Kapatılan Şehir Üniversitesi’nden Marmara’ya geçmek zorunda kalan öğrenciler dertli

İstanbul Şehir Üniversitesi kapatıldıktan sonra öğrenciler Marmara Üniversitesi'ne geçti ama dertleri bitmedi. Öğrenciler, okulda kendilerine ayrımcılık yapıldığını iddia ediyor. Şehir Üniversitesi'nde çalışan bazı akademisyenler ise Marmara'ya alınmadı

Kapatılan Şehir Üniversitesi’nden Marmara’ya geçmek zorunda kalan öğrenciler dertli

İstanbul Şehir Üniversitesi kapatıldıktan sonra öğrenciler Marmara Üniversitesi'ne geçti ama dertleri bitmedi. Öğrenciler, okulda kendilerine ayrımcılık yapıldığını iddia ediyor. Şehir Üniversitesi'nde çalışan bazı akademisyenler ise Marmara'ya alınmadı

Independent Türkçe'den Cihat Arpacık'ın haberine göre, geçen temmuz ayında kapatılan İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Marmara Üniversitesi’ne devredilen öğrencileri kampüste gördükleri baskı ve tacizlerden şikayetçi

Hem lisans hem de lisansüstü eğitimi gören öğrenciler farklı bir kuruma henüz alışamamışken şimdi de Marmara Üniversitesi’nin idari kararlarını, bazı öğrenci ve akademisyenlerin ise olumsuz olarak niteledikeleri tavırlarını aşmaya çalışıyor.

Hasan Süheyl, yüksek lisans eğitiminin ders dönemini Şehir Üniversitesi’nde tamamlayan, tez dönemine geçtiğinde okulu kapatılan ve Marmara Üniversitesi’ne geçmek zorunda kalan binlerce öğrenciden biri.

Şehir Üniversitesi’nden gelen hem lisans hem de yüksek lisans öğrencilerinin, eğitimlerin başından beri Marmara Üniversitesi’nde bulunan diğer öğrenciler tarafından adeta ''lince'' uğradığını söylüyor.

Benzer durumlarla lisans öğrencileri daha çok muhatap oluyor.

Online derslerde bazı öğretim görevlilerinin Şehir Üniversitesi’nden gelen öğrencilere hakaret ettiği bile söyleniyor.

''Kırılıyoruz...''

En fazla hakaret ise İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencilerinin ''maddi olanaklar'' ya da ''baba parası'' sayesinde ''Marmaralı'' oldukları şeklinde.

Süheyl, ''Bu hakaretler öğrenci arkadaşlarımızı kırıyor'' diyor.

Bu hakaretlerin dışında alınan bazı idari kararların öğrencileri mağdur ettiğini söyleyen Süheyl, ''8 ders alması gereken mühendislik fakültesi öğrencileri 15 ders almak zorunda bırakıldı ve okulları uzadı. Çift ana dal programları entegre edilmedi'' ifadelerini kullandı.

'Cevap verirken seslerini yükseltiyorlar''

Üniversite öğrencilerinden Mahmut Ertürk de kayıt yenileme aşamasında 10 gün boyunca uğraştırıldığını anlattı. Kaydına bir türlü onay alamadığını söyleyen Ertürk, ''Telefonlara ya da e-postalara bir türlü yanıt vermediler. En son attığım e-postada rektör beyi de CC’ye ekledikten sonra dönüş yaptılar. Öğrenci işleri personeli arkadaşlarımıza cevap verirken sesini yükseltiyor'' şeklinde konuştu.

İstanbul Şehir Üniversitesi’nin 100 dolar depozito karşılığında öğrencilerine verdiği bilgisayarları Marmara Üniversitesi’nin geri istediğini hatırlatan Ertürk, yönetimin daha sonra ''Yanlış anlaşılma oldu'' diyerek bu istekten vazgeçtiklerini de anlattı.

''Herkese iyi akşamlar, Şehirliler hariç''

Marmara Üniversitesi öğrencileri, online dersler sırasında kendi aralarında konuşurken Şehir Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerin de göreceği şekilde bazı ifadeler kullandı.

