Aşk.. Beynin en romantik hastalığı

Çiftlerin birbirine olan bağlılıkları sayesinde soyun ve insanlığın devamı için meydana gelen ve çocuğun bakımını sağlayan bir sigortadır aşk...Bu sigorta...

Çiftlerin birbirine olan bağlılıkları sayesinde soyun ve insanlığın devamı için meydana gelen ve çocuğun bakımını sağlayan bir sigortadır aşk...Bu sigorta aynı zamanda da beyindeki en romantik anomaliyi oluşturur...

Anomali; psikoloji biliminde hastalık olarak adlandırılmasa da normalden oldukça sapma gösteren durumlara verilen isimdir. Yani işimize geldiği gibi adlandırıyoruz biraz da, hayatın işlevselliğindeki kar zarar algısına bakıyoruz değerlendirirken ki kimine göre kar olan kimine göre zarar değil mi ?!..

Yani şimdi aşktan bahsediyoruz öyle yekten hastalık falan diyemeyiz aşka, iki kere düşünüp öyle konuşmak gerek, dünya aşk için dönmekteyken, ki Mevlana’nın Şems yansımasında Yaradana olan aşkı ile gerçekleşen bir dönüş değil bu dönüş günümüz dünyasında; yukarı doğru değil kendi etrafında günümüz dönüşleri ekseriyetle!...

Ekonomiler, dünya piyasası, kapitalist sistem herşey aşk üzerine dönüyor aslında, ama nasıl bir aşk ; bu nesil aşklar çoğunlukla 50' lerin romantik “Singin’in the Rain” filmi tadında olmamakla birlikte, son model arabalar, yatlar, katlar, seyahat çekleri alt başlığındalar maalesef çoğunlukla, böyle olsa bile yine beyinde aynı anomali (normdan sapma) oluşmaktadır.

Yani aşka götüren koşullar ve değer yargıları zamanla değişse de; kimine bir çift güzel göz, kimine bol sıfırlı bir çek ... Sonuçta aşkın beyinde yarattığı değişim aynıdır, sebebi ne olursa olsun aşka yüklediğiniz anlam romantik bir film tadında olsun ya da olmasın...

Aşk, o dopamini yani hazzı beyinde patlatır yani aşk uçurur...Tıpkı oksitosin takviyesi alındığındaki gibi – oksitosin çiftler arasında güvenli bağlanmayı ve bunu sürdürmeyi sağlayan bir aşk yan ürünüdür, aşk ve bağlılık sağlayan hormondur - ... Arası bozuk çiftlere gerçekten de oksitosinin burundan fısfıslatılan formları önerilir, çünkü aşıklarda sarıldıkça, seviştikçe, birlikte vakit geçirdikçe ve birbirlerine iltifat ettikçe oksitosin hormonu yükselir ve aşkın, ilişkinin devamını da bu hormon sağlar ki oksijen yerine oksitosin solunsa ya da bidon bidon içilse de düzelmeyecek ilişkiler vardır; onlar da bu bidonla tüketimden sonra oluşan oksitosin yüklemesinden sonra aynı evin içindeki eşe değil de; tv dizilerine bağlanırlardı heralde ya da arabalara ya da plates topuna, evin kedisine, işlerine, ayakkabılarına ya da başka birine ! o yüzden tam da bitmemiş ilişkiler için öneriyoruz biz bu oksitosinin fısfıs formunu, ne olur ne olmaz...

Velhasıl en ilkel beyin lobumuz olan Limbik sistem; ye, iç, üre haz al diye alttan alttan dürterken, ki bu dürtmeler en olmadık yerlerde de olabilir ,hemen limbiğin dediğini yapmıyoruz önce bir prefrontal kortekse(beynin mantık alanı) soruyoruz; hocam uygun mu şimdi bu iş toplantısında yandaki hatunun kiraz dudaklarına yapışmak ... üstelik parmaklarda halkalarla! ya da çantadaki cipsi toplantı ortasında katır kutur yemek uygunmudur söyle hocam....hoca diyor ; “hayır evladım” “ sen insansın, seni hayvandan ayıran milyon yıllardır geliştirdiğin korteks sistemi boşuna mı duruyor orda”... hemen yapılıyor bir kar zarar analizi ve iş toplantısı devam ediyor vukaatsız...Velhasıl koşullar da uygunsa limbik sistem orbitofrontal kortekse(frontal korteksin bir bölümü burası da, hazzın ortama uygun değerlendirmesini yapar) sinyaller çakıyor 7/24 git o aşık olunan zatı muhteremi gör diye ...

Limbik sistemden orbitofrontal kortekse çakılan bu yoğun sinyallerden ışıklı bir otoban oluşur ki bu otoban 10 şeritli gidişi olup dönüşü olmayan yoldur...Artık bu noktadan sonra takıntılı bir şekilde bütün yollar sevgiliye çıkar ; eskiler limbikten orbifrontale giden bu yolu taa o zamanlar farketmişler ve kara sevda demişler adına; ne kadar kara, o kadar ışığa ihtiyaç var bir nevi dopaminin ışığına, sevgilinin gülcemalinde gizlenen...

Yani Aşk; hem obsesyondur yani bir nevi takıntıdır, hem bir çift güzel gözde saklanan dopamine bağımlılıktır , beynin en romantik anomalisidir aşk hastalık demeye dilimin varmadığı... beyindeki kimyasal şölendir, rengarenk havai fişekler patlatan ...

Pempeler daha bir pembe yeşiller daha bir yeşil ve sadece aşığın görebileceği yepyeni renkler keşfettiren dünyayı döndüren aşk...O süre bitince mi yani aşkın süresi,havai fişekler bitince mi ne olur? O zaman sizi bir arada tutan başka bir mekanizma çalışmaya başlar; aşıkken devreye girmeye başlayan yukarıda bahsettiğim oksitosininiz sahneye çıkar ve “sarılın, karışın ,inanın ve güvenin birbirinize” der... onun hazzı da ayrıdır ve gerçek kavuşma da o zaman başlar aslında...
Aşkla...

Klinik Psikolog Nilgün Saltaş

Etiketler
Roma