Cumhuriyet Davası'nda karar günü

Mahkemenin bugünkü oturumda hükmünü açıklaması bekleniyor.

Cumhuriyet Davası'nda karar günü

"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla biri tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın sekizinci ve karar duruşması bugün (25 Nisan 2018) Silivri'de görülmeye devam ediyor.

AVUKAT DUYGUN YARSUVAT'IN SAVUNMASI

Mahkeme heyeti yerini aldı. Duruşma Avukat Duygun Yarsuvat'ın savunmasıyla başladı. Yarsuvat'ın savunmasından satır başları şöyle:

Sıradan bir dava değil bu dava siyasi niteliktedir. Neden? Çünkü hukuk dışında her şey var bu davada. Ceza hukuku prensipleriyle halledebileceğimiz hiçbir şey bu iddianamede yer almamaktadır. Cumhuriyet gazetesini susturmak için hukuk bu davaya alet edilmiştir. Bu dava soruşturma safhasından başlamıştır. Dosyanın içeriğine baktığımızda "reesen soruşturma başlatma tutanağı"nda bir keyfilik görüyorsunuz. 18.07.2016 tarihini taşımasına rağmen 7'nin üstü çizilip 8 yapılmış ve paraflanmıştır. Bilirkişi Ünal Aldemir, Tayyip Erdoğan hayranıdır. Ardeşen Yuksek Okulu'nda okutmandır. Aldemir'in kim oldugunu interenete girdiğiniz zaman görebilirsiniz. Bu bilirkişi açık kaynaklardan bilgi toplamış, polisin görevi olan, bir polis görevlisi olarak iftiharla 10 gün içinde bu raporu hazırladığını söylemiştir. Bilgisayar mühendisi olduğunu söyleyen, kendine göre iletişim ustadı olan bir kişidir. Bilirkişi Ünal Aldemir gazete manşetlerini okumuş, manşetlerin altında yazanları okumamıştır. Bilirkişi manipülasyon iddiasında bulunmuş, manipülasyonun ne olduğunu anlatmıştır. Oysa bu dava bir algı operasyonu ve manipülasyondur. Bu şahsın hiçbir akademik titri yoktur. Hiçbir çalışması yoktur. Hiçbir eseri yoktur. Ama bir vasfı vardır ki Bilal Erdogan'ın vakfında üyedir.

Diğer bilirkişi Ahmet Keçeci de Marmara Ü. İktisat Fak. mezunu yeminli murakıptır. Onun raporuna bakınca bir polis fezlekesiyle karşılaşırsınız. Hatta o kadar ileri gitmiştir ki kurucusu olduğu Ceza Hukukçuları Derneği'nin kurucularının araştırılmasını istemiştir.

Akın Atalay'ın kurucuları arasında olduğu derneğin araştırılmasını istemiştir. "Yayın faaliyeti dolayısıyla yardım etmiştir" diyor. Ama o konuda bir araştırma yoktur. Ceza hukukunun temel prensibi olan suçta ve cezada hukukîlik ilkesi bu davada gözardı edilmiştir. Ceza Kanununda yer almayan bir tabiri dava konusu yaparak iddianamede belirtmek Türk Ceza Kanunu yardımı maddi bir yardım olarak tanımlar, yardımın ne olduğunu tayin etmek için bunu ceza kanununda aramak lazımdır. Yoldan geçenlere karanfil atmak dahi suç anlamına gelebilir. Muktediri mutlu etmek için ceza kanununu değiştiremezsiniz.

