Şu hiç anla(ya)madığım siyaset ve siyasetçiler konusunda ileri geri düşünceler

Dernek, federasyon, konfederasyon derken neredeyse 35 yıldır Türkiye’deki esnaf ve sanatkarları temsil eden sayın TESK Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın pandemi dolayısıyla zor günler geçirdiğini söyleyerek “karşılıksız nakit” desteği verilmesini istemiş.

Neredeyse ömrü boyunca bu mesleki kuruluşlarda girdiği hiçbir seçimi kaybetmediğine göre sanırım sayın başkan, “bizim esnafın” kendisine en fazla layık gördüğü, en fazla umut bağladığı kimse olmalı. Hele iktidarda kalma başarısı da göz önüne alınırsa, yine kendisi bu topraklarda geçerli olan siyasetin -açık ara- en büyük bilgelerinden ve uygulayıcılarından olmalı.

Ancak -belki de bizdeki siyasetten hiç anlamadığımdan olacak- yukarıdaki demecini görünce söylediklerine bir türlü anlam veremedim.
Diyor ki:
Esnaf kira borcunu ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor.
Kazancı azalan esnafımıza nakit destek yapılsın.
Yani “Kazanamıyorsun tamam da; al sana devletten para” densin.

Hatırlıyorum, daha önceden de “esnaf şu kira stopajından kurtarılsın” demiş ve bu dileği aynen ana muhalefet partisinin seçim vaadleri arasına bile girmişti.
İşte o zaman da esnafa bununla ne kazandırılacağı konusunu anlayamamış, "herhalde burada benim gibilerin kolayca kavrayamayacağı bir ince siyaset olmalı" diye düşünmüş ve hatta hayıflanmıştım.

Ama hiç anlayamamanın verdiği rahatsızlıktan olacak, şimdi ileri-geri bir söylem sayılsa da bu konuda kafamı kurcalayan birkaç düşünceyi okurlarımla paylaşmak, düşüncelerimin doğruysa doğru, yanlışsa yanlış olduğunu tartıştırarak bu sıkıntıdan kurtulmak istedim.

*
Bu yazıyı yazmama yol açan sayın başkanın; temsil ettiği esnaf ve sanatkâr kesiminin yıllar ve yıllardır sürekli kan kaybı yaşayıp giderek piyasadan -üstelik de daha büyük borçlara batarak- silinmesine rağmen nasıl olup da her seçimi kazandığını görerek çok şaşırmama karşın bu kişisel siyasi başarısını takdir ediyor ve şimdilik o konuyu bir kenara bırakıyorum.

Gelelim kafamı karıştıran şu son demece:
“Esnafa nakit para verilsin”
-Peki neden?
“Efendim kazanamıyor, kirasını, vergisini ödeyemiyor”.
-Peki kazanamayan ve dolayısıyla ödeme güçlüğü çeken esnafın bu durumdan kurtarılması için ona bir şekilde nakit para vermek mi gerekir, yoksa zararına çalışmasını önleyecek, kendisini kazançlı hale getirecek bazı ekonomik tedbirler almak, bazı esnaf dostu ekonomik politikalar uygulamak mı?

Biliyorum, şimdi zaten bunalımda olup bu peşin para lafını duyanlar, kestirmeden gidip “tabii ki nakit para verilsin” yarına allah kerim diyebilirler.
İyi de, eğer “sektör” için ve şimdilik ya da şu pandemili günler için değil de “ömürlük” konuşuyorsak; bu beklentiyle ne zamana kadar?
Kaç bayram, kaç ay, kaç yıl böyle karşılıksız para beklensin?
Esnafın çarkı kendi başına dönmüyorsa bu çarkın sürekli nakit para "lütfedilerek" döndürülmesi mümkün mü?

Haydi “seçim”di, “pandemi”ydi, bayramdı, “cülus”tu derken bir şeyler verildi diyelim.
Eğer düzenli ve sonsuza kadar verilmeyecekse, yani “yukarısı” bu iş kendisine ancak siyaseten yaradıkça verecekse böyle bir “esnaflık düzeni” olur mu?

Eeee hadi diyelim ki siyaset zor durumda ve bu sefer de verdiler üç beş kuruş...
Sonrası?
-Yine batak.
Be esnaf ve sanatkâr kardeşlerim; senin peşine düştüklerin neden önünün açılmasını, kazançlı hale getirilmeni istemez, ne sebeple, hangi aleyhine ekonomik politikalarla böyle muhtaç kaldığını sorgulamaz da değirmenim taşıma suyla dönsün dersin?
Her daim suyun başındakine tabi olmak, ona el açmak, yukarının işine geldikçe hayır hasenatını beklemek mi senin bütün esnaflığın ve sanatkarlığın?

Sırası gelmişken şu kira stopajı yanlışına da değinelim:
Sayın başkan bir tarihte de demişti ki; “Şu esnafın sırtındaki kira stopajını kaldırın, bu esnafa büyük bir yüktür”.

