Erdoğan, Miçotakis İle keşke Ege’de bir yerde görüşseydi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile İstanbul’da, Boğaziçi’nde bir araya geldi. Öğle yemeğindeki buluşmanın adresi de Vahdettin Köşkü...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile İstanbul’da, Boğaziçi’nde bir araya geldi. Öğle yemeğindeki buluşmanın adresi de Vahdettin Köşkü idi.

Hemen söyleyeyim; Erdoğan’ın yerinde olsaydım görüşmeyi İstanbul’da ve işgalci bir İngiliz gemisiyle yurdu terk eden son padişahın adını taşıyan köşkte değil de Ege’de bir yerde, 9 Eylül 1922’de emperyalizmin yedeğindeki işgalci Yunanistan’ın bozguna uğrayarak ayrılmak zorunda kaldığı İzmir’de yapardım. Hatta Çeşme’de, 4,5 mil ötedeki Koyun Adası’nı gören bir yerdeki öğle yemeğinin tadından yenmezdi!

SORUNLARA KARŞIN ÜST DÜZEY TEMASTA OLMAK İYİDİR

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, iki saatlik görüşmede Erdoğan ve Miçotakis Türkiye-Yunanistan ilişkileri yanında güncel jeopolitik gelişmeler, bölgesel ve uluslararası sorunlarla birlikte Ukrayna-Rusya savaşını ve yansımalarını da ele almışlar.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla yeniden yapılanmakla karşı kaşıya gelinen Avrupa güvenlik mimarisine paralel olarak Türkiye ve Yunanistan’ın sorumluluğu da konuşulan konular arasında verilen bilgiye göre.

Tabii anlaşmazlıklara karşın Ankara-Atina arasındaki iletişim kanallarının açık tutulması, ilişkilerin iyileştirilmesi niyetinin ortaya konulması, ticaret hacminin arttırılması yaklaşımı, bölgesel gelişmelerle ilgili gündeme birlikte pozitif bakış değerlidir.

İki devlet arasındaki Kıbrıs, Batı Trakya’daki azınlık, Ege’deki sorunlar gibi kronikleşen sorunlara güncel sorunlar da eklendi. Artık göç sorunu da çok önem kazandı. Çünkü Orta Asya ve Ortadoğu ile Asya ve Afrika’dan Türkiye’ye gelen göçmenler AB üyesi olan Yunanistan üzerinden Avrupa’ya geçmek istiyor. Yunanistan, büyük bir göçmen kitlesini depolayan Türkiye’nin depoyu gevşetmesinden çok çekiniyor. Öte yandan Yunanistan’ın PKK ve FETÖ’ye kucak açması da Ankara’yı haliyle çok rahatsız ediyor.

ŞU AİDİYETİ BELİRLENMEYEN ADALAR SORUNU

Erdoğan ve Miçotakis’in keşke Ege’de bir yerde, örneğin Çeşme’de hem de Koyun Adası’nı gören bir yerde buluşması önerim bir fantezi değil elbette. Türkiye-Yunanistan arasındaki sorunların başlıcaları arasında yer alan ve henüz iki devlet arasında istikşafi görüşme konusu olan, statüsü ve aidiyeti belirlenmemiş 18 ada ile bazı kayalıklara dikkat çekmek istedim (Düşünebiliyor musunuz; bir Yunan yurttaşı statüsü belirlenmemiş Koyun’a yerleşebiliyor, seyahat edebiliyor ama Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı ancak Sakız üzerinden pasaportla seyahat edebiliyor!). Çünkü Kardak krizinden sonra bu adalar aidiyeti ve statüsü belirlenmiş olmasa da Yunanistan tarafından göz göre göre işgal edildi! Üstelik işgal edilmekle kalmadı, silahlandırıldı! Oysa, bırakın bu adaları, 12 Ada’nın bile silahlandırılmaması gerekiyor, çünkü 12 Ada silahlandırılmaması koşuluyla İtalya üzerinden Yunanistan’a bırakıldı. Çeşme’nin karşısındaki Koyun Adası da Yunanistan’ın işgal ettiği aidiyeti ve statüsü belirlenmemiş adalardan birisi ve iskana açılmış durumda!