Gayrimenkullerin düşük fiyatla satıldığı iddia edilmiş ancak yapılan araştırmada düşük fiyata satılmadığı ortaya çıkmıştır. Bu, kamuoyu önünde "sen para yedin" demek amacıyla yapılmıştır ama bu iddia da fos çıkmıştır. Yargıtay'ın bu yönde yakın tarihli bir kararı vardır. 8 Mart 2013 tarihli kararında 'bu gibi hallerde Basın Kanunu hükümleri uygulanmalıdır' demiştir. Bu da Cumhuriyet gazetesi ile ilgilidir. İddianame şahit beyanlarına dayanmıştır. Şahit beyanlarıyla suçlayabilir misiniz? Görgü şahitleri olmadıkça suçlayabilir misiniz? 'Ben görmedim ama duydum' derse birisi 'Duygun Yarsuvat bir adam öldürdü' denirse beni yargılayabilir misiniz? Yayın politikasını beğenmiyorsan gazeteyi okumazsın olur biter. Ama bu sebeplerle "terör örgütüne yardım ediyor" diye cezalandırmanın ceza hukukunda yeri yoktur.

O tarihte 22, 23 yaşındaki bir kişinin, hiçbir hukuki formasyonu olmadan, bilirkişi diye hazırladığı fezlekeye böylesi bir dava dayandırılamaz. Dinlenen şahitler pek bir şey söylememiştir, soruşturma evresinde, savcılık önünde verdikleri ifadelerde konuşmuşlardır ama daha sonra konuşmamışlardır. Esas hakkındaki mütalaa ilginç bir mütalaadır. AİHM 6. ve 10. maddesinden bahsedilmektedir. İlginçtir ki iddianamede ifade edilen mahkeme kararlarının biri hariç tümü Türkiye aleyhine verilmiş kararlardır. Hepsi düşünce ve ifade özgürlüğünü koruma amaçlı kararlardır. Bu kararlarla AİHM tüm dünyaya örnek olabilecek bir kararla basında ifade edilen görüşlerin çok ağır hatta kırıcı olabileceğini ancak demokratik toplumlarda buna tolerans gösterilmesi gerektigini ifade etmiştir. Benim gazetemde çıkan yazıları incelemeden, 'kırıcı mı, değil mi' araştırmadan, 'suç işlemeye yöneltiyor mu değil mi' araştırmadan bu davanın açılması yanlıştır.

Savcı Murat İnam kendini kurtarmak için böylesi bir iddianame hazırlamak zorunda kalmıştır. Şimdi Ankara'da yargılanmaktadır. 'Sen kaptansın, en son sen çıkarsın' dediniz. 564 gündür burada hürriyetinden yoksun. Akın Atalay ne yaptı? Birisini mi öldürdü ya da birisinin ırzına mı geçti? Cumhuriyet gazetesini yayınlayan vakfın yöneticisi oldugu için burada örnek olarak cezalandırılmak isteniyor. Hayatın bir cilvesi olarak iddianamede Cumhuriyet gazetesi ve çalışanlarının suç işlediğini söyleyen, bu mahkemenin savcısı, birkaç yıl önce Cumhuriyet aleyhine Gülen'e hakaret gerekçesiyle ceza istemiştir.Şimdi Gülen'e yardım için ceza istemektedir.

Diğer basın organları ya satın alındı ya da susturuldu. Demokratik hukuk devletinden bahsetmeye imkanımız kalmadı. Bu dava öylesine kurgu bir dava ki duruşmalar devam ederken bir takım belgelerin duruşmaya geldigini gördük, kimin tarafından gönderildiğini gördük. Duruşma başlayıp koğusturma aşamasına geçildikten sonra yeni delil gelebilir mi? Gelebilir ancak yeni delilin gelmesine mahkeme başkanı reesen veremez. Mahkeme kabul ya da red edebilir ama gerekçe göstermek zorundadır. Osman Kavala ile ilgili bir soruşturma sırasında onun telefonundaki bilgiler bu davaya gönderilmiştir. Savcının talep etmesi, mahkeme heyetinin de bunu uygun görmesi ve müdafilere sorması gerekiyordu. Bu hak yeni Ceza Muhakemesi tarafından kaldırılmıştır. Ancak taraflar talep edebilir, mahkeme kabul/ret edebilir ama gerekçe göstermek zorundadır. Mahkeme sürerken Osman Kavala ile ilgili bir soruşturma sırasında Kavala'nın telefonundaki bilgiler bu davaya gönderildi. Bunun mahkemeye gelebilmesi için savcının talep etmesi ve mahkeme heyetinin uygun görmesi, müdafilere sorulup ne diyorsunuz denmesi gerekiyordu. Boyuna belge/bilgi geldi, siz de okuyup dosyaya koydunuz. Nasıl geldi bu bilgiler? Kavala yeni gözaltına alınmıştı. Polis ifadesine avukat arkadaşlarımız gitti, o ifadeler buraya geldi. Yani diyorsunuz ki 'sen burada boşu boşuna konuşuyorsun' ama en azından kayıtlara geçiyor. Yani diyorsunuz ki "Sen burada boşu boşuna konuşuyorsun", ama en azından kayıtlara geçiyor.

