Şahlanmalara ve ayarlara doyamayan ülkemiz!

Derde deva işlerden uzak durmayı adeta yaşam mottosu yapan, “toprak- emek-
eğitim” üçlüsüyle başı pek de hoş olmayan, hatta arasına ciddi mesafe koyan, minik
değil mega projelerle övünen bir yönetim!

T. S. Elliot’un; “Fazla fedakârlık, fazla vefasızlık getirir!” sözünü iyi okuyan, daha çok
üzmek, daha çok germek, daha çok ayrıştırmak, daha çok ötekileştirmek için elinden
geleni yapan, sabrın sınırlarını zorlayan, yaşama ve sanata dair hayat damarlarını
kurutmak için elinden geleni ardına koymayan bir anlayış!

Gri liste, kara liste derken, Uganda, Sudan, Yemen, Burkina Faso, Arnavutluk ve
Zambiya gibi ülkelerle akla gelip anılmak!

Bu arada hem küresel güç, hem batının bizi kıskandığı gelişmiş bir ülke, hem de
dünya liderine sahip olduğumuz için ABD, Almanya, Fransa, Danimarka, Finlandiya,
Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda büyükelçilerini istenmeyen adam
ilan edip, “işte ülke işte yönetici!” deyip posta koyarak, had bildirmek!

Son 1 ayda yüzde 22.61 değer kaybederek dünyada değer kaybında birinci olmuş
paramızla! Zengin yoksul uçurumunun çok derinleştiği ve ücretlerin durmadan eridiği ekonomik tablomuzla! “Hızlı teslimat, güvenilir uygun fiyat, sürekli destek, orijinal kalite” tanıtımıyla 450 TL’ye satılan ODTÜ diplomalarıyla! Giderek artan izaha muhtaç sorunlarla! 7/24 itinayla yapılan zamlarla! 5 dakikayla sınırlanan doktor muayeneleriyle! Eriyen gelirler, alıp başını giden fiyatlar karşısında sabrı taşan kitlelerle ilgilenmeyen ve yoluna devam eden bir yönetim!

Durmadan “Biiiiz!” ve “siiiiiz!” diye bağıran, bizim başarılarımız sizin tahribatlarınız
diye övünen, ruhsal dünyamızda büyük tahribatlara yol açan yerli ve milli bir iktidar!
Kimsenin parasıyla, sadakasıyla değil, milletin vergileriyle yapılan AKM’nin açılışına
bile yalnızca kendileri katılan yöneticiler!

Sırada sayıların dili var…

CB’ye göre; İngiltere’de raflar boş, Avrupa’da boş, ABD’de boş. Bizde bolluk bereket
yoluna devam ediyorken, fakat nankörler bunu anlamıyorken halkın mutluluk
endeksine göz atma zamanıdır.

Gallup’un araştırmasına göre en dipteki 5 ülkeden biri olarak en az gülümseyen
bizmişiz. Bizi Bangladeş, Nepal, Lübnan, Sırbistan izliyormuş. Bu arada yönetime
göre CHP ister çatlasın ister patlasın her şey yolunda gidiyormuş. İhracat, ithalat,
istihdam da destan yazılıyormuş. Ülkemizde kızgınlık ve mutsuzluk artmış,
gülümseme ve neşe azalmış. Emekli maaşı yetmediği için huzurevlerinde yaşlılar sıra
bekliyormuş, özellerde aylık ücret 20 bin TL’ye dayanmış.

Bu arada yoksulluk sınırı 10 bin TL’yi aşmış, açlık sınırı 3 bin TL’yi geçmiş. Kişi başı
gelir 7 yıldır sürekli düşüyormuş. Devlet yardımına muhtaç aile sayısı son bir yılda
ikiye katlanmış ne gam! Durmak yok yola devam…

OECD verilerine göre ülkelerin şiddet, cinsel taciz, tecavüz oranları; Pakistan % 85,
İran% 66, Türkiye % 38, ABD %36, İngiltere % 29, Hindistan % 29, Fransa % 26,
Rusya % 20, Yunanistan % 19, Kanada % 2 imiş…

CB’nın yıllık programında bizzat açıkladığı oranlara göre; Son 1 yılda devlet
yardımlarıyla muhtaç hale gelen aile sayısı ikiye katlanmış. 2019 itibariyle 3
milyonken bugün 6 milyon 630 bine çıkmış. Yani bir yıl içinde devletten yardım alan
yoksul aile sayısına 3.5 milyon yeni aile eklenmiş. Tüm bunlar nerede mi olmuş?
Yönetime göre güllük gülistanlık, bolluk bereketlik olan ülkemizde olmuş…
Bitmedi! Yine çiftçinin borcu 72 kat artmış. İflas dosyalarında ki artış 1 milyonu aşmış.

İstihdamdan borçluluğa, 3 gençten 1’inin işsiz olmasından TL’nin erimesine kadar
ekonomideki kara tablo nedeniyle Avrupa ülkeleri içinde en kötü durumdaki 3.ülke
olmuşuz. Ama ABD’de, Avrupa’da raflar boşmuş.

İşsizlik büyüyor, açlık artıyor, dertler birikiyor, maaşlar eriyor, zamlar durmuyor varsıl yoksul arasındaki uçurum derinleşiyor, işçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli, işsiz, yoksul ağır ekonomik kriz altında eziliyormuş. Bir zamanlar ekonomik büyüklükte 17.ülke iken şimdi 21. sıraya düşmüşüz.

Yüksekten atmak, ben bilirim demek her şey benden sorulur havasına girmek, ince
manevralarla yumuşak vücut çalımlarıyla günü kurtarmak artık karın doyurmuyor. Bu can bu bedende olduktan sonra bundan daha büyük bir başarı hikâyeleri yazılmıyor!

19 yıl sonra gelinen yer mi? işsizlik, yoksulluk, pahalılık, gelir uçurumu ve toplumu
kamplaştırma. 1 yılda 2’ye katlanan (6.6 milyon) yoksul aile sayısı. 4 kişilik ailenin 4
bin TL’ye yaklaşan açlık sınırı.

Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün Eylül ayı verilerine göre;
Hapishanelerinde 460 doktoralı, 2 bin 371 yüksek lisans mezunu, 27 bin 515
üniversite mezunu mahkûmun bulunduğu entelektüel mapus damları! (Milliyet
Gazetesi Melih Aşık)

İşsizlikte, yoksullukta, yolsuzlukta sınır tanımayan ve şahlanmalara doyamayan bir
dönem! Niteliksiz eğitimde, hukuksuz adalette, emeksiz zenginlikte, ilkesiz siyasette,
el yakan, cep yakan, hayatı sonlandıran fiyat artışlarında destan yazılan bir süreç!
Ve yönetimin her kademesine göre her alanda tarih yazan, destan yazan, şaha
kalkan ve batıyı kıskançlık krizlerine sokan bir başarı hikâyesi! Bir insan daha ne
ister? Durup oturup dua etmekten gayri…

Özetle! “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”