Faik Öztrak: Artık yeter, suç duyurusunda bulunacağız!

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak ekonomiye ve yerel seçime dair açıklamalarda bulundu.

Faik Öztrak: Artık yeter, suç duyurusunda bulunacağız!

GERÇEK GÜNDEM- CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak gündeme ve siyasete ilişkin açıklamalarda bulundu. Öztrak, CHP'ye atılan iftiralarla ilgili "Suç duyurusunda bulunacağız" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

73 yıllık çok partili demokratik yaşamımızda, on beşincisi yapılacak olan mahalli idare seçimlerine artık çok kısa bir zaman kaldı. Bugünü saymazsak 5 gün sonra milletimiz yaşadığı kentin belediye başkanlarını, Belediye Meclis Üyelerini ve yaşadığı mahallelerinin muhtarlarını seçecek.

Biz “Martın Sonu Bahar” diyerek seçim kampanyamıza başladık. Kimsenin kalbini kırmamaya özen gösterdik. Gönül kırmaya değil, gönül yapmaya uğraştık. Kendimizi değil milletimizi düşünerek kampanyamızı sürdürdük. Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Parti’den oluşan Millet İşbirliği kampanya boyunca milletin dertleriyle dertlendi, milletin sesi olmaya çalıştı. Kalan son beş günde de aynı olgunluk ve nezaket içerisinde milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz.

ALLAH’TAN KORKMAYI, KULDAN UTANMAYI BİR KENARA BIRAKTILAR

Buna karşın “saray koalisyonu”, daha önce hiçbir seçimde görülmemiş, son derece adaletsiz ve seviyesiz bir kampanya götürdü. Saray ve onun bekçisi Allah’tan korkmayı, kuldan utanmayı bir kenara bıraktılar. Cumhurbaşkanlığı zırhına sığınmış, seçim yasaklarına tabi olmayan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, hiçbir koruması olmayan, seçim yasaklarına uymak zorunda olan muhalefet partisi genel başkanlarına her türlü hakarette ve tehditte bulundu. Devletin ve ülkenin neredeyse tüm özel medyasını ele geçiren Saray iktidarı kampanya süresince muhalefetin sözünü kesmek için elinden geleni ardına koymadı. Yalanı doğru gibi anlatan popülist, kutuplaştırıcı siyasetin daniskasını yaptı. Sanki yerel seçimlere değil de savaşa gider gibiydik.

TERÖRİST MERMİSİNİN YAPMADIĞI AYRIMI SARAY VE BEKÇİSİ YAPTI

Önce dış güçler saldırıyor dediler. Tutmadı. Sonra çiftçiyi, esnafı, marketleri hain, çete ilan ederek mutfaktaki yangının sorumluluğunu onlara yüklemeye çalıştılar. O da olmadı. Bunun üzerine devreye beka senaryolarını soktular. Milletimiz engin mizah gücüyle bu BEKA’nın şifrelerini çözdü. Bunun “Bahçeli Erdoğan Koltuk Aşkı” ittifakının baş harfleri olduğunu ortaya koydu. Sonra Saray ittifakı vites büyüttü. Kendilerine oy vermeyecek tüm yurttaşlarımıza hain, terörist demeye başladılar. Bu ülkenin vatandaşlarına vergi verirken, askere giderken parti ayrımı yapılmaz. O zaman herkes eşittir. Ama Saraya ve bekçisi, kendilerine oy vermeyi düşünmeyen milletimize meydanlarda “illet”, “zillet” diyerek ağır hakaretler ettiler. Düşman kurşununun, terörist mermisinin yapmadığı ayrımı milletimize yaptılar. Ama yine olmadı. Baktılar ki ne yapsalar olmuyor. Bu sefer parti liderlerini tehdit etmeye başladılar.

Cumhurbaşkanı zırhının arkasına saklanan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, başta Genel Başkanımız olmak üzere diğer parti liderlerini susturmak için milyonluk tazminat davaları açtı. Sonra da milletvekili dokunulmazlığı olmayanları hapse atmakla tehdit etti.

