Bugün 30 Ekim! Kars'ın Kurtuluşu. Gelin size biraz daha, bir kez daha Kars’ı anlatayım…

Bugün size doğup büyüdüğüm baba ocağımı, ana kucağımı, toprağını, suyunu, insanını çok iyi bildiğim memleketimi anlatayım. Filmi biraz geriye sararak, geçmiş...

Bugün size doğup büyüdüğüm baba ocağımı, ana kucağımı, toprağını, suyunu, insanını çok iyi bildiğim memleketimi anlatayım. Filmi biraz geriye sararak, geçmiş, gün, gelecek bağlantısı kurarak memleketimi hep özlemle, sevgiyle, tebessümle, yaşanmışlıklarıyla, anılarıyla hatırlamamın nedenlerini anlatayım…

Bugün size gölgesi ve gövdesiyle dost saydığım, sırtımı her daim bir kaya gibi dayadığım, geçmişiyle, mimarisiyle, çağdaş yapısıyla, 6 Ekim büyük Atatürk’ün Kars’a gelişiyle gururlandığım memleketimi anlatayım...

Bugün size yurtsever, ilerici, demokrat, kentine bağlı, bin bir çileyle kazanılan cumhuriyetin değerlerine, 57 yıla bir asır sığdıran Büyük Atatürk’ün yaptıklarına yürekten inanmış, laisizmi benimsemiş, dinsel, mezhepsel ilişkilerle yaşamına yön vermeyen memleketimi anlatayım…

Bugün size dostluk köprüleri kuran ve asla yıkmayan insanların yegân olduğu, etnik kışkırtmalara karşı dikkatini hep koruyan, insanının çelebi, kadının konuksever, yaşlısının cömert, gencinin çağdaş olduğu memleketimi anlatayım…

Baştan ve peşinen söyleyeyim! Kars deyince; Çocukluğu ve gençliği top, tüfek, barut, kan, gözyaşıyla dolu bir ülkenin evlatlarının savaş ve çatışma ortamında geçen yıllarını hatırlıyorum. Hastalıkların kırıp geçirdiği bir toplumun, savaş rüzgârları çok sert esen bir dönemin, zorluklarla, yokluklarla, kaçarak, göçerek varoluş mücadelesi veren bir halkın neler çektiğini hatırlıyorum. Sonra da adı Atatürk olan mucize sayesinde ve onun kurduğu Cumhuriyet sayesinde bir baltaya sap olanların verdiği mücadeleyi ve büyük kurtarıcıya olan saygı ve bağlılığını hatırlıyorum…

Sözü dolandırmadan söyleyeyim! Kars deyince; Koca yürekli hemşerilerimi, kadim dostlarımın başını çeken okuldaşlarımı, arka çıkan, sahip çıkan baba dostlarımı, önümüze açılan kapılardan geçmemizi sağlayan öğretmenlerimi, vefa küpü öğrencilerimi, ekip ruhunun, mesleki dayanışmanın en güzel örneklerini veren meslektaşlarımı, sağlam bir kale gibi sırtımızı dayadığımız memleketimizin çağdaş yüzünü hatırlıyorum…

Yan yollara sapmadan söyleyeyim! Kars deyince; Ritmiyle, sazıyla, sözüyle, oyunuyla, marşıyla, türküsüyle, şarkısıyla, o koşullarda sahnelenen yerel temalı oyunlarıyla, canlı orkestrasıyla, inanılmaz korosuyla insanın yüreğine dokunan, ruhunu sarmalayan muhteşem müziğimizi ve folklorumuzu hatırlıyorum…

Kars deyince! Kültürel ve sosyal etkinliklerin arka planındaki emek, birikim, bilgi, duyarlılık, girişimcilik, yoktan var etme, özveri, çalışkanlık, azim, kararlılık gibi olmazı olur kılanları, katkı sunanları sevgiyle saygıyla anarak hatırlıyorum…

Kars deyince! Babalarımızın ellerinde alın teriyle kazanılmış sıcak ekmek ve güler yüzle geldikleri evlerimizi, bir dosttan çok öte olan, yaratıcı, etkileyici, akılcı sonuç almak için çabalayan yiyip içmesini de, deyip gülmesini, çalıp oynamasını da çok iyi bilen eski kuşağı hatırlıyorum…

Kars deyince! Konu komşu, hısım akraba, eş dost ziyaretlerini ziyafete dönüştüren annelerimizi, hangi etnik kökenden olursak olalım ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, insanın içini ısıtan fıkralarla ortamı yumuşatan babalarımızı, kız alıp kız veren, kirvelik, nikâh şahitliği yapan, aile içi kavgaları varlığıyla ve ağırlığıyla barışa çeviren büyüklerimizi hatırlıyorum…

Kars deyince! “Gelsin para gitsin değerler” demeyen, içinde ruha iyi gelen, yaşanmışlıkları özenle koruyan, öfkesini de, sevincini de dozunda yaşayan vefa küpü hemşerilerimizi hatırlıyorum…

Kars deyince! Pek çok kitabıma ve yüzlerce yazıma ilham kaynağı olan, gücüme güç, konularıma konu katan memleketimi bir anneyi, bir dostu, bir toprağı, hele de baba evini özlemek gibi bir bağlılık ve bağımlılıkla andığımı hatırlıyorum…

Kars deyince! Her karışını adım adım bildiğim, derdiyle dertlenip, sevinciyle sevindiğim, karında üşüyüp, buzunda düştüğüm, insanını, huyunu, suyunu, yapısını, ürününü, yağını, balını önemseyip özlediğim toprağımı hatırlıyorum…

Kars deyince! Ailelerimizin okumamız için teşviklerini, özverilerini, tüm ailenin bir arada olduğu baba ocağımızda kurulan sofralarda; Atatürk’ten eğitime, edebiyattan şiire, kitaplardan yerel sanatçılara uzanan ve ufuk açıp yol gösteren sohbetleri hatırlıyorum…

Kars deyince! Memleketime dair anıları olanlar ya da olmayanlar, yolu oralara düşenler ya da düşmeyenler, yolu oralardan geçenler ya da geçmeyenler ne der, ne düşünür bilmem ama! Size bir sır vereyim mi? Kimseye söylemeyin, benden de duymuş olmayın! Ardahan’ın nüfusu 190 binden 100 bine düşmüş. Üretimin durması, esnafın yaşadığı sorunlar nedeniyle kepenk indirmesi, genç işsizliği nedeniyle; “sorma ne haldeyim!” dercesine göç veren Ardahan’ı düşünüyorum…

Kars deyince! “Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte!” diyen Nazım Hikmet’in sözünden yola çıkarak; göçüp giden aile efradıma, gencecik uçup giden dostlarıma, erkenin erkeni ölümleriyle sarsıp giden arkadaşlarıma hangi sözlerle sitem edeceğimi bilemiyorum…

Demem o ki; Uzaklık ve yakınlık kilometrelerle değil, gönül adımlarıyla ölçülür, özlemin kilometre hesabı olamaz! Hasret ağırdır işte var mı ötesi?

30 Ekim Kurtuluş Günümüz kutlu olsun…

Etiketler
Kars