Beyin kanamasıyla İngilizce konuşulur mu?

Beyin kanamasından sonra Türkçeyi İngiliz aksanıyla konuşabilir ya da Türkçe yerine sadece İngilizce konuşabilirsiniz. Peki buna ne sebep oluyor?

Beyin kanamasıyla İngilizce konuşulur mu?

Uzun yıllar İngilizce öğretmenliği yapan Çinli Liu Jiayu, geçirdiği beyin kanamasından sonra birdenbire sadece İngilizce konuşmaya başladı. Kadına yaşı sorulduğunda, "Ninety-four" (94) cevabını verdi.

Beyin kanamasının ardından hastaların kendi ana dilini yabancı bir aksanla konuştuğu veya ana dili yerine yabancı bir dili konuştuğu, buna benzer vakalara rastlamak mümkün. Örneğin en son 70 yıl önce Galler’e giden 81 yaşındaki İngiliz Alun Morgan aniden Galce konuşurken, aynı şekilde hayatında bir kere bile İsviçre’ye gitmemiş olan Almanya'nın Thüringen eyaletinden Sabine Kindschuh da İsviçre Almancası konuşmaya başlamış.

ANA DİLİMİZ BEYİN KANAMASINDAN NASIL ETKİLENİYOR

Deutsche Welle Türkçe’de yer alan Elisa Miebach imzalı habere göre; dil ve konuşma terapisti Anja Lowit, bu bozuklukların çok yaygın olmadığını belirterek görülen vakaları iki kategoriye ayırıyor. Beyin kanamasından sonra bir kişi ana dili yerine sadece başka bir dili konuşuyorsa bu durum "İki Dilli Konuşma Bozukluğu" olarak, ancak kendi ana dilini yabancı biri gibi konuşuyorsa "Yabancı Aksan Sendromu" (FAS) olarak nitelendiriliyor.

Bu edinilmiş dil bozuklukları (afazi) genelde beyin kanaması gibi beyne büyük hasar veren travmalar sonucu ortaya çıkabileceği gibi basit bir kafa travmasından da kaynaklanabiliyor. ABD'nin Atlanta kentinde 16 yaşındaki Rueben Nsemoh, 2016 yılında bir maç sırasında başına çarpan bir futbol topu yüzünden kısa süre komalık olup, sonrasında sadece İspanyolca konuşmuştu. Dil ve konuşma terapisti Lowit, ayrıca İngiliz bir kadının şiddetli bir migren atağından sonra kulağa Fransızca gelen bir aksanla konuştuğunu anlatıyor.

Dilinizi başka bir aksanla konuşsaydınız…

Yabancı Aksan Sendromu her hastada farklı şekillerde ortaya çıkan bir dil ve konuşma bozukluğu. İngiliz kadının vakasına bakıldığında, aslında kadının Fransız aksanıyla konuşmadığı, yalnızca telaffuz ve tonlama hataları yaptığı için insanların onun aksanlı konuştuğunu zannettiği kaydediliyor. Lowit, belli kelimeleri iyi söyleyemeyen, vurgu, tonlama ve telaffuzda hata yapan hastaların, çevreleri tarafından yabancı aksanlı konuşuyormuş gibi algılanabildiğine dikkat çekiyor.

BİRDENBİRE ANA DİL YERİNE YABANCI DİL

Bazı hastalarda ise İki Dilli Konuşma Bozukluğu ortaya çıkıyor. Beyin zarar görünce, insanlar genelde bildikleri her dili konuşabilmeye devam ediyor ancak bu yetenek dilden dile farklı zarar görmüş olabiliyor. Ancak bazı istisnai durumlarda ise hasta kendi ana dilini konuşurken yabancı dilini konuşamaz hale geliyor veya tam tersi, ilk önce yabancı dilini konuşurken kendi ana diline daha sonra kavuşuyor.

Hastaların, bir gün boyunca tek bir dil konuşurken ertesi gün başka bir dili konuştuğu nadir vakalar da mevcut. Uzmanlar, yine de bir hastanın bildiği bir dili artık hiç konuşamamasının o dili anlamadığını göstermediğini hatırlatıyor.

Dil ve konuşma terapisti Anja Lowit, dil ve beyin ilişkisini açıklamak için beynimizi her şeyin yerli yerinde dizilmiş bir giysi dolabına benzetiyor, nasıl gömlekler için ayrı bir bölüm varsa, dil için de ayrı bir yer olduğunu söylüyor. Eskiden hakim olan, ana ve yabancı dilin beynin farklı bölümlerinde olduğu görüşünün doğruyu yansıtmadığını belirten Lowit, gömleklerin renklerine göre düzenlendiğini ve her rengin bir dil anlamına geldiğini kaydediyor.

PAZARTESİ TÜRKÇE, SALI İNGİLİZCE KONUŞMAK

Klinik tabloları inceleyen araştırmacılar, bu vakaların beyin kanamasından sonra beynin eski fonksiyonlarını yerine getirmesi için yeterli enerji bulunmamasına bağlıyor. Beynin aldığı uyarıya göre hastanın sadece bir dili konuşması daha kolay oluyor. Ancak hangi dili ilk önce konuştuğu konusunda farklı teoriler mevcut.

Bir teoriye göre, iki dil bilen birinin ilk önce ana dilini konuşması, hastanın bu dili bebekliğinden beri öğrenmesine dayanıyor.

Ancak zıt bir teori ise, hastaların sadece ikinci dillerini konuşmasının daha kolay olduğunu çünkü beyindeki bu bilginin ana dile göre daha taze olmasına dayanıyor. Bazı vakalarda ise hastaların bu dil bozukluklarını aynı anda yaşadığına da rastlanabiliyor. Buna göre bir kişi, bir resim veya bir anı sayesinde uyarılan beyin, hastayı haftanın bir günü yabancı dil, ertesi gün ise ana dilini konuşmaya yönlendiriyor.

HASTALAR TEKRAR İYİLEŞEBİLİR Mİ?

Birçok iki dilli konuşma bozukluğu vakasında hastanın iki dilini de bir süre sonra tekrar konuşabildiği gözlemleniyor. Yaşa bağlı olarak beyin, geçirdiği kanamadan sonra ölü hücrelerin görevini başka bölümlere yükler ve bu bozuklukları onarmaya çalışır. Dil ve konuşma terapisti Lowit, bu hastaların terapi görmesinin, iyileşme sürecinde en etkili çözüm olduğunu kaydediyor.

Özellikle de ana dilini düzgün konuşamayan hastalar kimlik bunalımına girdiği için konuşma terapisinin yanında psikolojik bir tedaviye de ihtiyaç duyuluyor. Lowit, bu bozukluğa cevap veren en iyi tedavi yönteminin halen araştırılmakta olduğunu ancak vakalar nadir olduğu için ilerlemenin güç olduğunu belirtiyor.

Yaşlılarda görülen dil ve konuşma bozuklukları ise sadece beyin kanamasında değil, farklı bunama çeşitlerinde de ortaya çıkar. Her iki durumda da yanlış telaffuz, hatalı dil bilgisi ve bir sözcüğü hatırlayamama gibi belirtiler görülse de beyin kanaması geçirenlerde aniden ortaya çıkan bu dil ve konuşma bozukluğunda zaman içinde ilerleme katedilebiliyor. Bunamaya bağlı dil kaybının ise yavaşça kötüleştiğine dikkat çeken Lowit, her hâlükârda hastalara, bir veya birkaç uzmanla görüşmelerini tavsiye ediyor.