KURDUKLARI KUMPAS, MİLLİ İRADE CELLATLARININ ELLERİNE YÜZLERİNE BULAŞTI

AKP Genel Başkanı, Genel Başkanımızın uluslararası terörü kınayan sözlerini çarpıtarak meydanlarda servis etti. Yetmedi, bir sabah idam naralarıyla meydanlara çıktı, ardından da ipleri sarayın elinde olan bir operasyon kanalından Genel Başkanımızın idamı istendi. O da yetmedi Belediye Başkan adaylarımız, doğrudan hedef alındı. Bir takım tetikçiler kullanılarak, haysiyet cellatlığı yapıldı. Tek bir belediye başkan adayımızın karşısına AK Parti Sözcüsünden, Genel Başkan Yardımcılarına, MHP Genel Başkanından, AK Parti Genel Başkanına kadar hepsi çıktı. Ancak kurdukları kumpas milli irade cellatlarının ellerine, yüzlerine bulaştı. Bu sefer de “Kendine de Ankara’ya da yazık edersin” diye tehdide başladılar. Seçimi kazandığını gördüler, ondan sonrasını konuşmaya başladılar. Dün itibariyle, milli iradeyi, yargı bağımsızlığını hiçe sayacak konuşmalar sürüp gidiyordu.

BİR PROVOKASYON BİLDİRİSİ HAZIRLANDIĞI İSTİHBARATI ALDIK

Milletimiz bunlara da itibar etmedi, etmeyecek. Ama yetmiyor, her gün yeni bir provokasyon ortaya çıkıyor. Son olarak CHP’nin hiçbir zaman benimsemediği ifadelerin yer aldığı ve bu bir halk ayaklanmasıdır başlıklı bildirilerin hazırlandığını, bu bildirilere partimizin de ambleminin basıldığı, bunların dağıtılacağı istihbaratını aldık. Partimizin dünya görüşüne 180 derece zıt olan bu bildirinin bizimle uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını şimdiden söylüyorum. Bu provokasyonları artık bıraksınlar. Bu seçimin sonucunu da edepleriyle kabul etsinler.

Önce, “Demokrasi bir tramvay, istediğimiz durakta ineriz” dediler. Sonra demokrasinin imkân ve araçlarıyla iktidara geldiler. Şimdi darbeci ağzıyla konuşup demokrasimizi doğrudan tehdit etmeye başladılar. Ama milletimizin milli irade düşmanlarına, haysiyet cellatlarına en güzel dersi 31 Mart’ta sandıkta vereceğini artık kendileri de görmeye başladılar. Biz Hakk’a ve halkımıza güveniyoruz.

3-5 OY İÇİN TERÖRİSTİN PROPAGANDASINI YAPTI, ÇANAKKALE RUHUNU PARAMPARÇA ETTİ

Sarayın kibirli kişisinin zapt edemediği zehirli dili, sadece yurttaşlarımızın arasına nifak sokmakla kalmadı. Ülkemizin uluslararası itibarına da büyük zararlar vermeye devam ediyor. Bu ülkede daha önce hiç yaşanmayan şeyler yaşanıyor. Yeni Zelanda’da 50 Müslüman kardeşimizi şehit eden İslamofobik teröristin kendi çektiği katliam görüntülerini, bu ülkenin Cumhurbaşkanı gömleğini giymiş kibirli kişisi seçim meydanlarında dakikalarca gösterdi. 3-5 oy almak için teröristin propagandasını yaptı. Bu da yetmezmiş gibi büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün oluşturduğu Çanakkale ruhunu paramparça etti. Yen Zelanda’daki hain terörü kendi seçim kampanyasına meze yapmak isteyen Saray, kantarın topuzunu yine kaçırdı. İki dost ülke Yeni Zelanda ve Avustralya’ya diplomatik adaba sığmayan rencide edici sözler sarf etti. Yeni Zelanda Dışişleri Bakanının “Atatürk'ün Yeni Zelandalı askerler için ne kadar bağışlayıcı olduğunu biliyoruz. Türkiye'yi böyle hatırlamak istiyoruz” deyince de danışmanları aracılığıyla tam yol tornistan yaptı.

