Trump buradan çevirebilir mi?

Dünya çapında bütün medyanın ABD seçimleriyle yatıp kalktığı bir haftayı geride bıraktık. Özellikle seçimin rengi belirlendikten sonra Biden güzellemeleri ve...

Dünya çapında bütün medyanın ABD seçimleriyle yatıp kalktığı bir haftayı geride bıraktık. Özellikle seçimin rengi belirlendikten sonra Biden güzellemeleri ve dış politikada onunla nasıl anlaşabileceğimiz yorumcuların gözde tartışma konuları oldu. Biz tabii oraya gelmeden önce seçimde neler oldu ve işler nasıl sonuçlanacak bir ona bakalım.

Bu iş karakola ulaştı!

Seçime birkaç gün kala “bu iş karakolda biter” başlıklı bir yazı yazdım. Yazımda farkın anket şirketlerinin iddia ettiği kadar yüksek olmadığı ama Trump’ın karşısında oluşan büyük ittifaktan dolayı yine de kazanamayacağını anlattım. Medyanın büyük bir kısmı ya Biden’ın fark atacağını ya da Trump’ın sürpriz yapacağını iddia etmekteydi. Ben ise konunun gelip eninde sonunda devlet içinde kimin güçlü olduğuna bağlandığına inanıyordum. Öyle de oldu. Küçük bir farkla Biden zaferi olabilecek en kötü senaryoydu. Çünkü Trump sonucu kabul etmeyecekti.

Dediğim gibi önce Trump oyları sayıldı. Bu kısa periyodda Trump yönetimi zafer ilan etti ancak ertesi gün Biden farkı kapatmaya başladı. Aynen beklendiği gibi de Trump’ın hile iddiası gündeme oturdu. Posta ile oy kullanmanın seçime şaibe karıştırdığını söyledi. Açıkçası bu sistem ilk duyurulduğundan beri de şikayet ediyordu. İşin sonunda belli oldu ki Trump bu konuyu üst mahkemelere taşıyacak. Oradan ne sonuç çıkar onu konuşmadan önce Trump’ın iddiaları doğru olabilir mi ona bir bakalım.

Hile var mı?

Trump karşıtı cephe bir işi çok iyi başardı. ABD kamuoyunu seçim gecesi olacaklara 7-8 ay boyunca hazırladılar. Sürekli olarak medyada “ önce Trump’ın oylar sayılacak sonra ise Biden yükselişe geçecek” cümlesi yankılandı. İnsanlar normalde tuhaf karşılanacak bu görüntüye alıştırıldılar. Ve seçim gecesinde aynı beklenen senaryo yaşandığında kimse yadırgamadı. Bu nedenle Trump kamuoyu önünde “mızıkçı” bir görüntü çizdi. Eğer gerçekten bir hile olduysa (ki ABD devletinin Trump’a zerre tahammülünün kalmadığı düşünüldüğünde pek olası) bile artık ona inanacak halk yoktu. 2016’da Hillary Clinton’un sahip olduğu ağlamaklı görüntü bu sefer Trump’a kalmıştı.

Trump’ın iddiası o ki çöplerden kendine verilen oylarla dolu torbalar çıkartılıyor. Sandıklar kapandıktan sonra Biden’a basılan binlerce oy pusulası sayımlara katılıyor. Bu iddiaları kanıtlayabilecek mi göreceğiz.

Yüksek Mahkeme’ye doğru…

İddialara bakacak son karar merci ABD Yüksek Mahkemesi. Daha önceki yazılarda da belirttiğim üzere Trump son dönemde yaptığı şanslı atamalarla burada çoğunluğu ele geçirdi. Bu atamaların ömür boyu orada kalacakları düşünüldüğünde seçimin ötesinde de bir zaferdi.

Seçimin Yüksek Mahkemeye gitmesi hep Bush’un küçük bir farkla kazandığı Florida seçimlerini anımsatsa da şu anda Trump için daha karanlık bir görüntü söz konusu. Çünkü Florida’nın aksine Trump’ın iddialarını kanıtlaması gereken bir çok eyalet var. 2016’da kazandığı eski Demokrat eyaletler olan Pennsylvania, Michigan ve Wisconsin’in tamamını kaybetti. Bunun üstüne daha önceden Cumhuriyetçi olan Arizona ve Georgia da kaybedilince Trump’ın yükü epey çoğaldı. Bu kadar eyaleti kaybetmişken kendi yakınında olan Yüksek Mahkeme yargıçlarının onun lehine vereceği kararı kamuoyunu ikna etmeyecektir.

Görünen o ki Trump hükümeti geri adım atmak istemiyor. Karşısında çok büyük ve güçlü bir ittifak varken yanında partisini bile bulamıyor. Dün gece oğul Trump Eric “ Parti nerede? Seçmen bunu unutmaz” diye bir tweet atıp sonrasında sildi. Buradan anlaşılan o ki Cumhuriyetçiler kendilerine bir yol çizmişler bile.

