100 yıllık destan! 99 yaşındaki zafer…

Cumhuriyetin okullarında okumuş, eli öpülesi cumhuriyet öğretmenlerinin elinde yetişmiş, özgürlük rüzgârlarını solumuş, çağdaş cumhuriyete gönül vermiş...

Cumhuriyetin okullarında okumuş, eli öpülesi cumhuriyet öğretmenlerinin elinde yetişmiş, özgürlük rüzgârlarını solumuş, çağdaş cumhuriyete gönül vermiş, Atatürk’e inanmış, devrimlerine sahip çıkmayı ilke edinmiş bir kadın, eğitimci ve yazar olarak yazıma Cumhuriyet döneminin etkin gazetecilerinden Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı eserinden alıntı yaparak başlıyorum. Usta kalem şöyle diyor; “Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.”

Bu sözler üzerine daha ne denir, başka ne yazılır, ne- nasıl ilave edilir bilmem ama! Bazı satırbaşları açmaya çalışarak, zaferin ayak izlerinde dolaşmak için 1922’ye gitmek gerektiğini bilirim…

Şimdi başlığın derin, devrimci, çok yönlü, çok boyutlu anlamına bakalım!

26 Ağustos saat 6.30 Tınaztepe alındı.

26 Ağustos saat 9.00 Belen Tepe zapt edildi.

27 Ağustos saat 02.00 Sekizinci Tümen Afyon’a girdi.

27 ağustos 57. Tümen kumandanı Albay Reşat Bey bütün mevkiler ele geçirildiği halde Çiğiltepe’ye girememesini bir şeref meselesi yaparak beylik tabancasını başına dayayıp intihar etti. Albay Reşat son nefesini verirken onun kahraman askerleri Çiğiltepe’yi ele geçirdiler.

Dile kolay 22 gün, 22 gece. Savaş tarihinin en uzun ve kanlı meydan muharebesi! 40 yaşındaki büyük komutan Mustafa Kemal önderliğindeki Türk ordusunun yazdığı Büyük Taarruzun destansı hikâyesi yazılırken; yoklukla yoksullukla, kıtlıkla hastalıkla boğuşan bir halkın vatan sevdalısı vazife kuşağının yaptıklarını iyi okumak gerekir. 57 yıllık hayatının 22 yılını cephede geçiren ve varlığını ülkesine adayan eşsiz liderin büyük zaferinin ayak izlerinde daha sık dolaşmak gerekir…

Şimdi de bu büyük zaferin kahramanlarını selamlayalım…

Hakkında ve başardıklarına ilişkin abartısız, yüzlerce inceleme, binlerce kitap, on binlerce araştırma ve makale yazılmış olan Büyük Atatürk’e, şanlı ve destansı cumhuriyetimizin “kurtuluş, kuruluş, diriliş, varoluş” tarihini yazanlara selam olsun…

Kan ve barut kokusu içinde yarı aç, yarı tok, ayağında çarığıyla, kanter içindeki atlarıyla yalın kılıç süvarilerimize! Branda beziyle onarılan uçaklarımızla yazılan destana! Sırtında akıl almaz ağırlıktaki top mermileri taşıyan Mehmetçiklerimize! Kağnılarına umudu, zaferi yükleyen kadınlarımıza! Ve Başkumandan Gazi Mustafa Kemal’in yazdığı destansı tarihe kol kanat gerenlere selam olsun…

Mehmetçik’in cephede süngü süngüye çarpışarak kazandığı, ulusal şahlanışın simgesi ve kurtuluşun müjdecisi olan bu savaşta, Yunan subaylarından birinin; “Bir başkomutanın cepheye bu kadar yakın yerde olması görülmüş şey değil” sözleriyle altını çizdiği canı tez, ufku geniş, aklı berrak bir liderin bu büyük cesaretine selam olsun…

Başkomutanlık Meydan Muharebesi de denilen bu büyük zaferin her adımının, içimizdeki soruların cevabının tek adreste toplandığının kanıtı olduğunu asla unutmadan; Kaderini yoksul, yorgun ve kimsesiz Anadolu halkının kaderiyle yoğuran ve en karanlık dönemde ulusuna “Çoban Yıldızı” olan Atatürk’e selam olsun…

Bir imparatorluğun enkazından çağdaş, uygar, laik bir ulus yaratan, Samsun’a çıktıktan elli gün sonra rütbesini, mevkiini ve yetkilerini bırakıp sine-i millete dönen, böylece gözü tokluğun ve yüce karakterin ne olduğunu kanıtlayan büyük askere, yüce komutana, ulaşılmaz devlet adamına selam olsun…

Hürriyet, çağdaş eğitim, kadın- erkek eşitliği için çaba gösteren! Özgürce akan derelerin, çayların, nehirlerin, göllerin birleştiği denizin, okyanusun adı olan GAZİ’ye!

Dört dörtlük bir ahlakın, bilimin, aklın, geleceği kurmanın, yurtseverliğin, halk sevgisinin, birlikte hareket etmenin, halkına ve gençliğine güvenmenin adı olan MUSTAFA KEMAL’E!

Planlama, anlatma, yönlendirme kabiliyetleri ve olağan dışı meziyetleriyle, harp tarihinde en parlak “stratejist – taktisyen” diye anılan ATATÜRK’e selam olsun…

Ayrıştırmayan, kırmayan, aldanmayan, aldatmayan, gözü vatandan ve zaferden başka bir şey görmeyen Başkomutan Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere; Kurtuluşu ve kuruluşu gerçekleştiren, cumhuriyet devrimlerini hayata geçiren, yaralarımıza merhem olan o vazife kuşağına, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine de yeni bir yön verenlere selam olsun…

30 Ağustos Zafer Bayramını Türk Silahlı Kuvvetlerine. 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını ülkemiz çocuklarına, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını gençlere, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını tüm millete armağan eden bulunmaz öndere selam olsun…

Önemli not: O’nun dehasını anlamaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde; Başkomutanlık Meydan Muharebesi de denilen bu büyük zaferin her adımı, içimizdeki soruların cevabının tek adreste toplandığının kanıtı ve adresi değil midir?

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun…