tarafından duyulması çok zor olur. Bu bakımdan hepimiz, kendi zamanımızın kaygılarının taraf tutan mahkûmlarıyız ve kendi dönemimizin revaçta olan bakış açısından farklı bir bakışla, eğitimin durumunu ve sorunlarını görmekte güçlük çekebiliriz…

Yukarıdaki satırlar, çeviri editörlüğünü Doç. Dr. Mustafa Sever’in yaptığı eğitim sosyolojisinin önemli kitaplarından olan “Okulun İmkân ve Sınırları” kitabından… Sanırım bu satırlar, eğitimle yıllardır ilgilenenlere tanıdık gelmiştir. Aslında bu cümleler, bizim eğitim serüvenimize de işaret etmekte ve ışık tutmaktadır. Bu kitabın yazıldığı 1970’li yılların Amerika’sında da, şu an ülkemizde de olduğu gibi, “eğitim sorunları ve bu sorunları çözmeye dönük politikalar geliştirmenin, bugün olduğu gibi bir kamusal aciliyet olduğu havası” hakimmiş. Yine o dönemde, bu tartışmalarla beraber ve yine şu an bizde olduğu gibi popüler medya yoğun bir şekilde eğitimi ve eğitim krizini ele alan makaleler yayınlarmış ve hemen herkes eğitim konuşmaya çalışırmış, televizyonlarda ve çok satan kitaplarda eğitim konularına yer verilirmiş. Bunları şunun için söylüyorum; eğitim serüveni, yer Amerika da olsa, benzer süreçlerden geçiyor.

Okullar, Günlük Hayatla İlişki Kurmada Başarısız ve Eğitim Sistemi Ezberci
Okullar, gündelik hayatla ilişki kurmada başarısız; öğretim, ezberciliğe çok fazla vurgu yapıyor; öğrenciler gereksiz kurallar ve davranışlarla, sıkı kontrollerle disiplin altına alınıyor. Evet, bu cümlelerde 1960’lı yılların Amerikan eğitim sistemi tartışmalarından. Aslında bu ve bunun gibi söylenebilecek pek çok şey, beni son 60 yılda yayınlanan kitaplardan en çok atıf alan kitaba ve filozofa götürdü. Thomas Kuhn ve “Bilimsel Devrimlerin Yapısı” eserine yani. Çoğumuz paradigma kavramını kullansak da bunun Kuhn’a ait olduğunu pek bilmeyiz.

Eğitim Paradigmaları, Düzenli Aralıklarla İflas Mı Eder?

İmkan kısıtlılığı nedeniyle, Kuhn’a ve paradigma kavramına çok giremeyecek olsak da, Kuhn, tüm bilim felsefesi tartışmalarına ışık tutuyor olmasının ötesinde, bence iki açıdan eğitim tartışmalarına da ışık tutmaktadır. Birincisi; yeni bir eğitim paradigmasının, eski eğitim paradigmasının iflasıyla beraber, zorunlu olarak ortaya çıkması gerekliliği; yani eğitim paradigmalarının, doğal olarak, düzenli aralıklarla değişimin kaçınılmaz olduğunu düşündüğümüzde, iflas edebileceği ve bunun iyi bir şey olduğu gerçeği.

İkincisi de; yine Kuhn’un belirttiği üzere, bir alandaki devrimleri ya o alana yeni girenlerin ya da gençlerin yapabileceği, yani eskilerin klasik koşullanma içinde olabilecekleri yanıyla, gerçeği ve yeni bilimsel devrimi göremeyecek olmaları. İşte, bana yazıyı yazdıran kısım da burası. İlk girişte belirttiğimiz üzere; herkesin ama herkesin, MEB’de, medyada, eğitim programlarında eğitim paradigmalarına aynı gözle baktığını düşünün.

İşte bu noktada, tam da Kuhn’un dediği gibi, mevcut eğitim paradigması iflas etmeyecek, olumlu bir gelişme olarak, bir üst paradigmaya geçilemeyecektir. Ve herkes, Wilhem Reich’in “Dinle Küçük Adam” ındaki gibi tek tip olacaktır. Ve diğer taraftan; yaratıcı kaos teorisinden hareketle de, aslında, eğitim krizleri iyi değerlendirilmeleri halinde, birer sıçrama tahtası gibidir.

Unutmayalım, eğitim sistemleri de canlı organizmalar gibi dinamiktirler ve hiçbir eğitim krizi son olmayacaktır. Geçmişin, geleceğin rehberi olduğundan hareketle, eğitim krizleri sürekli olacaktır. Burada, günümüzde konuşulan eğitim sorunları önemsizdir, görmezden gelelim, demiyorum; tam tersine, farklı bir şey diyorum. Diyorum ki; eğitim sorunlarımıza bilgiye, akla, liyakate dayalı, günlük kısır çekişmelerin ötesinde, makro bakış açısıyla yaklaşalım. Ve herkes, MEB’e aynı gözle bakarsa, eğitim paradigması iflas etmez, muhalif teoriler görülmez ve yeni eğitim paradigması ortaya çıkmaz. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…