BU ÇAMUR SİYASETİNİN NEDENİ AÇIK: EKONOMİDE YAŞANANLAR GÖRÜLMESİN

Yeni Zelanda Başbakanı bu acıdan ülkesini birleştirip, kucaklayarak çıkarken tüm dünyanın takdirini kazandı. Aynı acıdan ülkesini bölüp parçalamaya uğraşan Erdoğan’ı ise tüm dünya ayıplandı. Türkiye’nin itibarı ona en fazla ihtiyacımız olduğu bir zamanda zedelendi. Bu adaletsizliğin, seviyesizliğin ve çamur siyasetinin nedeni çok açıktır. Mutfakta büyüyen yangın görülmesin, işini kaybeden 633 bin yurttaşımızın işsiz 8 milyon vatandaşımızın sesi duyulmasın, artan iflas ve konkordatolar konuşulmasın, Suriyelilere bütçeye yük olmadan 35 milyar dolar bulacak formülü geliştiren Sarayın, 3600 ek gösterge için, emeklilikte yaşa takılanlar için, atanamayan öğretmenler için kılını kıpırdatmadığı gündeme gelmesin, iki Trakya büyüklüğünde arazisini ekmekten vazgeçen çiftçimize taktıkları devlet borcunun, yabancı çiftçilere ödediğimiz 95 milyar doların farkına varılmasın.

ERDOĞAN 1 NİSAN SABAHI MİLLETİMİZİN YÜZÜNE NASIL BAKACAK?

İşte bunları vatandaşın gözünden kaçırmak için Sarayın kibirli kişisi ve onun sadık bekçisi, on parmaklarında on kara kendilerinden olmayan herkese sürüp duruyorlar. Yanlış politikalarıyla sebep oldukları ekonomik krizin üstünü örtmek için akla hayale gelmeyecek işler yapıyorlar. Seçimi kaybetme korkusuyla işin sonunu hiç düşünmeden, izandan, vicdandan, edepten yoksun bir kampanya yürüttüler. Şimdi soruyorum, bu sözleri sarf eden Erdoğan 1 Nisan sabahı milletimizin yüzüne nasıl bakacak? Nasıl diyecek ki, “Ben bu ülkede 82 milyonun Cumhurbaşkanıyım.”

SEÇİMDEN SONRA MİLLETİMİZİ EKONOMİDE ACI REÇETE BEKLİYOR

Ve de en önemlisi 1 Nisan sabahından itibaren ekonomideki ateşten gömleği giyip ekonomiyi nasıl yönetebilecek? Ben çok açık söyleyeyim. Seçimden sonra ekonomide milletimizi çok acı bir ilaç bekliyor. Bu kadar hırpalanan, örselenen, parçalanan arasına nifak sokulan milletimiz bu acı ilacı içmeye nasıl ikna edilebilecek? Erdoğan millete bu konuda nasıl güven verecek, halkı nasıl ikna edecek? Dövizin, faizin ateşi yeniden çıkmaya başladı.

DAMAT BAKAN YENİDEN ORTAYA ÇIKTI, PİYASALAR YİNE KARIŞTI

Şimdi yine “Provokatif eylemlere girenler bunun bedelini öderler” diye meydanlarda bağırıyorlar. Bir taraftan da bankalar ve uluslararası yatırımcılar hakkında soruşturma başlatıyorlar. Oysa provokatör arıyorsanız o kadar uzaklara bakmaya gerek yok. Damat bakan bir süre ortadan kaybolmuştu. Rahattık. Geçtiğimiz hafta ortaya çıktı “döviz şöyle faiz böyle” diye konuştu. “Dolara demir yumruğumuzu vurduk” deyip yasakçı, kumanda ekonomisi söylemlerine kadar yürüdü. Piyasalar döviz hesaplarına gelen ilave vergiyle zaten irkilmişti. Döviz rezervlerindeki hızlı erime de onları rahatsız etmeye başlamıştı. Bir de sosyete damat sulu bir üslupla ileri geri konuşunca piyasalar yeniden karıştı.