Neticede senato ve Yüksek Mahkeme ellerinde kalmışken Biden’a orta yolcu bir kabine kurdurup anlaşarak dört yıl geçirmek niyetindeler. Dört yıl sonra ise teammüllere uygun bir neo muhafazakar aday ile geri dönmek planları var.

Trump ise sonuna kadar mücadele verecek gibi. Beklendiği üzere sokakta gerginlik artıyor. Kavgalar çatışmalar ufak ufak başladı bile. Seçim sonuçlarının açıklanması uzadıkça yangına da körükle gidilmiş oluyor. Her şeyin Biden adına ne kadar pürüzsüz gittiği düşünülürse ben artık işin Trump’a bırakılacağına inanmıyorum.

Seçimin kazananları ve kaybedenleri

Önceki yazımda Biden’ın 35 derecenin üstü 39’un altı bir vücut ısısı ile seçime girmesinin kazanmak için yeterli olduğunu söylemiştim. Çünkü Trump tek bir kişiyken Biden onlarca kişiden oluşan bir grubu simgeliyor. İçine CIA’dan tutun kan emici emperyalistlerden oluşan neoconlarla büyük bir ittifakın adayıydı Biden. Bu nedenle ABD uluslararası maceraları kaldığı yerden devam edecek gibi gözüküyor.

“Kim seçilirse seçilsin Türkiye için farklı olmaz” yorumuna katılmıyorum. Trump’ın dört yıllık yönetiminde ABD Ortadoğu planlarında gram ilerleme kaydetmedi. “ Ama PYD’ye destek verdi!” dediğinizi duyar gibiyim. Trump’ın bütün hamleleri aktif bir plandan ziyade pasif bir reaksiyondan ibaretti. Rahip Brunson mektubu da PYD’ye yardım da böyle okunabilir. Ancak Biden geldiğinde hemen olmasa bile daha aktif bir yol haritası izleyeceklerini düşünüyorum. Türkiye Avrasya ile yakınlaştığı her saniye Biden yönetimiyle gerilmeye devam edecektir. ABD son yıllardaki kayıplarından sonra bu baskı unsurlarını biz ve bizim gibi ülkeler üzerinde ne kadar kurabilecek onu zaman gösterecektir.

Seçimin beki de en önemli kaybedeni ise “kimlik siyaseti” sevdalıları oldu. Belki de son dört yılı “ırkçı ve cinsiyetçi” Trump söylemi ile geçiren ABD solu azınlık ve kadınlarda büyük hayal kırıklığına uğradılar. Hem Müslümanlar hem Latinolar hem de kadınlar bu seçimde Trump’a yönelim göstermişlerdi.

Yani öyle küçük bir artıştan da bahsetmiyorum. Beyaz kadınların %54’ü bu seçimde Trump’ı tercih etmiş. Latinolarda da 2016’ya nazaran hayli büyük artış var. Texas eyaletinde bütün ABD’nin en kalabalık Latino ilçesini Trump kazandı. Hem ABD’nin hem de bizim medyamız bu konuda epeyce çuvallamış oldu. Sabahtan akşama Trump konuşulduğunda yapılan tek yorum “ırkçılık ve cinsiyetçilik” olmasına rağmen halkta pek karşılık bulmadı. Çünkü CNN international izlediğinizde inanması pek zor olsa da ABD halkının renginden bağımsız olarak gündeminde ırk meseleleri epey geride.

Trump’a oy veren azınlıkların en büyük motivasyonu Covid-19 karantinasına girmek istememeleriydi. Zar zor kurdukları işleri batacak hayat standartları düşecekti. Üstüne de Biden’ın Latinoları ikna için kürsüden “despacito” açması ya da “ bana oy vermeyen siyah değildir” gibi gafları tuz biber oldu ve Biden’dan koşarak uzaklaştılar.

Seçimin bir zaferi ise Trump’ı farkla seçmiş savaş alanı eyaleti Florida’nın aynı zamanda asgari ücreti 15 Dolar’a çıkaran yasayı kabul etmiş olmasıydı. Sağa eğilim gösteren bir eyalet aynı zamanda sol bir yasayı onaylamıştı. ABD işçi sınıfının Demokrat Parti tarafından ne kadar ötekileştirildiğini anlamak artık zor olmasa gerek. Demokratlar içinde bu konuda özeleştiriler de başladı zaten. Belki de bu seçimler kimlik siyasetinin bırakılıp sınıf sorunlarının ele alınması için bir umut olmuştur ne dersiniz?

Seçimler yakında sonuçlanacak gibi durmuyor. Haftaya yeni gelişmeleri konuşmaya beklerim. İyi hafta sonları efendim.