Hayal kurma teknikleri…

Biz yazarçizer takımı gerçekleri yazmaya, sık sık yazmaya bir kez değil, bin kez yineleyerek yazmaya devam etmeliyiz. Başka yolu yok bunun…Her 4 gençten biri...

Biz yazarçizer takımı gerçekleri yazmaya, sık sık yazmaya bir kez değil, bin kez yineleyerek yazmaya devam etmeliyiz. Başka yolu yok bunun…
Her 4 gençten biri ne okuyor ne çalışıyorsa, 3.2 milyon işsiz varsa, işsizlik yüzde 11’e dayanmışsa, 847 bin üniversite mezunu işsiz güçsüz oturuyorsa yazmayıp da ne yapalım?

TÜİK’e göre hekim sayısı 144.827, hekim başına düşen hasta sayısı 551, müracaat eden hasta sayısı 4500 ise sağlık karnesindeki zayıflar yazılmasa da olur mu diyelim?

Yine TÜİK’e göre; diş hekimi sayısı 26.674, hemşire sayısı 152.952, ebe sayısı 52.456, eczacı sayısı 27.864, Sağlık Bakanlığına bağlı hastane sayısı 876, özel hastane sayısı 565, üniversite hastanesi sayısı 69 ise! Ve mezunları iş bulamıyorsa! İhtiyaçlar saptanarak plan, proje, yatırım yapmak gerekmez mi? Hele de uzun bir dün ve umutsuz bir geleceğin mensuplarına hayal kurmaları için bazı vaatlerde bulunmak için hesabı kitabı iyi yapmak yönetenlere düşmez mi?

Nüfus yüzde 23, işsizlik yüzde 421 artmışsa, “En büyük üzüntüm, İstiklal marşının manasını yüreklere nakşedemeyişimizdir!” diyen ve her şeyin en doğrusunu bildiğine inanan ve buna çevresini de inandıran bir yönetici varsa, atamayla gelen İstanbul Belediye Başkanı; “Fazla oy aldığımız yerlere metro yapacağız” diyebiliyorsa ders ve ses çıkarmak gerekmez mi?

Dün tabana tabana zıt olanlar bugün tabandan tavana ittifak yapabiliyorsa, iç içe giren Rus bebekleri gibi sorular uzayıp gidiyorsa, bu yazının konusu o olmaz, bu hiç olmaz denilemiyorsa, yazılıp çizilenler gülümsetmekten öte, şaşırtmaktan öte düşündürüyorsa boş verebilir misiniz?

Eğitimde, ekonomide, dış politikada, sağlıkta ciddi sorunlar varken, görülmemiş bir zaferle kurulan ve bir yıldız gibi parlayan Cumhuriyeti görmezden gelenlere o günleri anlatan görselleri ve belgeleri sık sık ortaya çıkarmak borç değil midir?
Çocukların, evini, barkını, ambarındaki buğdayını vererek ve aç kalmayı göze alarak destan yazmış bir ulusun geçmişini yok sayanlara sormak ve anımsatmak asli görev değil midir?

Demokrasi, adalet, eğitim, gelecek, barış, umut ancak kararlılıkla ve emek verilerek elde edilecek değerlerdir. Bunun için izlenecek yol maddeler halinde şudur!

a)Buna inanırsanız sonuca ulaşmak daha kolay olur.

b) Gece gündüz çalışırsanız amaç gerçekleşir.

c)Kararlı olursanız hedef kolay elde edilir.

d)’sini de yazalım: sorumluluk alıp üzerinize düşeni yaparsanız umutlu olmaya hakkınız olur.

e)’si de var: umut karardır, kararlılık da sorumluluk getirir ve gerektirir…
Bu zifiri karanlıkta iç açan konular bulmak ve paylaşmak çok zor. İş bekleyenler yüzde 421 artmışken, 52 fabrikanın kapısına kilit vurulmuşken, özelleştirilen fabrikalarda yaklaşık 8 bin kişi işsiz kalmışken!

Önemli Not: Rusya’daki başkanlık seçimlerinde katılımı artırmak için seçmenlere konser bileti dağıtılmış. Kültür başka şey bizde olsa bulgur ve mercimek dağıtılırdı!

Soru Notu: Bunları neden yazıyoruz? Olması gerekenlerle yüzleşmek ve bininci kez umuda kapılarak yetkili kurulların, düşünen birinin ya da birilerinin bir cevapları olmalı diye düşünmek için diyelim…