Nedir stopaj?
Bir kere eğer o bir yükse esnafın değil mal sahibinin yüküdür.
Piyasadaki en az birkaç yüz bin muhasebeciden başlayın, kira alan -kira veren herkes de bilir ki, “stopaj” denen şey, kiradaki esnafın mal sahibine ödeyeceği kiradan yüzde yirmisini onun eline vermeyip doğrudan maliyedeki hesabına yatırmasıdır.
Yani kontrattaki her 100 liralık kiranın 80’ini mal sahibine verip 20’sini maliyeye yatırma olayıdır.

Özetle mal sahibine verilecek paradan kesmedir.
Şimdi bu olayda esnaf ve sanatkarlarımız adına deniyor ki esnafın 100 liralık kirasından kesinti kalksın.
Eeeee?
Sanılıyor ki mal sahibinin parasından kesinti kalkınca o 20 lira esnafa kalır!
Yahu, kesinti kalkınca bu sefer o kirayı mal sahibine kesintisiz, tam ve de 100 lira olarak ödemeyecek misin?
Para zaten onun değil miydi?

Hadi böylece mal sahibi parasını her ay “temiz temiz” alacak da esnaf ne anlayacak bu “güzellikten”?
Nasıl düşecek kirasının yükü 80’e?

Durun daha bitmedi…
Yine ülkenin bütün muhasebecilerinden başlayarak bu işlere biraz bulaşmış olan çok kişi bilir ki; stopaja tabi kiralarda verginin oranı yüzde 20 ile sınırlanmıştır.
Kanun böyle.

Bunun yanı sıra, kiralar stopaja tabi tutulmadığı yani mal sahibinin beyan ettiği durumlarda ise elde edilen kira geliri üzerindeki verginin oranı, rakamın büyüklüğüne göre yüzde 40’a yani iki katına kadar çıkar. Çünkü beyan edilen gelirlerde vergi oranı yüzde kırka kadar yükseltilmiştir.

Yani?
Güzellik olsun, yükünü kaldıralım falan derken "bu iyiliğinizle" esnafın kirası üzerindeki vergi yükünü bir güzel iki katına çıkarmış oldunuz ya…
E böylece mal sahibinin eline geçen net geliri de azalttınız farkındaysanız.
Adamın 100 liralık kirasında vergiden sonra eline 80 lira kalıyordu, şimdi 60’a düştü mü?
Düştü tabii…
O da artık 100 liralık eski kira beni kurtarmıyor kirayı 120 yaptım dedi mi?
Diyecek şüphesiz.

Haydi konuyu daha fazla uzatmayayım: Hani bizde "severken öldürmek", “kaş yaparken göz çıkarmak” diye deyimler var ya; aynen öyle.
Esnafın kira yükünü 80’e indiriyoruz derken 120’ye çıkaracaksınız ve bunu siyaset diye yapacaksınız.
Allahtan bu "vergiciliğinizi" zaten vergi diye kıvranan iktidar partisi fark edip "madem öyle işte böyle" diyerek anında yerine getirip size de şükranlarını yolllamadı.

İşin bir başka yanlışını da eklemeden olmaz.
Şimdi diyesiler ki, “Bu stopajla uğraşmak, beyanname vermeyi falan gerektirir, vergi dairesine gitmeyi gerektirir. Sıkıcı işlerdendir; Esnafımızı bu işten de kurtaralım, vergi işiyle ilgileneceğine kendi işine daha çok baksın”.

Eh pes doğrusu…
Yahu, bu işte esnaf kiracıların hepsi ticaret yaptığı için zaten muhasebesini tutturur.
Kira geliri üzerinden stopaj yapılanın da bu işlerle ilgisi olmaz. Şimdi size göre ticaret erbabı beyannamesini verirken onlara “sıkıntı” olur da işin diğer ucundaki mal sahiplerinin neredeyse tamamının bu işlerden uzak, kira geliri dışında algıyla vergiyle işi olmayan yaşlılara, dul hanımlara daha büyük sıkıntısı olmaz mı?
Bu işleri neden muhasebeden anlayan herhangi birine sormazsınız da kendi kalenizi iktidara karşı boş bırakırsınız?

Çok mu uzattık?
Ne yapalım? Bunları bilen var, bilmeyen var.
Bilmeyen esnafımız da sadece aldığı kiraya mahkûm insanlarımız da şunu bilsinler: “siyaset” bazen öyle "sallıyor" ki, sanırsınız sizi bunlar kurtaracaklar.

Ben siyasetten pek anlamam ama şu vergi ve ekonomi işinde söylenenleri duydukça "maazallah" dememek elde değil.
Aman siz siz olun, peşine düşeceğiniz temsilcilerinize de siyasetçilerinize de çok dikkat edin.
"Siyaseti becermek"le bu işler her zaman aynı şeyler değil.