“Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” dedirten Fuat Sezgin

İslam Medeniyetinin Büyüklüğünü Kendi İnsanımıza Anlatmak, Batılılara Anlatmaktan Daha Zor

Fuat Sezgin Eğitim Sistemimize de Şu Eleştiriyi Getirmiştir

İslam Uygarlığının Devamı Olan Batı, İslam Medeniyetinin Bir Çocuğudur

Dünya çapındaki önemli bir bilim insanımızı, Fuat Sezgin’i kaybettik. Fuat Sezgin’le ilgili o kadar çok şey yazılıp söylenebilir ki, ama galiba en önemlisi, “Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” hadis-i şerifinin gerçek tahakkukunu bize ölümüyle hatırlatmış olmasıdır. Fuat Sezgin; İslam Medeniyeti ve İslam Bilim Tarihi alanında çok sayıda eser vermiş, bu alanda birçok öğrenci yetiştirmiş; ilimin topraklarımızdan çekildiği bir zamanda İslam bilim tarihine önemli katkılar yapmış, hayatını bilime adamış, okumuş, yazmış, araştırmış; ülkemizde bilim tarihine, bilim felsefesine önemli emekler vermiş, Gülhane’de İslam Bilim Müzesi’ne katkı koymuş bir bilim çınarı, İslam bilim tarihinin inkâr edilen zenginliklerini dünyaya anlatmış ve “İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmak batılılara anlatmaktan daha zor” demiş, pek çok dil bilen bir bilim insanı…

Âlimler Yeryüzünün Kandilleridir

Âlimlerin yeryüzünün kandilleri olduğunu düşündüğümüzde, Fuat Sezgin Hoca bu kandillerin en önemlilerinden biriydi. Gelin, hep beraber daha yakından bakalım; Fuat Sezgin Hoca kimdir? Fuat Sezgin’i daha yakından tanımak bilim felsefesinin koridorlarında gezmeyi gerektiriyor. Bilimin doğasını, özellikle de yöntemlerini, kavramlarını, ön kabullerini, bilimin entelektüel disiplinlerin genel şeması içindeki yerini bilmeyi gerektiriyor. Ve tüm bunlarla beraber bilimin ne olduğu, nasıl bir sürece sahip olduğu, bilimin yapısının ve geçirdiği aşamaların neler olduğu soruları, bilimin sahibi var mıdır sorusuyla bizi dünya bilim tarihinin sorgulanmasına götürüyor. Ve bilim dendiğinde popüler olarak akla ilk Yunan medeniyeti geldiği gibi, biz felsefeciler yakın tarih yönüyle Thomas Kuhn’u ve Karl Popper’ı biliriz. Yani batı endeksli bir bilim tarihi ve bilim felsefesini konuşuruz genelde. Peki, İslam bilimi diye bir şey var mıdır, varsa bunlar niye bilinmez ve yine İslam biliminin modern bilime ne gibi epistemolojik, kavramsal katkıları olmuştur soruları çok önemli sorulardır. İşte Fuat Sezgin tam da bu noktada önemli bir bilim insanıdır. Sezgin, tüm ömrünü bu sorulara yanıt arayarak geçirerek, tüm dünyaya bilimsel ilerleme sürecinin tek bir milletin değil, bütün bir insanlığın malı olduğunu göstermiştir. O, İslam bilim tarihinin üstüne çekilmiş örtüyü kaldırmaya çalışmıştır, o kendilerine yüzyıllarca atalarının hiçbir bilimsel başarısı olmadığı öğretilmeye çalışılan İslam coğrafyasına gerçekleri göstererek, İslam coğrafyasına yeniden güven aşılamaya çalışmıştır.