Türk basınında çokça konu olan, hatta statüsü ve aidiyeti belli değilken, iki devlet arasında istikşafi görüşme konusu olduğu halde aşırıya da kaçılarak Türkiye’ye ait olduğu halde işgal edilmiş gibi lanse edilen adalar konusunun Erdoğan ve Miçotakis arasındaki görüşmenin başlıklarından birisi olmuş mudur acaba? Aynı şekilde 12 Ada’nın silahlandırılması meselesi de… Yunanistan üst düzey askeri yetkililerinin ve siyasi makamlarının hadsizce el konulan adalara yaptıkları ziyaretler, bu adalara kurulan karakollar, yapılan dini mabetler halkımızı irite ediyor ve son derece kışkırtıcı. Ancak AK Parti-Erdoğan bu tablo karşısında 1990’lardaki Kardak krizi sırasındaki refleksi dahi gösteremedi. Yunanistan’ın hadsiz ve ölçüsüz adımlarına karşı Hulusi Bey’in son dönemdeki bazı sözlü çıkışları, demeçleri adet yerini bulsun kabilinden kaldı.

EGE ADALARININ GENEL OLARAK STATÜSÜ VE YUNANİSTAN’IN İHLALLERİ

Bu vesileyle, söz konusu, istikşafi görüşme konusu olan adalar ile silahlandırılmamak koşuluyla Yunanistan’a bırakılan 12 Ada’ya ilişkin bazı aydınlatıcı notlar düşmek isterim…

1)Akdeniz ve Ege bir zamanlar Osmanlı gölü idi. Ancak tabii ki şimdi durum farklı ve Lozan ve Montrö Anlaşmaları var. Türkiye de Yunanistan da bu anlaşmalara uymakla yükümlü.

2)Lozan ve onun devamı olan Montrö Anlaşmaları hangi adaların Türkiye, Yunanistan ve İtalya’ya bırakıldığını belirlemiştir. Rodos’un da içinde olduğu kıymetli ve yüzölçümü geniş 12 Ada, İtalya’ya verilmişti fakat İkinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin müttefiklerle birlikte hareket etmemesi gerekçe gösterilerek Yunanistan’a verildi. Uluslararası camianın mağlup İtalya’nın elinden bu adaları alıp tarafsızlık politikası izleyen Türkiye’ye vermeyip veya Yunanistan ile Türkiye arasından paylaştırmayıp tamamen Yunanistan’a bırakması makul olmamıştır.

3)Yunanistan, silahsızlandırılma ve askerden arındırılma koşuluyla kendisine verilen 12 Ada’yı silahlandırarak anlaşmayı çiğnemesine karşın gerek NATO gerekse BM tarafından bu durum görmemezlikten gelinmiştir.

4)Lozan Anlaşması, 12 Ada ve her iki devletin karasuları dışındaki ada ve kayalıkların aidiyetinin Türkiye ve Yunanistan arasındaki görüşmeler yoluyla belirlenmesini öngörmüştür. Nitekim, İsmail Cem ve Papandreu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde bu sorun “istikşafi görüşme” konusu olmuş, ancak daha sonra rafa kalkmıştır.

SONUÇ

Söz konusu adaların aidiyet ve statüsüne ilişkin Yunanistan’ın tavrı açıktır. Hadsiz işgal, görüşmenin ötelenmesi ve uygun zaman ve zeminde de resmen topraklarına katma! Türkiye’yi zayıf bulduğu anda tıpkı 12 Ada’da olduğu gibi uluslararası topluluğu arkasına alarak güya ‘işi bitirecek’ ve 18 ada ve bazı kayalıkları resmen de haritasına geçirecek!

Oysa bu adalar Türkiye açısından ciddi bir egemenlik sorunudur. Yunanistan’ın şımarıkça oldubittilerine müsaade edilmemelidir. Ankara’nın uluslararası kuruluşlar nezdinde etkin bir şekilde bu ihlali de 12 Ada’nın silah ve askerden arındırılması gereğini de gündeme taşıması kaçınılmaz. Umarım, Erdoğan bu konuda da Miçotakis’e uyarıda bulunmuş ve Kardak’ı hatırlatmıştır.