Hacı Bektaş-ı Veli

“Keramet baştadır taçta değildir. Hararet nardadır sacda değildir.Her ne arar isen kendinde ara, Kudüs’te Mekke’de hac'da değildir.” Hacı Bektaş-ı Veli (1209...

“Keramet baştadır taçta değildir. Hararet nardadır sacda değildir.
Her ne arar isen kendinde ara, Kudüs’te Mekke’de hac'da değildir.”

Hacı Bektaş-ı Veli (1209 – 1271) Horasan’ın Nişabur kentinde doğmuştur. Hacı Bektaş-ı Veli'nin doğum ve ölüm tarihleri kaynaklara göre değişiklik göstermektedir. Bazı kaynaklarda doğumu 1248, Anadolu'ya girişi 1270–1280 yılları arası, ölümü ise 1337; bazı kaynaklarda ise doğumu 1209, ölümü 1271 olarak geçmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli Ahmet Yesevi'nin öğretilerini takip etmiştir. “Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu'ya geldikten sonra dini, iktisadi, askeri (Yeniçeriler) ve sosyal teşekkül olan ve bağlı olduğu "Ahilik Teşkilatı" ile bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı Devleti'nin sağlam temeller üzerine oturmasında ve Anadolu'da sosyal yapının gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. Osmanlının temel felsefesinde etkileri önemlidir.” Hacı Bektaş-ı Veli, Nişabur’dan ayrıldıktan sonra Nevşehir’de Hacıbektaş olarak bilinen Suluca Karahöyük’e gelip yerleşmiştir. Orada bir tekke kurarak halkı eğitme ve aydınlatma faaliyetlerine devam etmiştir.

Felsefesi; eşitlik, Allah sevgisi, insan sevgisi hoşgörü, paylaşım, toplumsal barış, dürüstlük ilkeleri üzerine kurulmuştur. Hacı Bektaş-ı Veli; ilmi, bilimi, doğruyu, dürüstlüğü, insanlığı, insanın insan olmasının erdemini, hoşgörüyü, kardeşliği, birliği, beraberliği, dostluğu, irfanı erkânı ve edebi bıkıp usanmadan anlatmıştır. “Makâlât adlı eserinde çeşitli dini ve tasavvufi meseleler çok açık bir şekilde ele alınmıştır. Makalât, dört kapı-kırk makam tertibi üzere kaleme alınmıştır. Dört kapı (şeriat-tarikat-marifet­-hakikat) kırk makam anlayışı Türk mu­tasavvıflarının kabul ve takip ettikleri bir anlayışıdır.” Türkis­tan'da Ahmed Yesevi ile başlayan tasav­vuf hareketi, Anadolu'da Hacı Bektaş-ı Veli, Mevlana ve Yunus Emre ile hayat bulmuş­tur. “Yunus’un Yunus olmasında önemli katkısı olan Hacı Bektaş-ı Veli’dir.” denir. Devrin ilerisinde olan bu üç isim Anadolu hoşgörüsünün temellerini atmıştır.

“Hacı Bektaş-ı Veli'nin derslerini ve sohbetlerini takip ederek onun tarikatına bağlananlara, tasavvuftaki usule uyularak "Bektaşi" denilmiştir. Bektaşilik de Hacı Bektaş-ı Veli'nin adına kurulmuş olan bir alevi sufi tarikatıdır. Bektaşi anlayışı, Anadolu’nun yanı sıra Balkanlar, Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna, Kosova, Makedonya, Gül Baba türbesinin bulunduğu Macaristan'ın Budapeşte şehrinden Azerbaycan'a kadar birçok yerde kabul görmüş ve benimsenmiştir.” Bektaşilik hümanist esaslı bir öğretidir. Öğretinin odağında "insan" vardır. Amacı, İnsan-ı Kamil olarak tanımlanan, olgun, yetkin insana ulaşmaktır. Bu ise bir eğitim sürecini gerekli kılar. "Eline, beline, diline hâkim ol" sözü sistemin özüdür. Özgür ve düşünen beyinler isterler. Bağnazlıktan uzak, incitici olmadan hicvedebilen, Tanrı'ya sevgiyle yaklaşan bir anlayışı benimseyen felsefeleri mevcuttur. Bu felsefenin ürünü olan kadınlı erkekli işbirliği önemlidir.

Hacı Bektaş-ı Veli İslam inancı ve Türk kültürünü birleştirmiştir. Hoşgörüye dayalı ilmi ve düşünceleri ile kısa zamanda geniş halk kitlelerine ulaşmayı başarmıştır. İslamı kolay ve evrensel bir hale getirmede katkısı vardır. O, kolaylaştırmıştır, zorlaştırmamıştır. Sistemi insan sevgisine dayanır. Onun inancına göre insanları aydınlığa götürecek ve onları kurtaracak olan sevgi “ilahi aşk”tır. Tasavvuf Tanrının sırrına ermeyi, onun varlığına ulaşmayı amaçlar. “Bektaşi felsefesi tasavvufa dayanmakla birlikte daha çok dünyevi düşünceyi önde tutar. Âşık her şeyde Tanrının güzelliğini görür. İnsan da onun bir parçasıdır, Tanrı’dan bir ışık taşır. Tanrı insanı yaratırken kendi ışığını ve güzelliğini ona vermiştir.”

Bektaşi felsefesi tasavvufun yanında tenasüh’e de (ruhların beden, cisim ve hayvan arasında dolaşımı) yer verir. “Bu yola bağlananlar ölmezler ancak görünüş değiştirirler.” “Bektaşilere göre ruh özüne gitmeye çabalar. Beden bir kafes, ruh bu kafes içinde bir kuş gibidir.” denmiştir. “Ölüm, Bektaşi için ayrılık değil, sevgiliye kavuşturan ışıklı bir yol ve yeni bir evrene doğuş olarak kabul edilir.” Ölüm ruhun kılıf değiştirmesidir. İstekleri öldürmeyi değil onları denetim altına almayı öğütler. Yazgıya boyun eğip evrenin sürekli değişimi karşısında durgun ve eylemsiz kalmayı yeğlemez. Bektaşilik ve Mevleviliğin en temel özelliği sürekli değişim ve gelişimdir. Bektaşiliğe göre insan Tanrının en büyük yapıtı ve ondan bir parçadır. İnsan Tanrının güzelliğini yansıtan bir aynadır. Bu felsefeye göre arayan aradığını yine kendi gönlünde bulacaktır.

Kendisinin bazı güzel sözleri ile bitirelim...

"Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil."

"Kadınlarınızı okutun"

"Gözü ileride, gönlü geride olan kimse, yola gidemez."

“İncinsen de incitme”

“Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu”
“Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.”

“Her ne ararsan kendinde ara.”

"Benim üç iyi dostum vardır. Ben bu dünyadan göçünce: Biri evde kalır, biri yolda kalır, biri benimle gelir. Evde kalan; malımdır. Yolda kalan; hısımlarımdır (tanıdıklarım, ailem)

Benimle gelen; iyiliğimdir." Hacı Bektaş-ı Veli