ARTIK GEMİ DEMİR TUTMUYOR, SÜRÜKLENİYOR

Sarayın kibirli kişisi ve bekçisi ekonomide provokatör arıyorsa yanı başındaki Sarayın damadına bakacaklar. Neden yapılan yanlışlar ekonomi üzerinde bu kadar etkili oluyor? Çünkü krizin başından beri Saray iktidarı dişe dokunur tek bir tedbir almadı. Lafla aspirinle pansumanla bu işleri götürmeye çalışıyorlar. Ama artık gemi demir tutmuyor, sürükleniyor. Şimdi bankaları, yatırımcıları “Seçim sonrasında size bunun bedelini ağır ödetiriz” diye meydanlarda, ağızlarından köpükler saçarak tehdit ediyorlar.

EKONOMİYİ DUVARA ÇAKTILAR

Kendinize gelin! 24 Haziran seçimlerinden önce “Verin kardeşinize yetkiyi, dolarla faizle nasıl uğraşılır göstereceğim” dediniz. 24 Haziran’dan sonra ne yaptığınızı gördük. Ekonomiyi resmen duvara çaktınız. Şimdi yine meydanlarda atıp tutuyorlar. Ne yapacaksınız, neyin peşindesiniz, neyinize güveniyorsunuz da ekonomiyi borca bu kadar batırdıktan, döviz rezervlerini bitirdikten sonra, bir de üstüne yatırımcıları kaçırmaya uğraşıyorsunuz? Bu işler seçim sonrasına randevu vererek olmaz. Yakaladıysanız, bir usulsüzlük tespit ettiyseniz hemen tepesine bineceksin. Tehditle işi götürmeye kalkarsanız yangını büyütürsünüz. Sizin gerçek niyetiniz ne? Üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?

DAMADA SORARSANIZ EKONOMİ DENGELENİYOR

Sarayın ekonomi yönetimindeki bu beceriksizlikleri, acemilikleri ülkeyi ciddi şekilde riske sokuyor. Damadın gayrı ciddi tavırları, temel ekonomik kavramlardan bile habersiz olması, sıkıntıların farkına varmaması, hem içeride hem de dışarıda ekonomik aktörleri kaygılandırıyor. Rakamlar ortada. Ekonomi iki çeyrektir daralıyor. Enflasyonda dünyanın ilk 10 ülkesi arasındayız. Ekonomi; durgunlukla birlikte yüksek enflasyon, yani stagflasyon hatta slampflasyon, yani daralırken enflasyon, ekonomiyi ciddi şekilde baskı altına almış durumda. Ama Damada sorarsanız ekonomimiz gayet güzel dengeleniyor.

TAM “BİR KİLO BİBER ÜÇ LİTRE BENZİNE DENK” DİYECEKTİM, BENZİNE YİNE ZAM GELDİ

Mutfaktaki yangın bir türlü sönmüyor. Marketlerde şu anda sivri biberin kilosu 19 Lira. 1 kilogram sivri biberin fiyatı neredeyse 3 litre benzine denk hale geldi diyecektim ki, televizyonlarda yine haber çıktı, benzine bu akşam 17 kuruş daha zam geliyormuş. Yani benzinin litresi 7 TL’ye dayanacak. Ama damada sorarsanız ekonomide en kötü geride kaldı. Şubat Ocak’tan, Mart ise her ikisinden iyiymiş. Bunlar bu saçmalıkları dillendirirken işsizlik oranı zirve yaptı. Aralık 2018 rakamlarıyla son bir yılda 633 bin çalışan işini kaybetti. Resmi işsiz sayısı ise 1 milyon 11 bin kişi arttı. Gerçek işsiz sayımız 8 milyona dayandı. Bu, dünyada 94 ülkenin nüfusundan daha büyük. Ama damat için bunlar dert edilecek konular değil. Çünkü onun her daim işi düz gitmiş. İş diye sınav sınav, kapı kapı dolaşmak zorunda kalmamış.

