Bekir abim ölmedi, hiç ölmeyecek ki...

Milyonların sevgilisi, gönüllerin kahramanı, kelimelerin efendisi, ağaçların, çiçeklerin, kedilerin, köpeklerin, kuşların karıncaların, insanların ve doğanın...

Milyonların sevgilisi, gönüllerin kahramanı, kelimelerin efendisi, ağaçların, çiçeklerin, kedilerin, köpeklerin, kuşların karıncaların, insanların ve doğanın dostu olan Bekir Coşkun hiç ölür mü?

Bekir Abi ölmedi…

Çünkü medyanın duayeni, kitapları ile fikirleri ile 10. Köy yazıları ile kalplerimizde hep yaşayacak.

Bekir Abi hiç ölmeyecek…

Değerli okurlarım,

Kasım 1981'de askerden döndüm gazeteci babama, askerden sonra bana yüksek tirajlı gazetelerde iş bulacaktın dedim.

Uçar iş hanında 11 yıl çalıştığım Yeni Tanin 3. katta, Günaydın 2. katta idi ve babam, "Bekir ile konuşayım" diyerek yanına gitti, 3-5 dakika sonra geldi ve "Haydi git Bekir seni bekliyor" dedi.

Kapıdan girdim, "Gel bakalım Faik baba gibi iyi bir gazeteci misin bakalım" dedi ve sorduğu soruları yanıtladım.

Bekir Coşkun dedi ki;

"Orhan, gazetecilik çok zor bir meslektir. Çoğu zaman gece-gündüz, tatil-bayram demeden haber peşinde koşmaktan eşini, oğlunu evini ihmal edeceksin. Gazetecilik öyle bir meslektir ki Sedat Simavi'nin dediği gibi; Gerekirse kalemini kıracak asla satmayacaksın. Haldun Simavi'nin de benim de yalan habere asla müsamahamız yoktur. Gerçekleri sadece doğruluğunu teyit ettiğin haberleri yazacaksın. Umarım Faik Baba gibi başarılı bir gazeteci olursun."

Değerli okurlarım,

Haber müdürü Ferudun Büyükavcı o gün ilk görevimi verdi.

Ankara'da özel halk otobüslerinin ilk kez sefere başlatılması törenini ertesi sabah izleyecektim

Tören biterken baktım ki bir kadın ağlayarak düşürdüğü beşi bir yerde altın kolyesini arıyor. Anons edelim diye kürsüye götürdüm ki bir çöpçü de kolyeyi bulmuş sahibini arıyor.

Gazeteciler tören yerinden ayrılıp Belediye Başkanı Süleyman Önder aracına binerken hemen yanına giderek olayı anlattım. Ve üçünün fotoğraflarını çektim.

Günaydın'a dönüp haberi yazdım, filmleri de İstanbul'a gönderdik.

Ertesi sabah haber toplantısında sıra benim habere gelince Haldun Simavi, "Bu haber harika neden renkli filmi yok?" demiş.

Toplantı bitti iki dakika sonra Bekir abi sert bir ifade ile gelip, "Çöpçü haberi kimin? Neden renkli film kullanılmadı? Feridun, muhabir ile hemen odama gelin" dedi.

"Haldun Bey işten atılmanı söyledi. Neden renkli çekmedin?" diye sordu.

Abi Feridun siyah beyaz film verdi. Renkli filmim yoktu ki dedim.

İkinci gün işten atılmamı Bekir Abi önledi.

Doğru haber ilkesi için bir örnek daha vereyim.

İlkokul 8 yıla çıkıyor, okula başlama yaşı 6 oluyor diye yasa tasarısını yazıp 1982'de manşet oldum.

Saygı Öztürk, Hürriyet gazetesinde Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam'ın demeci ile yalanlayınca tekrar atılma aşaması yaşadım. Yasa tasarısının bakan imzalı belgesini gösterince işten atılmaktan kurtuldum.

Değerli okurlarım,

Bekir Coşkun harika yüreği, deneyimli gazeteciliği ve nüktedanlığı ile kaleme aldığı yazılarıyla birçok siyasetçi tarafından da takdir edilirdi ta ki AKP iktidarı gelinceye kadar.

Erdoğan başbakanlığı döneminde bir yazısı için Bekir Coşkun'u, "O zat ne yazık ki bütün kaleminden pislik akan bir zat olduğu için böyle şeyler yapıyor" diye eleştirdi.

Coşkun ise, "Üzülmeyin arkadaşlarım... Benim kalemim hep şefkat, merhamet, sevgi istedi... Kine, nefrete, merhametsizliğe kızdım... Beni eleştirirken "Kaleminden pislik akan" demesi, asıl bir Başbakan'a yakışmadı... Tabi ki dava açacağım... Yargı yoksa o zaman sığınacağım tek yer kalır; sizin vicdanlarınız... " diye yanıt verdi.

O gün vicdanlarına sığındığı okurları bugün vicdan sahipleri olarak hayatını kaybeden Bekir Coşkun'a muhteşem şekilde sahip çıkıyorlar.

Bekir Abimin kaleminden meslek hayatı boyunca asla pislik akmadı.

Sevgi aktı, şefkat aktı, iyilik aktı, eleştiri aktı, gerçekler aktı.

Kelimeler onun yazısında birer toplumsal mesaja dönüştü ki tabi anlayana, anlamak isteyene.

Değerli okurlarım,

Bu fotoğrafı 1984 yılında Bodrum Aktur'da merhum Özal'ın yazlık evinde çektim.

Bekir abi birkaç gün sonra şöyle yazdı:

"Orhan da yanına uzanıp söyleşi yapacaktı ama utandı. Orhan, 'Turgut Bey kalk otur ayıp olur yatarak söyleşi yapmak' dedi. Başbakan öyle rahat bir insan ve öyle mütevazı bir insandı ki bizden, ailemizden biriydi."

Bekir abimle ilgili bir anı daha yazayım.

1984 yılında Özal yeni yapılan otelleri gezerken Side'deki jandarma kampına davet edildi ve nizamiyede bir manga askerle karşılandı.

Kot pantolon ve tişörtlü olan Özal, askeri selamlarken Semra Özal askerlerin arkasından geçince, "Özal tişörtle askeri birliği selamladı" diye fotoğraflı haber yaptım.

Özal'ın o bayram tatilinde şortla denize girdiği fotoğraflarım da Günaydın'da yayınlandı.

Bekir abi Sabah Gazetesine geçip 10. Köy yazısında, "Özal o kadar gayrı ciddi bir başbakandı ki askeri birliği şortla denetlerdi" diye yazdı.

Beki abiyi aradım anlattım, 3-4 gün sonra düzeltti.

Ancak "Tişörtlü askeri birlik denetimi" Özal'ın siyasi sicilinde kaldı.

Değerli okurlarım,

Bekir Coşkun için yazacak o kadar çok şey var ki yerim yok.

Mekânı Cennet, ruhu şad olsun. Allah eşi Andree ile oğlu Tolga'ya sabır versin.

Bekir Coşkun ölmedi kalplerimizde yaşayacak…