Ceza Muhakemesi Kanunu böyle düzenlemişken iddianame savcısı polisin verdiği delilleri nasıl buraya gönderebilir. Çünkü müktediri memnun etmek ve ona iyi görünmek için böyle yapmıştır. Bu iddianameye ve içindeki bilgilere itimat etmeyin. Bu iddianameyi esas hakkında mütaala olarak sunun cumhuriyet savcısının taleplerine itimat etmeyin. Eğer deliller yoksa mahkemenin iddianameyi iade etme hakkı vardır. İddianamede yer alan sanık isimleriyle, olay ile ve ekte yer alan deliller ile bağlıdır. Nitekim duruşma başlamadan 5 gün önce sanık ve müdafilere delillerinin olup olmadığı sorulur.

İddianamede Aydın Engin ve Murat Sabuncu'nun Abant toplantılarına katıldığı söyleniyor. Bakın kimler katılmış: Burhan Kuzu, Cemil Çiçek, Hüseyin Gülerce, Fehmi Koru. Bunlar 1997'den beri yapılan toplantılardır. Niye o zaman yasaklamadılar? Biz o toplantılar katılmadık ve tasvip etmedik ama cezalandırıldık.

Gazete 'Hocaefendi' demediği için cezalandırıldı, şimdi de Hocaefendi'nin yanında olduğu için cezalandırılmaya çalışılıyor. AİHM sözleşmesinin 10. maddedisinin imha edildigi paramparça edildiği bir davadır bu. Osman Kavala'dan sonra Doğan Satmış ile yapılmış bir röportaj mahkemeye sunuldu. "Beni işten attılar" dedi. Yani? Daha sonra kendisi ifade verdi.

Ceza hukukunu bir sopa olarak kullanan muktedirin sonucudur bu davalar. OdaTV, Ergenekon, Deniz Kuvvetlerine yönelik casusluk davası, Cumhuriyet davası ve Sözcü davası, kendisinin hoşuna gitmeyen basın organlarını cezalandırma davasıdır. Heyetinizden adil ve dürüst bir karar bekliyoruz, sadece ben değil herkes bekliyor. Bir tek tutuklu var, Akın Bey, dolayısıyla tüm sanıkların beraatini istiyoruz.

AVUKAT BAHRİ BELEN'İN SAVUNMASI

Avukat Duygun Yarsuvat, savunmasını tamamladı. Yarsuvat'ın ardından Avukat Bahri Belen konuşmaya başladı. Belen'in beyanlarından satır başları şöyle:

Biz ortak bir savunma hazırladık ve size teslim edeceğiz, içinde fihrist var. Ben ve benden sonra savunma yapacak meslektaşlarım bu fihristte yer alan maddeleri özetleyerek sunmaya çalışacağız. Eğer bir ülkede ceza muhakeme usulü evrensel nitelikte yazılmadıysa o ülkede kişi güvenliği/hukuku ile huzur/güvenlik yoktur. Beyanları iddianameye dayanak yapılan kişiler ve koğuşturma sırasında dinlenen tanıklarla ilgili bir şema sunmak istiyorum. Ceza yargılaması sürecinde deliller doğrudan ya da tarihi dellilerdir, Ben şimdi burada tarihi delillerden beyanlar ve belgeler arasında küçük bir kıyaslama yaparak dosyamızdaki soruşturma ve koğuşturma evresindeki tanık beyanlarını değerlendirmek isterim. Dosyaya baktığımızda bu beyanlar ve özellikle tanık beyanları konusunda nerede bulduğumuzu ve bu tanık beyanlarının neleri ispat ettiği ya da ispat etmek istediğini anlamaya çalışıyorum.

Sanıkların birlikte hareket etmek suretiyle TC devletinin egemenlik ve toprak bütünlüğü ile milletin huzur ve güvenliğini tehdit eden PKK/KCK, DHKP-C ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütlerinin amaç ve hedeflerine hizmet edecek şekilde, yine TC Devleti ve Hükümetini gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda itibarsızlaştırmak, IŞİD gibi terör örgütlerine yardım ettiği, desteklediği algısı yaratmak suretiyle uluslararası yargı organları nezdinde hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmak amaç ve kastı ile bir bütün halinde yukarıda belirtilen haber, yazı, açıklama, paylaşım gibi yayınlar yapmak. Hem sanıklar hem de biz avukatlar önemli bir olguya işaret etmek istedik. "Bu siyasi bir dava, basın ve ifade özgürlüğü kriminalize ediliyor. Cumhuriyet ve muhalif gazetelere gözdağı için açılmıştır" dedik. Ama savcılığın başka bir saiki var. O da TC hükümetini itibarsızlaştırmak, IŞİD'e yardım ettiği algısı yaratarak hukuki sorumluluk altına sokmak. Peki tanık beyanları işe yarar mı, ya da ne işe yarar? AİHM diyor ki bir kararında "Hükümetlerin eleştirilmesi ve milli çıkarları zedeleyecek bilgilerin paylaşılması, terör örgütlerine yardım edilmesi gibi ağır suçları doğurmaz." AİHM Cumhuriyet ile ilgili henüz bir karar vermedi. Şahin Alpay kararı var.

Huzurda dinlenen tanık beyanlarında müvekkillerimizin farklı bir yayın politikası izlediğini söyleyenler ve bunun vakıf yönetimi değişiminden sonra yapıldığını söyleyenler oldu, ama burada kimse silahlı bir örgütün üyesi olarak bunun yapıldığını söylemedi. Yayın politikası nedeniyle kendisine haksızlık yapıldığını söyleyenler bu gazeteyi okumaz ama kimse -ne İnan Kıraç ne de Alev Coşkun- burada yargılananların bir silahlı örgüte üye olduğunu iddia etmedi. Mehmet Faraç ile ilgili değerlendirmeyi yaptık, gazete ile davalı olduğunu söyledik. Tora (Av. Tora Pekin) çok nazik olduğu için sebebini söylemedi ama Fikret İlkiz aslında şahsın bir kadına şiddet uyguladığı için başka bir binaya gönderildiğini açıkladı.

DURUŞMAYA ARA VERİLDİ

AVUKAT ABDULLAH IŞIK'IN SAVUNMASI

Cumhuriyet Davası'nın karar duruşması, verilen aranın ardından devam ediyor. Avukat Abdullah Işık, savunmaya başladı. Işık'ın beyanlarından satır başları şöyle:

Yargılama boyunca yaşanan adil yargılama ihlallerinden bahsedeceğim. Gizli bilirkişiden bahsediliyor. Hukuk tarihinde olmayan bir usulsuzluk var. Tam bir yıl sonra raporları kimlerin yazdığını öğrendik. Ahmet Keçeci olduğunu öğrendik.

Etiketler
Mahkeme