ŞİRKETLERE BİR GÜNDE 43 MİLYAR TL KUR FATURASI

Şirketlerin döviz cinsinden borçları ise Hükümetin 2009’dan bu yana izlediği hatalı politikalar nedeniyle 198 milyar dolara ulaştı. Damat geçen hafta piyasaya bir çıktı pir çıktı. Cuma sabahı dolar kuru 5 lira 47 kuruştu. Akşam piyasalar kapanırken saat 5’te aynı kur 5 lira 69 kuruşa sıçradı. Bir günde bu şirketlerin döviz cinsinden net borcunun TL karşılığı 43 milyar TL arttı. Yani bir günlük kur farkı zararı 43 milyar TL oldu. Ama bunlar hala konuşarak, talimatla, tehditle işleri düzeltebileceklerini sanıyorlar.

NE DENGELENİYOR DİYE BİR DE MİLLETE SORMALI

Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini seçim öncesinde yiyip bitirmişler. Merkez Bankası başkanı açıklama yapıyor. O da ekonomi dengelenme sürecinde diyor. Bu dengelenmeyi nedense ço9k sevdi bunlar. Ama millete sormak lazım ne dengeleniyor diye? TCMB Net Döviz Rezervi, 21 Mart tarihi itibariyle, 22 milyar dolara düştü. Son bir yılda rezervlerdeki erime 13 milyar dolar. Ama Merkez Bankası Başkanı diyor ki, ekonomi dengelenme sürecinde, rezervlerimiz istikrarlı olarak artıyor. Artan buysa azalan ne olacak? Net rezervlerin düzeyi 2006 seviyesinde. Yani şu anda bizim net rezervlerimiz 2006 yılında sahip olduğumuz rezervlere eşit.

REZERVLER 42 GÜNLÜK İTHALATA YETİYOR, SONRA HARÇ BİTTİ YAPI PAYDOS

Buna karşılık, kısa vadeli dış borcumuz, bir yıl içinde ödememiz gereken dış borç, 2006 yılındakinin üç katına çıkmış. Net rezervler, bir yılda ödenecek kısa vadeli borçların yaklaşık altıda biri. TCMB kasasındaki rezerv ancak 42 günlük ithalatımıza yetiyor. Ondan sonra harç bitti yapı paydos. Ekonomi bu hale düşerken saray iktidarı ve sadık havuz medyası, “Dolar neden uçtu, döviz neden kaçtı” diye şaşırmış gibi yapıp, yabancı ülkelerin başkentlerinde kumpaslar arayıp, “Dünyanın öbür ucundan bizi tehdit ediyorlar” diye sızlanıp vatandaşa “aman bu seçimde bizle hesaplaşmayın” diye yalvaryalvar yalvarıyorlar.

MEMLEKETİ ESNAF LOKANTASI BELLEYİP KASAYA DAMADINI OTURTTU

Eğer bir ekonomide temel sağlamsa saldırılara karşı koyar. Yok sıcak para bağımlısı haline getirilmişse, ipleri yabancıların ve faiz lobilerinin eline verilmişse emir almak durumunda kalırsınız. 24 Haziran seçimlerinden önce “Verin kardeşinize yetkiyi dolar faizle nasıl uğraşılır göstereceğim” diyenlerin ekonomiden zerre kadar anlamadıklarını gördük. Tek kişi parti devleti kurma hırsıyla hukuk devletini ve demokrasimizi zaafa uğratıp yatırımcıyı, tüketiciyi ürküttüler. Ekonomiyi sıcak parayla şişirdiler, dolarkolik hale getirdiler. Sarayın kibirli kişisi memleketi esnaf lokantası belleyip, kasanın başına bu işten zerre anlamayan damadını koydu. Devlet bankalarını, Hazine ihalelerine müdahale etmek için, döviz kurunu tutmak için istismar ettiler. Bunun sonucunda ihtiyat akçesi, dar gün parası demeden seçim uğruna döviz rezervlerimizi tükettiler. Emirle, kumandayla ekonomiyi yönetip milleti kuyruklara soktular. 50 milyon dolar için milli harp sanayimizin yüzük taşlarından tank palet fabrikasını Katar Ordusuna peşkeş çekmeye kalktılar. Şimdi kalkmış “Bizi kim dövüyor?” diyorlar. Sizi sizden başka döven yok, ama bu dayaktan milletimiz de nasibini alıyor.

