Vaatler ve gerçekler…

Yazılarımda en zorlandığım yer başlık bölümüdür. Oysa yazıyı okutanın başlık olduğunu bilenlerdenim. Kendimi bazı konularda katıksız cahil saydığımdan ve haddimi bildiğimden öngörülerine güvendiğim, beni hiç yanıltmayan dostlarımın uzman görüşlerine sık sık başvurmakta mahirim. Onlar da bana sık sık “başlık önemlidir” deyip beni iyiden iyiye paniğe soktuklarından daralır dururum. Ancak bugün rahatım, başlığı 16 yıllık iktidarın seçim bildirgesinden esinlenilerek attım…

Efendim bu zorunlu girişten sonra sırada bir açıklama, biraz saptama, biraz paylaşım, biraz da soru olacak.

AKP seçim bildirgesinde özetle şöyle diyor. Ana başlıklarıyla gidersek; “Erdem, irade, cesaret! Yasakçı zihniyetle mücadele! Güçlü Meclis, Güçlü Hükümet, Güçlü Türkiye! Çevreye duyarlılık! Bağımsız ve etkili yargı!”

Demek ki bundan böyle ülkemizde erdem tavan yapacak, güçlü irade cesaretli bir şekilde toplumun her köşesini ve her kişisini yakından ilgilendiren yasakçı zihniyetle sonuna kadar mücadele edecek. Bunun sonunda da doğal olarak çevreye duyarlılığıyla, bağımsız ve etkili yargısıyla, güçlü meclisi, güçlü hükümeti, güçlü ülkesiyle yepyeni bir Türkiye olacak. Alkışlıyor ve kutluyorum…
Demek ki bundan böyle 16 yıllık iktidarın yarattığı bu soğuk iklim yerini enerjik ve sıcak bir ortama bırakacak. Örneğin 16 yılda keneden hayatını kaybeden 501 ölüm vakası tarihin derinliklerine karışacak. Alkışlıyorum…

Dış güçlerin baskısı, komplo teorileri tarih olacak. Gençlerin yüzde 22’si bir kadına gerektiğinde tokat atılabileceğini söylemeyecek. Gençlerin yüzde 84’ü siyasetle ilgilenmiyorum diyemeyecek! Gençlerin yüzde 6’sı ülkeden dönmemek üzere gitmeyi düşünmeyecek! Gençlerin yüzde 27’si çalışmayı düşünmüyorum demeyecek! Böylece başta aileleri olmak üzere toplum kederle karışık şaşkınlıklar yaşamayacak. Kutluyorum…

Bugüne dek ekilen yanlış tohumların yarattığı ciddi sorunlar kısa sürede ortadan kalkacak. Toplumun büyük kesimini ilgilendiren ve açıklanan en son rakamlara göre; açlık sınırı 1686, yoksulluk sınırı 5492 liraya dayandı sözleri unutulacak! Alkışlıyorum…

Buraya kadar mükemmel ötesi de bundan sonra sıra benim tanık olduklarım da...

Efendim geçen hafta davet edildiğim üniversitede konuşmamın bitiminde her zaman olduğu gibi soru- yanıt bölümüne geçtik. Ülkemize ait dertleri olan, söyleyecek sözü, paylaşacak fikri olan, siyasete ilgi duyan, siyasilere pek güvenmeyen gençlikten şunları duydum. Paylaşıyorum.

Dediler ki; “ Bize millet bahçeleri yapılacakmış. Yapılacak yeşil alan mı kaldı? Diyelim ki Atatürk Havalimanını yıkıp yaptılar. O havaalanı içindeki yapılara, dükkânlara, restoranlara, kafelere, yılların emeğini içeren salonlara yazık değil mi? Yine yapılacak olan o parkın kapısına TOMA dikilecekse, 7x24 çevik kuvvet nöbet tutacaksa, içeride sivil polisler gelip gideni denetleyecekse o parkları yapmasalar daha iyi! En ufak bir gösteride biber gazı sıkılacaksa, insanlar kollarından saçlarından tutularak yerlerde sürüklenecekse, çıkan arbede de çoluk çocuk kim vurduya gidecekse yapmasınlar daha iyi!

Bakanlıkları azaltıyor, kültür ve spor bakanlığını kaldırıyorlarmış. Bu ülkenin spora ve kültüre gereksinimi yok mu? Bizi yönetenlerin biriktirdikleri ve neden oldukları çok sorun var. Öncelikle güven biz duygumuzu yitirdik, bize yeni bir hikâye gerekiyor. Daha olgun bir siyaset anlayışı istiyoruz. Parmak sallamayan, ötekileştirmeyen, siyaset diline özlem duyuyoruz.

Öfkeli, yorgun ve kaygılıyız. Parlamentodaki yüzde 14.8’lik kadın oranıyla 144 ülke arasında 118.sırada olmamız bizi üzüyor. Okula gitmeyen ve bir işte çalışmayan yüzde 30’luk genç oranı bizi kaygılandırıyor. Eğitim sisteminde son 16 yılda 15 kez değişiklik yapılması bizi geriyor. Oysa biz bu okullara fikirlerimizi özgürce söylemek, özgüvenimizi geliştirmek, yaratıcı ve eleştirel bireyler olabilmek, inisiyatif alabilmek ve kişisel ve toplumsal hedeflerimizi gerçekleştirmek için geldik. Şu anda dünyadaki akranlarımızın gerisindeyiz, iş alanı yok, eğitimli işsizler oranı yüzde 22’ye dayandı. Bize yeni öyküler yeni söylemler, yeni siyasi aktörler gerek…

Gençleri dinlerken bir anne olarak üzüldüm, bir eğitimci olarak utandım, bir yazar olarak paylaşmak istedim. Kimi alkışlayıp kimi kutlayacağımıza siz karar verin…