Unutulmayanlar… (2)

Öncelikle Cuma günü çıkan “Unutulmayanlar” başlıklı yazıma gösterilen ilgiye, “devam edin” şeklindeki önerilere, övgü dolu iletilere baştan ve peşinen...

Öncelikle Cuma günü çıkan “Unutulmayanlar” başlıklı yazıma gösterilen ilgiye, “devam edin” şeklindeki önerilere, övgü dolu iletilere baştan ve peşinen teşekkür ediyor, okur sözü ve büyük sözü dinleyen(!) biri olarak kendime (şahsıma mı demeliydim?) böyle başladın böyle devam et diyorum…

Hani bazen sözcükler satırlar arasından, bazen tümceler sayfalar arasından başlarını uzatarak; “Anahtar sözcük sevgi ve vefadır” diyerek bizi uyarırlar ya! Goethe’de teee Almanya’dan uzanıp; “Sözcük imdada yetişir, kurtarıverir durumu!” der ya! İşte bu uyarıları fonda tutarak bugün “Unutulmayanlar 2’yle” huzurlarınızdayım…

Kazandıklarımı ve beslendiğim kanalları öğrencilerimle ve okurlarımla paylaşma isteğimle bugünlere gelen biri olarak, üniversite yıllarımda bizlere; “başarı için bir öykünüz olmalı, bir öykü yazmalısınız!” diye öğüt veren Yeni Türk Edebiyatı hocam Prof. Dr. Niyazi Akı’nın dediklerini unutamadım…

Herkesin yaşamında az ya da çok yeri olan, bazen yüreklere sığmayan, yer yer toplumsal bellekte yer edinen olaylar, anlar, anılar vardır ya! Yine hayatın mum ışığına, gaz lambasına, odun- tezek sobasına emanet olduğu, karlı dağların ardında erken büyüyen çocuklar vardır ya! Hem büyüyen hem gözü kapıda bekleyen, çok az gülen, çok az mutlu olan, yaşadıkları yokluğun ayırdında olan çocuklar vardır ya! O topraklarda doğup büyüyen biri olarak o yüzlere yerleşen hüzün dolu bakışları unutamadım…

Hayat var mı ki, normale dönsün! Ne zaman kar yağsa, ne zaman yollar kapansa, ne zaman hayat felce uğrasa aklıma bu tümce düşer. Yıllar önce Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı köylerden birinde kar yolları kapamış, köyün ilçeyle bağları kesilmiş, hastalar mahsur kalmış, fotoğraflar basına yansımıştı. Bu görüntüler üzerine bir muhabir köyün muhtarına ulaşarak şu soruyu sormuştu; “Köyünüzde hayat normale döndü mü?” “Köyümüzde hayat var mı ki normale dönsün!” Muhtarın cevabını ve bu cevap üzerine boğazıma oturan düğümü o gün bugün unutamadım!

Sözün bundan sonrasını sahiplerine, sanatçılara, şairlere, okurlara bırakıyorum!

Şiirleriyle başta Büyük Atatürk olmak üzere dönemine ışık olan, yaşamını cehaletle, baskıyla, gericilikle, zalimliğe karşı savaşmakla geçiren, aydınlığın ve özgürlüğün şairi Tevfik Fikret’in; “Vatanım yeryüzü, milletim insanlıktır!” sözünü unutamadım…

1928 yılında Bursa’da öğretmenlere seslenen Büyük Atatürk’ün; “Yalnız siz öğretmenler! Ölen ve öldüren birinci orduya niçin ölüp neden öldürdüğünü anlatan ikinci bir ordunun mensuplarısınız!” şeklindeki sorumluluk ve görev bilinci içeren sözlerini unutamadım…

Atatürk’e bağlılığıyla bilinen, varlığıyla, bilgisiyle, birikimleriyle okurlarını sürekli aydınlatan, Cumhuriyet döneminin etkili gazetecilerinden, usta kalem Falih Rıfkı Atay’ın; “Gençler! Bizim çektiklerimizi çekmemek ve bu ulusa çektirmemek istiyorsanız, siz de O’nu iyi tanıyınız. Mustafa Kemal bizimdi. Atatürk sizindir!” şeklindeki vasiyet niteliği taşıyan sözlerini unutamadım…

Örneğin Suriye’de arabasına bindiğim Halepli şoför Şehmuz’un Türkiye’den geldiğimi duyunca “Mustafa Kemal” diye seslenmesi üzerine “O’nu tanıyor musun?” soruma verdiği; “Nasıl tanımam, canımdır o benim!” şeklinde verdiği cevabın beni nasıl ağlattığını unutamadım…

Tunus’ta girdiğim hediyelik eşya dükkânında İstanbul’dan geldiğimi duyan satıcının kapıya davet ederek eliyle işaret ettiği duvarda asılı “Mustafa Kemal Atatürk Caddesi” tabelasını gördüğümde yaşadığım gurura kattığım gözyaşlarımı unutamadım…

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de konuşmamın bitiminde salonda bulunan kadın doktorun; “Sizin koskoca cumhuriyetiniz var. Arayışa ne lüzum var? Men Atatürk’ün önünde baş eğirem!” sözündeki derin tespiti ve içtenliği unutamadım…

En önemlisini sona bıraktım. Dile kolay 57 yıl! Büyük Atatürk’ün her anı emekle, sevgiyle, dayanışmayla, vefayla, tutkuyla, mücadeleyle geçen 57 yıla sığdırdıklarını ve ülkemizi yoktan var etme mücadelesini unutmadığım gibi, halkını yok olmanın kuyusundan çıkarıp var olmanın doruğuna tırmandırmış hem kurtarıcı, hem kurucu bir lideri unutturma çabalarını da unutmadım!

Bilgi notu: Görülen o ki gösterilen ilgi ve görülen lüzum üzerine bir süre daha devam edecek bu yazı dizisi…