GÖMLEĞİN İLİKLENECEK İLK DÜĞMESİ DAMADIN GÖREVDEN ALINMASI OLMALIDIR

Vatandaş kendini dövenle, tenceresini boşaltanla mutlaka sandıkta hesaplaşacaktır. Son olarak damat Nisan’da yeni bir yol haritası açıklayacaklarını söyledi. Ekonomide açıklanacak yeni bir yol haritasının ilk maddesi damadın bu görevden alınması olmalıdır. Ekonomi gayrı ciddiliği kaldırmaz. Gömleğin ilk düğmesi bu olmalıdır. Kayınpeder damadını seviyor olabilir. Ama milletimiz de kendi evlatlarını seviyor. Milletin evlatlarının kapı kapı, sınav sınav dolaşıp iş bulmak için daha fazla perişan olmaması için bu adım seçimden sonra mutlaka atılmalıdır.

KENDİLERİ YAPAMAZSA BİZ YİNE REÇETEYİ VERİRİZ

Ağustos’ta yaşanan krizden sonra iktidara yol göstermek için Genel Başkanımız 13 maddelik bir yol haritasını açıkladı. O yol haritasına uyulsaydı bugün bu noktada olmayacaktık. Seçimden sonra da kendileri yapamazlarsa ellerine bir reçete veririz.

MADEM SİZ MİLLETTEN KOPTUNUZ, O ZAMAN MİLLET SESİNİ SANDIKTA DUYURACAKTIR

Madem siz milletimizin sesine kulaklarınızı tıkadınız. Madem siz işsizlik ile hayat pahalılığı arasında inim inim inleyen milletimizi duymadınız. Madem siz “evladıma iş, yavruma aş” diyen vatandaşlarımızı meydanlarda azarladınız. Mademki siz kendini yakan gencin, evladına harçlık veremeyen babanın sesini duymaz, durumunu görmezden geldiniz. O zaman milletimiz de size sesini sandıkta duyuracak. Hiç boşuna ağlamayın, hiç boşuna “bekaya bak bekaya” diye milleti kandırmaya çalışmayın.

HER HATALARINDA ÇOCUKLARIMIZ İŞSİZ KALIYOR, SOFRAMIZDAN EKMEK EKSİLİYOR

Son sözlerimiz de aziz milletimize! Aziz milletimizin önünde tarihi bir fırsat var. Seni çantada keklik gören bu iktidarı uyarma imkânın var. Kibir kulelerinin tepesinde oturup seni unutan Saray sosyetesine “kendine gel” deme fırsatını yakaladın. Karnesi kırıklarla dolu bu iktidarı sandıkta uyarmak gerekiyor. Yaptıkları hataların millete bir faturası olduğunu bilmeliler. Onlar her hata yaptığında bizim çocuklarımız işsiz kalıyor. Onlar her hata yaptığında bizim soframızdan bir ekmek daha eksiliyor. Bu nereye kadar sürecek? “Yeter artık bir kendinize gelin” demeyecek miyiz? Onlar kendi damatlarını düşünürken biz kendi evlatlarımızı düşünmeyecek miyiz? Aziz milletimiz, atacağın bir oy ile metal yorgunu AK Parti kadrolarını dinlendirmek ve dertlere derman olacak CHP belediyeciliğine yol vermek artık senin elinde.

ESAS ONLARIN BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARININ TAMAMININ DURUMU BELİRSİZ

Sarayın kibirli kişisi dün de Ankara Belediye Başkan adayımız için “Durumu belirsiz” demiş. Esas onun belediye başkan adaylarının durumu belirsiz. Bundan önce metal yorgunu deyip milletin seçtiği belediye başkanlarını milli irade cellatlığı yapıp istifa ettirmedi mi? Bundan birkaç ay önce belediye başkanlarını istifa ettirirken sıkıntılar yaşayan sarayın bu defa belediye başkan adaylarından, istifa mektuplarını gerektiğinde yürürlüğe koymak üzere peşin peşin almış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu adaylar seçilirse, milletin iradesini mi, sarayın iradesini mi dinleyecekler? Anlaşılan bunlar CHP adaylarını kendi adayların gibi sanıyorlar. Bizim adaylarımız da, partimiz de, bize oy verenler de milli iradeye sahip çıkmakta bir an bile tereddüt etmezler. Bu böyle biline!

