Güçlü kadrolar ve İlhan Kesici

Hemen hemen bütün dizilerin tanıtımında ‘Güçlü Kadro’ müjdesi var … Nereden alırlar bu gücü biz izleyici kullar çok meraktayız ! İzlenme payı derseniz o da...

Hemen hemen bütün dizilerin tanıtımında ‘Güçlü Kadro’ müjdesi var …

Nereden alırlar bu gücü biz izleyici kullar çok meraktayız !

İzlenme payı derseniz o da artık açıklanmıyor , etki ise ne yönde olduğu sonuç topluma bakarsak hayli tartışmalı.

Güçlü Kadro tanımının anlamı herhalde arkalarındaki güç olmalı , yoksa başarısızlık devamlılık arz eder mi ?

‘Danimarka’da Kokuşmuş bir şeyler olunca’ ; insan başarısızların arkasında başarısızlığın devamını isteyen bir güç olduğu vehmine kapılıyor , yoksa nasıl sürdürecekler varlıklarını , hep kaybedip ama kazanmışcasına devam etme gücünü nereden bulacaklar.

Çünkü ‘Güçlü Kadro’ lar bir işte çakılıp öbürüne başlıyor ise arkalarında kendilerinde ısrarlı bir güç olmalı , yani bu güç başarıya bağlı değil dayatmacı bir güç ama ama ‘canım öyle istedi ‘ diyen bir güç değil , bir bildiği olmalı , bizim göremediğimiz işler olmalı , bizim bildiğimiz işlerde başarı olmadan olmaz .

Bu güce derin yakıştırması yapılması işin bir yanı ben çok ayıp buluyorum bu yakıştırmaları .

‘Derin Güç ‘ Abislere girip çıkan , çıkaran güçtür , ülkesi için gerekeni yapar bu salaklarla uğraşır mı , sırtında yük gibi taşır mı ?

Medyada aynılaşma ‘Kütüphane önü Gazeteciliği’ gibi bir gazetecilik ekolü

yarattı .

Kütüphanelerinin önünden konuşarak gazetecilik yapan , ‘New Age Jurnalism’ herhalde.

Ezberi Özlem hanım Ortakent ’deki yazlığının mutfağında bozdu , çok çarpıcı bir gazetecilik olayı oldu bizler için , kütüphanelerden daralmıştık o mutfaktan yayın yaptı , bravo .

Nedense her alanda aynılaşma muhayyelesini kaybetmiş insan topluluğu izlenimini veriyor ,

filimler , diziler aynı ,

programlar aynı , bibirlerini meth eden kadrolar aynı ,

aynı şeyleri , hatalar dahil, yapma mecburiyeti var sanki , dönüp dolaşıp aynı yere gelme hastalığı var medyada ve ülkemizde .

Yoksa neden dön dolaş Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olma ihtimali konuşulur ciddi ciddi , veya Ahmet Davudoğlu’nun .

Hele durup dururken sırf Atatürk Sevmeyerek popüler kültürde yer alan başörtülü , örtüsüz televizyon gazetecileri var ki İsmail Saymaz, Prof Ersan Şen bu hanımefendilere yetiyor da artıyor bile , tozları duman oldu hala karşılarına çıkıyorlar !

Milliyetçiliği bir spor müsabakasında kazanmaya bağlamak çok acı , bu kadar mı sığ miliyetçilik.

Spor karşılaşmalarında kazanırsın da kaybedersin de , kaybettikleri zaman yanlarında mısın ona bakmak lazım .

Aslolan kaybedenin yanında olmaktır , kazananın değil.

Kaybeden kadınların yanında olmak ;

Evladını kötü eğitime , savaşlara kurban eden kadınların yanında olmak,

Genel evlerde çalışmaları için vesikaları resmi imzalarla verilen kadınların yanında olmak, istismar edilen, , dövülen, öldürülen , seks objesi yapılan kadınların yani kadın olmanın sürekli kaybedilen alan olduğu her yerde kadınların yanlarında olan siyasetçiler makbul değilse demokrasimiz hata veriyor demek .

Medya popüler kültür inşasında yapacağını yaptı ve hasar büyük ve şimdi ne yazık ki siyasi alana da dal budak sardı .

Meral Hanımın ‘Filenin Sultanları’ na desteği , halk tv stüdyosundaki telaş neydi inanın anlayamadım , ya kaybetselerdi , kıçımıza bakarak döndük diye ağlayacaklar mıydı , yapmayın .

Artık övgüler bile övenden ötürü övüleni rahatsız edecek noktaya geldi.

Basın özgürlüğü iddiasında olan kanallarımız programcılığı artık ciddiye almalılar.

Bırakın spor sporluğunu yaşasın , ne popüler kültür ne siyaset hatta ne medya PR diktasına teslim olmasın .

Ve bir başka soruna geçelim , daha da önemlisi , yalanlar.

Dünyanın yalanı bitmez ama nelere mal olduğu bu köşelere sığmaz,

Dreyfus bir yalan iftira ile yargılandı ,

Ukraynada açlık filan yok niyen Stalin yalan söyledi .

Çocuklarımızı savaşa yollamayacağız diyen Johnson’da , sonra bu iddia ile gelen Nixon savaşı Kamboçya’ya kadar genişlemedi mi kimse kaybedilecek savaşların mesuliyetini almak istemedi belli ki ama şimdi hakikateler bir bir açıklanıyor ….

Sigara kahve çay hazır kekler kadar zararsızdır diyen reklamlar gibi doğruyu söylemediler , velhasıl dünya her zaman aldatıldı .

Hükümetler yalan söyler mi , söyler elbette Judge Andrew P.Napolitano ‘nun bu konuda kitabı bile var , ( Pek çok kitabı da var eski hakim , analist, hukuk profesörü , yorumcunun . )

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı 2021 yılı 2. çeyreğine ilişkin büyüme verilerine göre Türkiye'nin Dönemsel Gayri Safi Yurt içi Hasılası (GSYH) ikinci çeyrekte yüzde 21.7 büyümüş.

TÜİK'in 'büyüttüğü' rakamların sırrını CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici açıkladı haberini Yeniçağ gazetesinden okudum .

TÜİK'in paylaştığı rakamları sosyal medya hesabı üzerinden değerlendiren Kesici, aynen şu ifadeleri kullanıyor .

"2021, 2. Çeyrek büyümesi % 21.7 çıktı. Çok güzel bir rakam. Dünyada da buna benzer büyüme rakamları açıklandı. Dünya da memnun. Bu büyümenin asıl sebebi 2020 2. Çeyreğinin % 10.4 küçülmesinin üstüne gelmesidir. Yani baz etkisi. Yoksa bu yılın 1. Çeyreğine göre büyüme % 0.9 dur."

Sayın İlhan Kesici ; aynı anda siyasette ve popüler kültürde yer almanın güçlüğüne rağmen doğruyu söylemeyi en yalın en etkileyici biçimde tercih etmiş .

Açıkladığı çok ciddi bir konu .

Umarım o akıcı diliyle yalancılarının mumlarını yatsıya bırakmayacak kitaplar yazarak da bizleri aydınlatır .

‘Sigara , çay , kahve ve hazır kekler kadar zararsızdır ‘ diyen reklam bir taşla kaç yalanı birden atmış , yıllar sonra ortaya çıktı , bu süreçte insanlar öldü , yazık ki ne yazık .

Yalan dolan işler ve İlhan Kesici’nin gerçekleri ve yalanın her türlüsüne karşı gerçekten ‘Güçlü Kadro’lar Kayda Geçsin , saygıyla efendim .

Etiketler
Kadro