Biten diziye ağıt, kaldırımlar, Acun, En güzel Çerkeslerim

Felsefi tartışmalarda hala temel konseptlere damga vurmuş eski adamların gölgeleri var , çoğu da bizim coğrafyadan . Plato , Sokrat diyince ; Devlet ...

Felsefi tartışmalarda hala temel konseptlere damga vurmuş eski adamların gölgeleri var , çoğu da bizim coğrafyadan .

Plato , Sokrat diyince ; Devlet , toplum , hayatı gözden geçirmek, iletişim (Dialoglar ) , Pitagoras ve üçgen kenarları meselesi hep bizim coğrafyadan çıkmış ve hala geçerli kavramlar, ne yazık ki hepsi fikirlerinden ziyade Heykel Amca’lar durumundalar.

Heykeli diktin mi iş tamam olmuyor .

Konseptlerden , prensiplerden hoşlanmayan bir toplum olduk.

Bilir bilmez konuşmalar bu yüzden , ders verilecekse benzinci reklamları tercih ediliyor ve hemen her konuda konuşmaya yetkin hissedenler bilmeden konuşmayı itibarsızlık meselesi yapmıyorlar.

Medya Mogul’u Acun Ilıca’lının Fenerbahçe Kulübünden sonra Üniversitelere el atması belki durumu düzeltir !

Acaba kaldırım mühendisliği bölümü açılır mı ?

Necip Fazıl’ın kendisine rağmen insanları büyüleyen ‘Kaldırımlar’ şairini aşmış şiirlerden , onun adına bir anfi fena mı olur .

‘….Yağız atlı süvari, koştur, atını, koştur! Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.

Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur...

Ne senin anladığın kadar, kaldırımları... ‘

‘…Bir esmer kadındır ki, kaldırımlarda gece,

Vecd içinde başı dik, hayalini sürükler.

Simsiyah gözlerine, bir ân, gözüm değince,

Yolumu bekleyen genç, haydi düş peşime der. ‘

Şu mısraları yazmış adam AKP’nin gurusu oldu ya , yanlış adamı sevdiler , ya da adamın başına gelen bir cezadır bu.

Ve tam aksi görüşlerin büyük şairleri Nazım , HAsan Hüseyin yerine şair diye yutturmaya çalıştıklarına bakın .

Şu halimize bakın şairi, şiiri yok edilmiş sefilleriz artık .

Kaldırımlarda perişanız .

Caddelerde ışıklarda karşıdan karşıya herkes kendi sağından geçerse çarpışmayız, bu hususta mümkünse bir kamu spotu rica etsem , pek seviyorlar ya kamu spotu yapmayı , bu hemen lazım vatandaş karşıdan karşıya geçerken birbirinin ağzını yüzünü kıracak yakında , aslında her alanda halimiz bu , birbirimizin bilmeden istemeden ağzını burnunu indirir haldeyiz.

Ahh Kaldırımlar ne halde .

Kaldırımlarda herkes kendi sağından yürürse çarpışma önlenebilir ama yayaların kaldırımları aynı zamanda motorsikletli dağıtım, bisiklet yolu , scooterlar , kaykaylar , inşaat kamyonları için kullanılınca yayalara pek yer kalmıyor ,

Hatta yayalar için ‘bisikletlere yol verin’ tabelaları bile konmuş yemin ediyorum durup saygıyla yol veriyorum ,

En iyisi yayalara kaldırımları yasaklayın caddeden yürüsünler , nasıl mı olacak arabalar düşünsün , artık iyice üşüttük milletce.

Kaldırımlarda ;

Elinde telefon dümdüz üstünüze yürüdüğünün farkında olmayanlar aniden çıkarlarsa önünüze , benim çıktı bir heyüla ‘Evladım ben 70 yaşındayım üstüme çıkarsan ne hale gelirim ‘ diyice ‘Hiç göstermiyorsunuz , kesinlikle 49 filan görünüyor ‘ dedi aslında fena çocuk değildi telefondaki kız onu bu hale getirmiş belli .

Efendi bir çocuk bana ‘Abla’ diye hitap etti, anne, teyze demedi.

Sosyal mesafe dükkanlarda satıcılar için bahis konusu değil, üstünüze çıkıyorlar , veya bir dönüyorsunuz gizli polis gibi ensenizdeler, yüzyüze geliyorsunuz , henüz kimlik sormuyorlar , ben yine de hes no veriyorum.

Marketlerde Venezüella peyniri arayan arayana , satıcılar yeni bitti diyor , ben bitmeden almıştım enfes Venezüella ayısının sütü ve keçi karışıkmış dedim . Kendi çapımda bir yalanım olsun istedim .

Artık herkes yalan söylemek istiyor , demokrasiden pay almak artık kaldırımlarda yalan söylemek .

Bazen boş bakışlarla zombie gibi yürüyenler oluyor karşıdan geliyorlar kaldırımlarda , nereye doğru yürüyorlar nereden üstünüze gelecekler belli değil , karşılarında ne bok yiyeceğinizi bilemiyorsunuz .