Aziz milletim; biz senin bu kibir ve nifak ittifakının metal yorgunu belediyeciliğine oy verip bir defa daha Saray tarafından iradenin hiçe sayılmasına izin vermeyeceğini çok iyi biliyoruz. Senin evladını değil kendi damadını düşünen, seni unutan, senin verdiğin oyu hiçe sayıp seçtiğin belediye başkanlarını istifa ettiren Saray sosyetesine bir ihtar çekme zamanı artık gelmiştir. CHP’nin dertlere derman belediyeciliğine, genç, dinamik, belediyeciliği bilen başkan adaylarına oy vererek en iyi hizmeti almak istiyorsan, atacağın oyla “Martın sonunu bahar” yapma fırsatı bu Pazar önüne geliyor. Oyunu kullan, sandığa sahip çık.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

CHP O İDDİALARI YARGIYA TAŞIYOR

Soru: Daha önce HDP ile ittifak yapmadığınızı dile getirmiştiniz ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün akşam açıklamaları oldu. İzmir’in 14 ilçesinde CHP’nin listelerinde PKK ile ilişkili 27 kişi tespit edildi, CHP seçimlerde HDP’den medet umuyor dedi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’den de benzer açıklamalar geldi. Üstü kapalı bir ittifak var dedi. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Faik Öztrak: Bugün ülkemizde inanılmaz bir süreç yaşanıyor. Başta Cumhurbaşkanlığı zırhına bürünmüş Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olmak üzere onun koalisyon ortağı, yandaş medya, on parmaklarında on kara bizim adaylarımıza, belediye meclis üyelerimize saldırmaya başladılar. Bir belediye meclis üyesi adayının nasıl adaylaşacağı bellidir. YSK bu adayın adaylaşması konusunda herhangi bir sakınca olup olmadığına bakar. Sakıncalardan bir tanesi de mahkum olmaktır. Suç işlemiş olmaktır. Bu adayların adaylığına onay verildiğine göre bu söylenenler tamamen yargısız infazdır. Adalet Bakanının bugün söylediği ve Türkiye gibi demokratik, yargı bağımsızlığı olması gereken bir ülke için zul olan sözler de dahil.

Bu iddialarla ilgili olarak arkadaşlarımız suç duyurusunda bulunacaklardır, tazminat davaları açacaklardır. Çünkü artık yeter. Partimiz de bununla ilgili suç duyurusunda bulunacak ve tazminat davası açacaktır. Kendi gözlerinde merteği görmeyip çapağa bakın diyen bir kampanya sürecini yaşıyoruz. Ülkenin çok ciddi ekonomik sorunları var. Bu sorunların çözülebilmesi için tüm milleti kucaklayan kadroların olması gerekiyor. Ama şu seçim sürecinde yapılanlar ülke ekonomisini düze çıkarma görevi verilmiş kadroların bunu yapabilecek kadroların bunu yapacak güvenilirlikten giderek uzaklaştığını ortaya koyuyor.

Soru: Sn. Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul’da ve Ankara’da büyük miting yapmayacağı görülüyor. Yapmama nedeni nedir?

F.Ö.: Şu anda daha bir büyük miting yapıp yapmayacağımız netliğe kavuşmuş değil. Kampanya çerçevesinde seçim sürecini götürüyoruz. Eğer böyle bir mitinge ihtiyaç duyulursa yaparız. Ama görebildiğim kadarıyla şu anki tablo ülkeyi daha fazla kutuplaştıracak çok büyük gösterilere ihtiyaş olmadığı yönünde, CHP açısından.

