Kurşun asker, teneke adam ve Barış Yarkadaş

Masalları 125 dile çevrilmiş ve dünya çocuklarının zihinlerinde yer almış ünlü Danimarkalı yazar H.C. Andersen’in öykülerinden ‘Steadfast Thin Soldier’...

Masalları 125 dile çevrilmiş ve dünya çocuklarının zihinlerinde yer almış ünlü Danimarkalı yazar H.C. Andersen’in öykülerinden ‘Steadfast Thin Soldier’ da Kurşun asker tek bacaklıdır.

Kendi gibi tek bacaklı zannetiği oyuncak balerine aşık olur çeşitli serüvenlerden sonra ikiside şöminede yanarlar ve geride eriyen kurşundan bir kalp kalır.

Bütçe görüşmelerinde sözcülerinin AKP’ye benzettiği tek bacaklı kurşun asker hem tek bacaklı hem kalpsizdir ancak eridikten sonra kurşun kalbe dönüşür.

Kurşun Asker’in tıpkı Oz Büyücüsündeki ‘Teneke adam’ gibi olmayan kalbini arar , ikisininde dertleri kalpsizliktir.

Sözcüleri neden AKP’yi tek bacaklı kurşun askere benzetti gitgide merhamet ve kalplerini kaybettikleri için mi acaba ?

Sonra Andersen ağzından sözler ilave etti, ve en tuhafı nereden nereye Begoviç ile birleştirdi anlamadık ,

alkışlayanlar ne anladı acaba , tek bacaklı ve kalpsiz olmanın alkışlanacak nesi var , gerçekten anlamadık .

Tıpkı Kabataş’ı neden , nasıl , niçin kim uydurdu anlayamadığımız gibi .

Özlem Hanım iddialı ve gizemli bir kadın .

‘Çıplak Arama’ ya inanmıyor , yoktur diyor Ama Kabataş’ta üstü çıplak ve deri pantalonlu 100 adamın aynı anda gündüz vakti bir kadının üstüne işediğine inanıyor !

TRT ekranlarından hamile kadınlara sokak yasağı koyanında orada o gece tesadüfen programa konuk olduğuna inanmıştı , adamın programın sürekli parçası olduğu ve bu lafların karşılığının hamile kadınlar dahil yurttaşların vergilerinden karşılık bulduğu

anlaşılmıştı .

İnanan Akıl sahiplerinin sabrını zorlayan durumlar bunlar .

Devlet ise bu gibi hallerde bencil, umursamaz olmaz.

Covid 19’un aşıları var ama bireylerin bencillik, umursamazlık ve inatlarının aşısı yok .

AKP’nin entelektüel dünya, sanat, edebiyatla başı hoş değil, Sayın Cumhurbaşkanının da bu alanı başarılı bulmadığına dair sözleri ortada.

Özlem Hanımın ;

Kendilerine yakın ‘sanatçı ‘ addedilenlerin yalaka olarak nitelendirilerek nerede ise gadre uğradıkları iması ise tam aksi. Saniyen ; kimse onlar AKP sempatizanları oldukları için kızmıyor,

AKP veya başka partilere aidiyetleri , propogandisti olmaları kendi bilecekleri iş , sanat duruşlarıyla uyuşur mu uyuşmazmı ortada kendi seçimleri , tehdit zorlama yok ise .

Esas sorun sanatçı olmamaları ve dünya kriterlerine maalesef uymamaları sırf iktidara uygun oldukları için imkanlara gark edilmeleri ve başaramamaları .

Hiç mi hakeden yok , elbette var , Burada Atilla İlhan’ı rahmetle analım, devletle baş edilmez muhalif dursan da bir gün bir ödül verir kalırsın demişti, bu örnek anlamlıdır parayla olmadı bir ödülle adamı bitirmek mümkündür böyle bir güç devlet .

Artık bunların bazıları yaptıkları başarısız işlerde Müslüman Mahallesine , İslami referanslara sığınmayı aştılar Talmud, Zebur, Allah ne verdiyse dini ve ezoterik metoforlara sığınarak zavallı bir entelektüelizm sergiliyorlar , akılları sıra sığınıyorlar .

İsrael yakında bu döküntülerin bizimle ilgisi yoktur diye gazete ilanı verirse şaşmayın .

Mızrak çuvala sığmazken eleştirilere cevap veremeyip saygıları ise tam bir yüzsüzlük örneği , siz ne söylerseniz söyleyin biz durmayacağız diyorlar, ‘işimize bakalım yüzsüzlüğü ‘ve sanat , hadi canım ! Nasıl önce kendilerine kıyabildiler .

Sanat ve demokrasi müzakerecidir , herşeyi ortadadır , perde arkasında entrikalar yalanlarla işi olmaz ve kaldırmaz.

Bunlar kendilerine utanmadan övgüler düzen PR programları ve iktidar gücüyle ve başta Atatürk düşmanlığıyla ayakta duran zavallılar. Sadece para kazandılar şimdi hiç kıvırmasınlar.