Bizler İlim ve Medeniyet Olarak Köksüz ve Sahipsiz Değiliz

Fuat Sezgin tüm bu çalışmaları şu amaç doğrultusunda yapmıştır. Bizlere ilim ve medeniyet olarak köksüz ve sahipsiz olmadığımızı göstermek için, bunu da şöyle ifade eder: “Benim mensup olduğumbir ilim, kültür ve medeniyet dünyası var, bizler köksüz ve sahipsiz değiliz. Çok derinlere inen sağlam bir medeniyete beşiklik etmişiz. Fakat yüz yıllardır bu medeniyetin görmezden gelindiğini, hakkının yenildiğini, tahkir edilip bütün yaptıklarının da elinden alındığını ve ona zulmedildiğini gördüm. İslam medeniyetinin bu göz kamaştıran birikimini ve dünya bilimine yaptığı büyük katkıları, bunun farkında olmayan dünyaya tanıtmayı gaye ittihaz ettim. Buradaki asıl gayem; koskoca bu İslam âleminin yitirmiş olduğu kendine hürmeti, güveni ve insanlık tarihindeki yerini hatırlatarak, kaybettiklerini iade etmektir.” Fuat Sezgin tüm bunları Cemal Yıldırım’ın bilim tarihi tanımındaki olguların ve buluşların bir kataloğunu çıkarmaktan çok, bilimsel kavram teori ve anlayışının doğuş ve gelişimini izleyerek ve açıklığa kavuşturarak yapmıştır.

İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesini Kurmuştur

Fuat Sezgin’in yaşamına dair de pek çok şey söylenebilir ama 1924 yılında Bitlis’te doğmuş olan bu bilim insanının doğduğu yerden geldiği nokta büyük bir başarı öyküsüdür. İstanbul Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı Şarkiyat Enstitüsü’nde Alman Oryantalist Helmutt Ritter’in öğrencisi olmuştur. Kendisinin pek çok yerde anlattığı üzere de İslam ilimleri tarihi öğrenmesinde hocası Ritter’in büyük önemi vardır. Tüm bu çalışmaları yapan Sezgin, 1960 darbesinde 147’liklerden biridir. Yani darbeyle üniversiteden uzaklaştırılmıştır ve Almanya’ya Frankfurt Üniversite’sine gitmiştir. Yurtdışında çalışmak zorunda kalan Sezgin, Suudi Arabistan Kral Faysal Vakfı’nın İslami Bilimler Ödülü’nü ilk alan kişidir. Kuşkusuz bu başarılarını yakın zamana kadar günde 17 saat çalışmasına borçludur. İslam bilimlerine pek çok katkısı olduğu gibi, 25 Mayıs 2008’de de İstanbul İslam, Bilim ve Teknoloji Müzesi’nin açılmasına ön ayak olmuştur.

Müslümanlar Yabancı Dil Bilmeli, Çok Okumalı ve Çok Çalışmalıdır

Fuat Sezgin, Müslümanların yabancı dil bilmesi, çok okuması ve çok çalışması gerektiğini şu şekilde ifade etmiştir: “ İnsanlar çok okumalı. Türkler okumuyor. Müslümanlar umumiyetle okumayan bir millet olmuştur. Birçok diller istiyor. Dil öğrensinler, Gramer öğrensinler, Müslümanlar, Türkler. Gramer öğrenmedikleri için Türklerin dil öğrenmeye karşı bir kompleksi var. Bunun bizim mekteplerimizde, büyük tarz okullarımıza gramerin sokulması ve gramer kafası olan insanların çoğalması biz Türkler için çok mühim.” Dil öğrenmeye bu kadar çok önem veren Sezgin pek çok uluslararası bilim ödülü almıştır. Ama onun bu ödülleriyle ilgili en önemli olaylarından biri; 2009 yılında Almanya’da kendisine verilmek istenen “ Hessen Kültür Ödülü”nü Gazze katliamında İsrail taraftarı beyanatlarıyla anılan Alman Yahudiler Birliği Başkanı Salomon Korn’la birlikte aynı ödülü almayacağını söyleyip, bu ödülü reddetmiş olmasıdır.

İslam Bilim Tarihine Adanmış Bir Yaşam

Fuat Sezgin, bütün yaşamını İslam bilim tarihine adamış bir bilim insanıdır. Bütün hayatını İslam bilim tarihine niye adadığı da şu sözlerinde gizlidir: “ Müslümanların ilim dünyasındaki yeri bilinmiyordu.