Soru: Cumhurbaşkanının açıklamalarında Meclis üyeleriyle ilgili iddiaları gündeme getirirken, “GBT sistemi doğru çalışmıyor, buna bir tedbir alınmalı” şeklinde bir serzenişi var. Gözden kaçtığına dair. Ders verme seçimi olmadığını İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dile getirmişti. Sayın Cumhurbaşkanı da aynı ifadeleri kullandı. Beka noktasında oy istedi. Ayrıca milyon istihdam sözü vardı, o sözü TOBB verdi, hatta Hisarcıklıoğlu’nu aradım kendisinden bir ses çıkmadı diyor. İşsizlik mevsimsel diyor. Bir de son olarak Ayasofya’nın ibadete açılması noktasında iki gün arayla iki farklı açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

F.Ö.: Bütün bunlar şu anda Sarayın nasıl bir panik içinde olduğunu gösteriyor. Daha dün Ayasofya ile ilgili Sultanahmet’i dolduramıyorsunuz, bunu nasıl dolduracaksınız şeklinde ifadeleri vardı. Bugün daha farklı bir ifadede bulunuyor. Bu pozisyon değiştirme sürecini milletimiz de görüyordur. Onun yanında GBT sistemini Cumhuriyet Halk Partisi mi kurmuş? Bunlar vatandaşı aldatmak için ileri sürülen bir takım gerekçelerdir. GBT niye çalışmasın? Adalet Bakanı çalışıyor diyor. Ama yargı devam ediyor karar yok. Karar yoksa yargısız infaz yapıyorsunuz. Ki böyle birilerinin olmadığını biz iddia ediyoruz. Arkadaşlarımız da kendileriyle ilgili yapılan bu isnatlara, suçlamalara karşı suç duyurusunda bulunacaklar. Tazminat davaları açacaklar. Benim gördüğüm şu: Artık Mart’ın sonunun bahar olacağı açıkça ortaya çıktı. Yapılması gereken ortaya çıkacak seçim sonuçlarının olgunlukla kabul edilmesidir. Demokrasiye, milli iradeye inanan bütün partilerin yapacağı iş de budur.

Hatırlarsanız, milyon istihdam meselesinde şunu söylemiştik: milyon kişiye istihdam yaratmak son derece iddialı bir hedeftir. Türkiye büyümesinin en yüksek olduğu dönemlerde dahi 2,5 milyon kişiye istihdam yaratamamıştır. Dolayısıyla bu hedef ulaşılamayacak bir hedeftir. Bu, gerçeği itibarsızlaştırma yalanı doğruymuş gibi anlatma siyasetinin ve milletin gözünü boyamanın en önemli parçalarından bir tanesi. Hatırlarsanız 2,5 milyon istihdam yaratılacağını Hisarcıklıoğlu’nın değil Damat Bey’in ağzından duyduk. Sonra kayınpeder de tekrarladı. Şimdi işsizlik rakamları o kadar kötü geliyor ki önümüzdeki yılın tamamında yaratmayı düşündükleri 2,5 milyon istihdamı alıyorlar, evirip çeviriyorlar, bizi Hisarcıklıoğlu yanılttı diyorlar. 2,5 milyon istihdamı o taahhüt etti diyorlar. Bu işin çivisi çıkmadan inşallah Pazar günü bu seçimi bitiririz. Yazıktır, günahtır. Milletimizi 2-3 oy için bu kadar yanıltmaya değmez.

Soru: Ders verme seçimi değil ifadesi hakkında düşünceniz?

F.Ö.: Bal gibi ders verme seçimidir. Taahhüt orada asılı duruyor. 24 Haziran’da, “Bu kardeşinize oy verin, dövizle faizle nasıl baş edilir görün” dedi mi demedi mi? Dedi. Peki döviz, faiz ne oldu? Ekonomi ne hale geldi? Açık seçik ortada. Niye? Çünkü tamamen kendilerini düşünüyorlar. Milleti unuttular. Millet bu seçimde bir ders vererek kendisini bu saray iktidarına hatırlatacaktır. Bundan kaçış yoktur. Ne söylerlerse söylesinler. Teşekkür ediyorum.

Etiketler
Faik Öztrak Seçim Yerel Seçim