'Erdoğan'ın imajı çok kötü'

Cumhuriyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, ekonomik krize ilişkin Türkiye'nin iki stratejisi olduğunu ileri sürdü.

'Erdoğan'ın imajı çok kötü'

Aslı Aydıntaşbaş, "Türkiye’nin iki ayaklı bir stratejisi var. Birincisi ABD ile gerilimin iyice derinleştirdiği finansman açığını kapatmak için Kuveyt, Katar, Çin gibi ülkelerden para bulmaya çalışmak. " ifadelerini kullandı.

Aydıntaşbaş'ın bugünkü "Avrupa ile yakınlaşmak için" başlıklı yazısı şöyle:

İçinde yaşadığımız tuhaf dünyanın kurallarını anlamak için, uluslararası ilişkiler okumuş olmanın bir faydası yok. Bir kere, 20’nci yüzyıl öncesine dönmeniz lazım. Tudors ya da Muhteşem Yüzyıl gibi bir tarihi dizi seyretmek, onlarca siyaset bilgisi kitabından daha faydalı olabilir.

Dizilerde yaşanan dönem ile bugün arasındaki tek fark, artık büyük devletler arası rekabetin aheste aheste değil, Twitter hızıyla yaşanıyor olması.
Dün Abdülkadir Selvi önemli bir yazı kaleme aldı. Aslında bugün yapmak istediğim bazı hatırlatmaları da yazısına koyarak benden hızlı davranmış oldu.
Malum, ABD ile olan kriz, zaten kapımızda olan ekonomik krizi hızlandırdı. Buna karşı Türkiye’nin iki ayaklı bir stratejisi var. Birincisi ABD ile gerilimin iyice derinleştirdiği finansman açığını kapatmak için Kuveyt, Katar, Çin gibi ülkelerden para bulmaya çalışmak.

(Ki burada hükümete temkin öneriyorum. Kimse Türkiye’de kural bazlı düzenin -rules-based order- yeniden tesis edildiğini görmeden buraya para akıtmaz. Çinlisinden Kuveytlisine kadar tüm finansörler, keseyi açmadan önce ekonomide kural ve kurumların yeniden tesis edildiğine emin olmak isterler.)

Türkiye’nin ikinci stratejisi ise, Avrupa ile yakınlaşmak. Avrupa ülkeleri zaten Donald Trump’a ‘gıcık.’ Ayrıca burada 400-500 milyar dolarlık Batı (AB ve ABD) sermayesi var ve Türkiye’nin ‘batmasını’ asla istemiyorlar. Türkiye’nin ekonomik anlamda iflası, Avrupa ekonomilerinin sarsılması, daha da önemlisi, AB ve Ankara arasındaki mülteci anlaşmasının riske girmesi demek. Bu yüzden de, henüz kesenin ağzını açmış olmamakla birlikte, ufak hamlelerle Türkiye’ye yardım etmek istiyorlar.

Ancak Avrupa’da da demokrasi ve kamuoyu denen bir şey var. Malum, bizim hükümetin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa kamuoyu (ve parlamentoları) nezdinde imajı çok kötü. Hükümetlerin hızla Ankara’yla yakınlaşması kolay değil. Bu yüzden hem AB, hem de Almanya ve İngiltere gibi önemli Avrupa ülkeleri, “Bize biraz yardım edin ki size yardım edebilelim’ diyor. Yani? “Yani biraz yumuşayın. Cezaevindeki bazı aydınları bırakın. Kamuoyunda olumlu hava estirecek birkaç adım atın.”

Ne hazin ki bizim ülkemizde hukuk ancak böyle işliyor. Örneğin geçen yazki itiş-kakıştan sonra Almanya ile ‘normalleşme’, ancak Deniz Yücel ve 20’ye yakın tutuklu Alman vatandaşının salınması sonrasında oldu.

Şimdi Türkiye’nin atacağı adımlar ise Avrupa kamuoyunu rahatlatacak sembolik davalar üzerinden olmalı. Türkiye’de tutuklu bulunan 2 Yunan askerinin ve Uluslararası Af Örgütü Onursal Başkanı Taner Kılıç’ın son günlerde apar topar tahliye edilmesi, Avrupa’yla yakınlaşmanın ön hazırlığı.

Yanlış anlaşılmasın; ben bu tahliyelere tabii ki olumlu bakıyorum. Ancak gönül isterdi ki Türkiye artık çığrından çıkan bu hukuksuzluk düzenini, ‘dış ilişkiler’ uğruna değil kendi dinamikleriyle halledebilsin.

Abdulkadir Selvi, bundan sonra Enis Berberoğlu ve Osman Kavala’nın da tahliye edilmesi gerektiğini savunmuş. Çok yerinde bir tespit. Yıllardır Türkiye’nin Avrupa ile yakınlaşması için çabalayan ve sivil toplum lideri olarak Avrupa’da da tanınan Osman Kavala’nın özgürlüğüne kavuşması, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eylül sonundaki Almanya gezisi öncesinde olumlu bir hava yaratır.
Tabii burada başta Selahattin Demirtaş olmak üzere isimlerini anmadığımız birçok başka siyasi tutuklu var. Türkiye demokrasi ve AB rotasına girse, kuşkusuz ki herhangi bir mahkeme, basın açıklamaları ve röportajları nedeniyle 99 davadan yargılanan Demirtaş’ı da beraat ettirecektir.

Ancak ben bu son tahliyelerin ‘Türkiye’nin AB rotasına dönmesi’ anlamına geldiğini düşünmüyorum. Keşke ben yanılsam, Selvi’nin öngörüsü haklı çıksa. Fakat artık rejimin demokrasi ve reform yoluna girmesi çok zor gözüküyor. Bu hamleler, Ankara’da insan hakları ve reform rüzgârları estiği için değil, daha ziyade Avrupa’yla yakınlaşmak için gereken minimum adımlar olduğu için atılıyor.

Ama dedim ya, buna da şükür!

Etiketler
Rize Aydın Ekonomik kriz