Bütün bilinenler birkaç tane usturlab ve ruhu tahtasından ibaretti. Batı dünyası bunu örtüyor, bizimkiler farkında bile değildi. Ben İslam dünyasının böyle olmadığını ve İslam’ın insanlara aktarıldığı gibi ilimle alakasız bir din olmadığını düşünüyordum. Geri kalmışlığımızın sebebi olarak da İslam dininin suçlanmasını kabul edemiyor ve geri kalmışlığımızın sebebinin İslam olduğuna inanmıyordum.” İşte Fuat Sezgin yukarıda sözünü ettiği tüm yanlış anlayışları tashih etmek için bütün yaşamını İslam bilim tarihine adıyor.

Fuat Sezgin Eğitim Sistemimize de Şu Eleştiriyi Getirmiştir

Yaşamını İslam bilim tarihine adamış bu bilim insanı eğitim sistemimizle de ilgili şu eleştiriyi getirmiştir: ”Daha genç kuşakların Türkiye okullarında bizim kuşaklarımızdan Müslümanların bilimler tarihindeki yeri ile ilgili ne kadar farklı olumlu veya olumsuz şeyler öğrendiklerini bilemiyorum. Ama bu hususta gözden kaçmayan bir şey var ki; o da genellikle Müslümanlar, bu arada Türkler İslam kültür dünyasının bilimler tarihindeki yerini ya çok az biliyorlar, ya hiç bilmiyorlar veya bu kültür dünyasına karşı çok yanlış görüşler taşıyorlar. Batı dünyasının bugünkü üstün durumu birçok Müslüman’da özellikle Türklerde adeta bir aşağılık duygusu uyandırıyor. Ortada gözden kaçmayacak bir gerçek var ki, o da birçok Türk aydını, Batı dünyasına ulaşabilmenin çaresini Türk topluluğunu dinden kurtarmakta bulunuyor.” Bu saptamalar, eğitim sistemimize, aydınımıza ve bilim dünyamıza dair büyük önem taşımaktadır.

Tüm Bilimler Bir Bütün Olarak Tüm Dünyanındır

Âlimin ölümünün âlemin ölümü olduğu hadis-i şerifini, bize bir kez daha ölümüyle hatırlatmış olan bilim insanımız Fuat Sezgin, bize alimlerin yeryüzünün kandilleri olduğunu göstermiştir. Bu büyük bilim insanımız “İslam bilimleri Yunan bilimlerinin bir devamı olarak gelişti. Diğer taraftan Yunan bilimlerinin temellerinin eski Mısır ve Babilonya bilimlerine dayandığını bilimler tarihi yavaş yavaş ortaya koyuyor. Benim için bilimler tarihi bir bütündür.” diyerek bütün dünyaya bilimsel ilerleme sürecinin tek bir milletin değil, bütün insanlığın malı olduğunu göstermiştir. İslam medeniyetinin büyüklüğünü kendi insanımıza anlatmanın batılılara anlatmaktan daha zor olduğunu belirten Sezgin, tüm dünyaya bizlerin yani coğrafyamızın ilim ve medeniyet olarak köksüz ve sahipsiz olmadığını göstermiştir.

İslam Uygarlığının Devamı Olan Batı, İslam Medeniyetinin Bir Çocuğudur

Yine tezleriyle Batı uygarlığının İslam uygarlığının devamı olduğunu ve batının İslam medeniyetinin bir çocuğu olduğunu ortaya koymuştur. Genç batı uygarlığını İslam uygarlığının değişik, coğrafi ve iktisadi şartlar altında gerçekleşen devamı olarak görür. Ona göre Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetininbir çocuğudur. Bu nedenle bu çocuğu düşman bulmamak, sevmek, o çocuğun geliştirdiği bazı şeyleri görmek, müspetse almak ve onlara dayanarak yeni hamleler yapmak gerekir.

Zahit ve Kanaatkâr Olun, Dünya Nimetlerine Aşırı Derecede Kapılmayan

Yazımızın sonunu yine bu bilim insanımızın bizlere tavsiyesi ile bitirelim. “Zahit ve kanaatkâr olun, dünya nimetlerine aşırı derecede kapılmayın. Sabr-ı cemil denilen güzel sabra sahip olun. Her türlü söz, hareket ve davranışlarınızda gerçek anlamda Allah korkusu ile hareket edin. Daha çok okuyun.” Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…