Pandemi , sıkıntılar, diziler, reptilianların aramızda olduğu söylentileri, ecinliler geldiler mi gelmediler mi , detox yapanlar,

Güzel Serenay’ın ayın Orta Yaş Üstüyle Aşk bülteni derken üşüttük iyice , Gülseren hanım teselli veren diziler yapıyor , hani üzülmeyin herkes üşütüktür mantığıyla .

Kaldırımlarda cep telefonlu adamlar makaralı çöp dağlarını çeker , günün her saatinde çorba için dilenirken sadece Türkçe konuşuyorlar telefonlarda Arapça .

Hiç bir şey anlatmayan diziler bizi ‘hiçbirşeyleştirirken’ ne yapımcıya hayırları var ne de diğer oyunculara , çalışanlara .

Aynı setlerde zenginlik ve yoksulluk , böylesi bir gelir dağılım adaletsizliğ bu iddialı sektöre yakışmıyor sakın Hollywood’da da böyle mazereti vermeyin . Beş tepeyi evi kadar görkemli bulmayan oyuncu oldu !

Tekne, villa, yazlık , emlak vergisine para yetiştirmek zorunda olan çok zengin oyuncular var , dizi olmasa kamu bankalarıyla , reklam kampanyalarıyla takviye ediliyorlar nasılsa , hatta neredeyse devlet dizi çevirmedikleri her hafta için ödeme yapacak , mağdur oldular Hay Allah bu da tutmadı gibilerden .

Dizilerde malum işlenen konular kamunun dertleridir bir yoldur , janr ise seçilir , lokanta menüleri gibi değildir yani şu kadar konu , şu kadar menu seç seç al gibi .

Buradan ders verecek veya kestirip atacak değilim ama işin esası , Hikaye, Hikaye anlatma , Yapı , Sekans ve omurgaya dayanır , omurgasız dizilerle kendisinden etkilenen geçici kahramanlarla olmaz, tehlikelidir omurgasız diziler .

Oyunca aranırken yetenekli oyuncular dağa mı saklanıyorlar bu nedir böyle .

Ne kadar genç yetenek, yeteneksizler yüzünden yaşlanıyor , heder oluyor üzüntü verici.

Neyse bu hengame arasında belki de dünya tarihine bir ilkle bizden bir ‘oyuncu’ geçti, şu ana kadar biten dizi arkasından şiir yazmış bir başrol oyuncusu hiç işitmedim ...

Şarkı sözü yazan, şair oyuncu duydum çok da değerlidirler , bizde de Cahit Irgat’ın şiirleri unutulur mu , tavsiye ederim okuyun okumadıysanız kötü okuyanlardan sakının bu güzel şiirleri kağıttan okuyun .

Ama tutmayan dizisinin ilham verdiği bir oyuncu görmekte varmış kaderde , Mehmet Aslantuğ .

‘Uzun zaman oldu farkındayım; ama biliriz değil mi? Kavuşmayı beklerken, beklemeyi sever insan...’ diyor .
Ve elveda “Masumiyet” demiş . İnsanın içini delen mısralar , neresi uzun zaman daha 13 bölüm olmuş erken bitmiş yazıldı çizildi .

devam ediyor Aslantuğ dizi arkasından ağıt yakmaya :

“Gizli bahçemizde açan çiçekler vardı / Vermeye az bulduk / Yahut vakit olmadı.” Bu laflar ne demek şimdi ?

Daha esrarengizi ise ‘ bu görüntülere mühürlü derin bir muhabbetle ‘ sözleri !

Hangi görüntülere kim ne mühürledi nasıl bir muhabbettir bu ki mühürlüdür , bir dizi bitti hepsi bu yahu ne oluyoruz .

Bu sözler dizinin arkasından kalktı diye söylenecek sözler mi ?
Her hafta kendini ekranda görme tutkusu mudur duygulandıran bu saçma sapan şiirleri yazdıran iddiaları olan bir oyuncuya .

Duygulanacak , arkasından şiir yazacak bula bulan biten diziyi mi buldun be güzel kardeşim .

Konuyu değiştirelim . Büyük Çerkes Faciası, Sürgünü , Soykırımı üzerinden 157 yıl geçsede büyükannemin öfkelendiği zaman torunlarına ‘Sizi Karaköy’e küfeyle mi indirdiler ‘ sitemleri kulaklarımdan gitmiyor .

İki büyük annemin gerçek isimleri acaba neydi , sarayda takılan isimler değil , gerçek isimleri.

Kaçırılanlar, sürgün, salgın hastalıklar kaç yüz bin öldü gitti ,

Veda etmeye vakit buldular mı evlerine , bahçelerine , dostlarına var mıydı acaba .Yoksa başlarını koyacak , gözyaşlarını akıtacakları yastıkları da evlerinde mi kalmıştı ?

Ne kadar baş tacı edilselerde yürekleri sürüldükleri , kaçırıldıkları evlerinde , ailelerinde kalmıştı ve belli ederlerdi hiç büyükanne olamadılar hep boynu bükük çocuk kaldılar , torunlarının göğsünde ağlayan.

Kayda Geçsin Efendim Benim En Güzel Çocularım Çerkesler