Tek sorum var; Layık mıyız?

Adliyeler niye var? Adalet dağıtılsın diye... Adalet yoksa adliyeler niye var? Mahkemeler adaletin tecelli, etmesi için değil siyasi kararların tecelli etmesi...

Adliyeler niye var? Adalet dağıtılsın diye...

Adalet yoksa adliyeler niye var?

Mahkemeler adaletin tecelli, etmesi için değil siyasi kararların tecelli etmesi için mi var?

Hâkimlerin, savcıların, avukatların cüppelerinde neden düğme yok? Başta siyasi güç olmak üzere hiçbir güç önünde düğmelerini iliklemesinler, yani özgür kalsınlar diye yok…

Türkiye'de siyasiler de gazeteciler de siyasi baskıyı kabul eden savcı ve hâkimler tarafından haksız ve hukuksuz şekilde infaz ediliyor.

Darbeci Kenan Evren 12 Eylül sonrası yapılan binalara, "Adliye Sarayı" adını verdi.

Adliye Saraylarında bakın ne kararlar verildi, o günlerde neler yaşandı?

- Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı,

- 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi.

- Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı.

- 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.

- 388 bin kişiye pasaport verilmedi.

- 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.

- 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

- 30 bin kişi yargılanmamak için yurtdışına kaçtı.

- 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

- 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.

- 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.

- 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.

- 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

- 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

- 31 gazeteci cezaevine girdi.

- 300 gazeteci saldırıya uğradı.

- 3 gazeteci silahla öldürüldü.

- 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.

- 39 ton gazete ve dergi yasaklandı, imha edildi.

- Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

- 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü,

- 14 kişi açlık grevlerinde öldü, 16 kişi -kaçarken- vuruldu, 95 kişi -çatışmada- öldü,

- 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi, 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.

O Saray'ın icraatları ve yaşananlarıydı bunlar…

Ve arkasından daha şaşalı ad verildi:

Adalet Sarayı…

Adaletin dağıtılması gereken o binaların kapılarının üstünde böyle yazıyor.

Ve bugüne geldik.

Adalet var mı? Yok…

Geriye ne kalıyor?

Saray…

Yani egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmadığı mekânlara verilen addır

"Adalet Sarayı" adını kim verdi?

AKP'nin ilk adalet bakanı, cumhurbaşkanlığı yüksek istişare kurulu üyesi Cemil Çiçek'i arayarak sordum:

- Adalet Sarayı adı nereden çıktı?

Çiçek dedi ki;

"2002'den sonra Adalet Bakanı olduğumda, Adliye, Adliye Sarayı ve Adalet Sarayı diye üç isim vardı.

Türk Dil Kurumuna ve merhum Hakkı Devrim'e sordum. Adalet Sarayı olmasını önerdiler. Ben de bu ismi Türkiye genelinde uygulattım."

***

Değerli okurlarım,

Halk TV'de ilkeli yayınlar yapan 32 yıllık meslektaşım, kardeşim Fatih Ertürk, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ'a "Günün Raporu" canlı yayınında sordu:

- "Canan Kaftancıoğlu'nu istinaf mahkemesi de suçlu buldu 7 yıl önce attığı Tweet mesajları nedeniyle. Kaftancıoğlu tutuklanır mı?"

Özdağ özetle dedi ki;

"Tutuklanırsa şaşırmam. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na sizin dokunulmazlığınızı da kaldıracağız' dedi. Sayın Kılıçdaroğlu da tutuklanabilir…"

3 gün bekledim ki AKP ve MHP'den bir ses gelsin…

Recep Tayyip Erdoğan da, Devlet Bahçeli de yeni yandaşları Doğu Perinçek, "sus-pus" oturdular.

Tek bir kelime etmediler…

AKP'liler, MHP'liler ve Vatan Partililer duymazdan geldiler…

"Sükût ikrardan gelir" denir ya demek niyetiniz bu, o zaman haydi;

- Kemal Kılıçdaroğlu'nu da atın hapse,

- Soruşturması rafta olan Meral Akşener'in dokunulmazlığı da yok, onu da atın hapse,

Davutoğlu, Rus uçağını düşürttü onu da atın hapse,

- HDP'li Selahattin Demirtaş, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen zaten hapiste…

- Ali Babacan'ı, Gültekin Uysal'ı, Temel Karamollaoğlu'nu da gazetecilere yaptığınız gibi boş birer iddianame ile soruşturma açıp atın hapse…

"Evet, ama yetmez" derseniz kapatın bütün muhalefet partilerini…

Bahçeli, "Mümtaz'er Türköne yeniden yargılansın" diye ortağı cumhurbaşkanına, adalet bakanına talimat verdi ya;

Tek duruşma yeter, hemen yarın serbest bırakın…

Ve Abdülhamit Gül'e önereyim;

"Adalet Sarayı" adını "AK Saray" yapın…

Ve "AK Saray" olacak binalarda görev yapacak mahkemelerin duruşma salonlarında bulunan;

"Adalet Mülkün Temelidir" yazısını da şöyle değiştirin:

- "Siyaset Adalet'in Temelidir"

Değerli okurlarım,

Hürriyet Gazetesinin kurucusu merhum gazeteci Sedat Simavi'nin gazetecilere öğüdünü anımsatayım:

"Kalemini kır ama sakın satma…"

Allah'a şükürler olsun 50 yıldır kalemimi satmadım.

Bugün görevde olanlar dinlemezler ama gelecek nesillerin bağımsız ve tarafsız kalmaları için savcı ve hakimlere ben de naçizane şu öğüdü vereyim;

"Kalemini kır ama sakın siyasi karar alma…"

Tek sorum var; Layık mıyız?