ABD'nin yeni başkanı Joe Biden değil!

ABD’deki 2020 seçimlerine damgasını vuran en önemli olaylardan biri yaklaşık bir yıldır sosyal medya şirketlerinin agresif bir biçimde muhafazakar kullanıcılara uyguladığı sansür ve “düzeltmeler” olmuştu. Bazıları bu düzeltmelerden rahatsızdı, bazıları ise “ırkçı, ayrımcı” muhafazakarlara yapıldığı için hoş görülebilir buluyorlardı. İşin sonunda Joe Biden seçildi. Ancak gerçekten bütün güç onda mı olacak?

Belki duymuşsunuzdur, Twitter gibi bir sitede tarih boyu yalan söyleyen sadece bir kişi var oldu(!); Donald Trump. Daha önce kimseye yapmadıkları müdahaleleri Trump’a yaptılar. Sosyal medya siteleri mitinglerini sansürlüyor, yaptığı her paylaşımın altına “yalan” olduğunu belirten linkler atıyordu. Bu sitelere göre ise “doğruları” paylaşmak onların göreviydi. Normalde halkın büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmeyecek bu müdahaleler yazılı ve görsel medya tarafından da normalleştiriliyordu. Daha önceki yazılarımda Netflix’in “Social Dilemma” belgeselinden bahsetmiştim. Bu belgesel resmen Twitter’ın ve Facebook’un seçimlere yapacağı müdahalenin altyapısını hazırlıyordu.

Onlara göre hiçbir şey yapmadıkları için Trump Rusya’nın manipülasyonu ile 2016’da seçilmişti. Eğer önü erken alınmazsa bildikleri anlamdaki batı medeniyeti yok olacaktı. Ya da en azından öyle bilinsin istediler.

Halkın tepkisi

Yaptıkları bu “doğru bilgilendirme” çalışmalarının sebebini ise “sosyal medya dezenformasyonlarına inanmaya yatkın kitlelere gerçekleri anlatabilmek” olarak açıkladılar. Peki gerçekten öyle miydi?

Boston Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre Trump destekçisi muhafazakarların bu sosyal medya düzeltmelerinden ziyade Trump’a inanmaya devam ettikleri görülmüş. Hatta bu tip müdahalelerin Trump’a karşı mesafeli olan muhafazakarları bile ona itmeyi başardığı tespit edilmiş. Özetle yapmayı amaçladıkları tek şey başarısız olmuş gibi duruyor değil mi?

Bana göre maksatları bu değildi. Yaptıkları bilgilendirmelerin Trump seçmeninde bir işe yaramayacağını zaten biliyorlardı. Onların isteği medyaya itibar etmeye yatkın vatandaşı kontrol edebilmekti. Bunu da başka bir araştırmadan görüyoruz.

Western Kentucky Üniversitesi’nde yapılan bu araştırmaya göre ise halkın büyük çoğunluğu sosyal medya şirketlerinin yaptığı bilgilendirmelerden memnun. Yeşil renk ile gördüğünüz üzere Cumhuriyetçilerin %41’i bile Trump’ın doğrulanmasını destekliyor! Dediğim gibi mesele Trump’a körü körüne bağlı kalabalıkları ikna etmek değil. Asıl mesele başta Biden olmak üzere Demokrat sermaye yanlısı siyasetçilere şüphe ile bakan ancak Demokratların oy potansiyeli olarak gördüğü kalabalıkları kontrol etmekti.

Düzeltmelerin doğruluğu

Düzeltmelerin ne kadar doğru olduğu ise başka tartışma konusu. Örneğin Biden’ın oğlu Hunter’ın Ukrayna’da yaptığı şüpheli işlerin haberi aynı gün sansüre uğradı. İşin doğruluğunu araştıracak kadar vakit geçmemişti bile. Ancak Twitter “yalan haber” olduğuna kanaat getirdi ve hemen siteden kaldırdı.

Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi sırf seçimde Trump’a yaramasın diye Trump’ın teklif ettiği covid-19 destek paketini reddetti. Medyada bu bilgi en azından seçime kadar “yanlış” olarak lanse edildi. Daha bugünlerde “Pelosi’nin yaptığı yanlıştı” demeye başladılar.

Trump’ın şikayet ettiği posta ile oy sisteminin %100 güvenilir olduğunu söylediler. Halbuki ABD seçimleri gibi büyük çapta bir seçimde kullanılmamıştı. Hile olup olmayacağı bilinmiyordu.

ABD’li solcuların Biden ve merkez Demokratlara eleştirileri de benzer engellere takılmakta. Ancak bu müdahale işi önce Trump gibi “radikal” bir unsur ile başlayınca toplumun ses çıkarması güçleşti. Demokrat Parti’nin “Biden’ı hele bir seçtirelim sonra sol yasaları dayatacağız” diyen sol siyasetçileri ne kendilerinden bir adayı kabineye sokabildiler, ne de halka pandemi döneminde ilaç gibi gelecek sağlık paketlerini geçirebildiler. Bunu eleştirenler ise sosyal medyanın “ bilgilendirme” terörüne uğradı.

“Özel şirket değil mi, ne isterse yapar!”

Bu konuya gelen en büyük savunma ise özel şirketlerin bir sorumluluğu olmadığı ve rahatsız olanın aynı anda siteyi terk edebileceği yönündeydi. Ben ise buna karşıyım. Twitter, Facebook gibi siteler artık sıradan internet siteleri değiller. Toplumun düşüncelerine yön veren, varlığınızı insanların gözünde devam ettirebilme adına dahil olmanız gereken bir sosyal halkadan bahsediyoruz. Toplum üzerinde bu boyutta bir etkisi olan şirketlerin “ben ne istersem yaparım” demesi epey korkutucu. En kötüsü ise buna karışabilecek tek güç olan siyasilerin kendi çıkarlarını hep önceleyecek olmaları.

İşin özetinde 2020 yılı sosyal medya devlerinin siyasetin hikayesini doğrudan kontrol altına aldığı bir sene oldu. Ve bunu Trump gibi “şeytanlaştırılmış” bir karakter üzerinden yaparak halkın büyük kesimlerine kabul ettirdiler. Sahip oldukları neo-liberal ideolojilerin bir norm olarak kabul edildiği bir geleceğe adım adım ilerliyoruz. Önümüzde ise iki seçenek var ya bu siteleri terk edip ‘sosyal sürgün’e gideceğiz, ya da dikte edilen “gerçeklere” uyum sağlayacağız. Önümüzdeki hafta başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi hafta sonları efendim.

Etiketler
Joe Biden