Öte yandan umutsuz olmayalım henüz Kastamonu Üniversitesi Televizyon ve Sinema bölümü talebeleri iken Harun Köybaşı, Alihan Erbaş yönetmenliğini; Soner Şeylan'ın ise yardımcı yönetmen ve ses operatörlüğünü yaptığı ‘Sen Adam Mısın’ adlı belgesel film projesi ile aldıkları ödüller bir yana kadından yana, Türkiye’nin güzel kadınları için filim yapmış aslan erkek çocuklarımız. Tebrikler , insana Maaşallah analar neler doğuruyor dedirttiler. Kadınlar hep yüzsüz , salak , kabiliyetsiz, yalancı , hilebaz doğuracak değiller !

Aman şimdi çocuklara musallat olmasalar bari. İyi iş yapmaya gör ya yayından kalkar, ya mecis dışı kalır ya ortadan yok ederler ya da ödül verirler Maazallah.

Hakikaten kim bunlar yahu , ben devletin bunları bir gün çok fena yapacağına hala inanıyorum isterse tabii herşeyin bir zamanı var .

Devletin yurttaşlarına , sanatçılarına yaptığı böylesi gaddar bir ayırım lüksü olmamalı , kimseye hayrı olmadı ama geçmiş olsun .

Kadınlar için ağzını açma cesareti gösterenlere saygım sonsuz hele kadının kadın kurdu olduğu bir dönemde böyle cesur erkekler Barış Yarkadaş başta her türlü saygıyı hakkediyorlar .

Barış Yarkadaş bu yüzden sevilen bir adam daima halkın dertlerinin yanında oldu , kadın erkek ayırmadan dolayısıyla Çıplak Arama’ ya karşı duruşu sürpriz olmadı ne bedeller ödemiş bir ailenin çocuğu o , nasıl mecliste değil bunu da anlamak zor herhalde anlatması da zor ki anlatan da yok .

O şimdi yılmadan kadınlar için anlatmaya devam ediyor.

Kadınlar ise yıllardır susuyorlardı , çünkü bazı hakikatleri konuşmayı edep dışı hal zannettiler , ar ettiler, nasılsa dinlenmeyiz rezil olduğumuzla kalırız diye düşünmüş olmalılar , artık çok şükür bu eşiği aşma gücünü buldular.

Hangi ideolojiden olursa olsun kadınlara devlet eliyle veya bizzat bireylerin kendi elleriyle taciz , şiddet, tecavüz olamaz.

Kim yapmış olursa olsun , hangi tarihte olursa olsun , hatta iş para toplayıp örtbas edilmiş , kadın parayla sindirilmiş korkutulmuş olsa bile şimdi o kadınların konuşma zamanı .

Çıplak Arama da olmaz.

Çıplaklığı demokrasi, laiklikle karıştıranlara karşı başörtülülerin yurttaşlık , eğitim haklarını ararken şimdi başörtülü bir kadının çıplak aramayı inkarı unutulacak bir acı değil.

Cevabını veremediği şeyleri inkar etmek kötü bir huy.

Devlet Bahçeli ortaya ‘Kurşun Asker’ sözünü attı üstüne epey konuşuldu. Hani bir ‘Kurşun Asker’dir gidiyor olduk .

İş Andersenin masalındakı kurşun askerle sınırlı değil, 1930’larda Frank Baum’un ‘Oz Büyücüsü ‘ kitabındaki ‘ Tin Man’ ‘Yani Teneke Adam ‘ da aynı dertten muzdariptir ,kalbi yoktur . Kitap 1939 da filme alınmış dünyaca izlenen bir çocuk masalı olarak bilinir.

Heyhat 1964’lerde filmin çocuk masalı arkasına gizlenmiş politik mesajları çözülmüş .

İşin içinde neler yoktur ki !

Judy Garland’ın oynadığı kimsesiz kız çocuğu Dorothy halkı ,‘Zümrüd Şehir’ e gitmek için yol arkadaşlarından ‘Korkuluk’ ‘Çiftçileri ‘ , ‘Teneke Adam ‘ kötü koşullarda insanlığını kaybetmiş fabrika işçilerini , ‘Korkak Aslan ‘ 19 yy. başlarındaki sadece kükreyen popülizmin palavra kahramanı olan Williams Jennings Bryan’ı , ‘Kötü Kalpli Cadılar ‘ Amerikan politikasına sızan çıkarları , ‘Uçan Maymunlar’ ırkçıları , ‘Zümrüd Şehir’ Washinton D.C’yi ve gidip derlerini anlatmak istedikleri Oz Büyücüsü ABD Başkanını temsil eder ve Oz Büyücüsü yani Başkan güçsüz dermansız bir ihtiyardır tıpkı Zümrüd şehir gibi illüzyondan ibarettir.

Politik ve Edebi yanı olan bir eserin şifrelerini çözmek için sanatın matematiği şart . Tamamen duygusallıktan uzak yetenek , ahlak ve akılla ilgili bir durum .
Saygıyla Kayda Geçtik efendim

Etiketler
Barış Yarkadaş