Bir ders grubunda öğrencilerin İstanbul Şehir Üniversitesi’nden gelen öğrenciler hakkında şöyle konuştukları görülüyor:

''Özel üniversiteden gelenlere bizle aynı soruları mı soracaklar. Çok saçma, hepsi kalır.''

''Bizimle aynı sınava girerlerse onlara yıkım olur.''

''Herkese iyi akşamlar, Şehirliler hariç.''

''Yapılanlar psikolojik zorbalık''

Lisans öğrencisi A.A da benzer sorunlar yaşayan öğrencilerden biri.

''Şehir, İstanbul'daki iyi üniversitelerden biriydi. Geniş bir kütüphanesi vardı. Şehir dışında herhangi bir devlet okulunda okumaktansa burslu olarak orayı tercih etmiştim'' diyor ve ekliyor:

Şimdi 'Baba parasıyla okuyan' biri gibi davranıyorlar. Bu, sadece öğrenci arkadaşlardan gördüğümüz bir psikolojik zorbalık değil. Bunları akademistenler de bize hissettiriyor. Şehir Üniversitesi'nde yaşadığımız herhangi bir sorun 2 e-posta yazışmasıyla çözülürdü ama şimdi günlerce uğraşmak zorunda kalıyoruz. Evet, Şehir Üniversitesi'nden gelmeyen diğer öğrenci arkadaşlarımız da benzer sorunları yaşıyor ama bize yönelik farklı tavırlar var.

''Marmara Üniversitesi, 'sakıncalı' ya da 'üzeri çizilen' akademisyenlere kapıları kapattı''

Ahmet Okumuş, İstanbul Şehir Üniversitesi’ni kuran Bilim ve Sanat Vakfı’nın başkanı. Sürecin başından beri yalnızca öğrencilere dönük taahhütlerde bulunulduğunu, akademisyenler ve genel olarak personele dair bir çözüm üzerinde hiç durulmadığını belirten Okumuş, ''Karar alıcıların Şehir’in akademik birikim ve kazanımlarının korunacağına dair sarf ettikleri sözlerin de karşılığı olmadığı anlaşıldı'' dedi.

''Neticede gayet keyfi bir takım tasarruflarla akademik personelin çok az sayıda bir kısmı Marmara Üniversitesi’ne kabul edilmiş oldu'' ifadelerini kullanan Okumuş şunları söyledi:

Akademik kadro için yekpare bir çözüm sunulmadı. Bazı nitelikli arkadaşlar Marmara’da görev alabilirken, aynı ölçüde nitelikli başka arkadaşlara o yol açılmadı. Kendi gayretleri ya da irtibatlarıyla başka akademik kurumlarda çalışma imkânı bulanlar da oldu.

Bu arada kapatılma sürecine daha açıktan karşı çıktığı için sakıncalı ya da üstü çizilmiş kişilerden sayılan bir kısım akademisyene kapılar özellikle kapatıldı. Hatta bunların bazıları çağırılıp, başvurusu alınıp, süreci başlatıldıktan sonra ‘kusura bakma yapamıyoruz’ diye sonradan geri çevrildi. Bazı ellerin uzanıp engel olduğu belliydi.

''Kütüphanenin geleceği belirsiz, çalışanlar, 'temelsiz vaatlerle' oyalandı''

Şehir Üniversitesi’nin değişik birimlerinde görev yapan yüzlerce çalışana da açıklama yapılmadığına değinen Okumuş, bu çalışanların maaşlarının aylarca ödenmediğini, kendilerine özlük haklarıyla ilgili bir bildirim yapılmadığını ve Marmara Üniversitesi’ne alınabileceklerine dair ‘temelsiz vaatlerle’ oyalandıklarını söyledi.

Bütün bu işleri yapmak için tasfiye komisyonunun oluşturulduğundan bahsedildiğini ama bu konuya dair hiçbir adım görmediklerini ifade eden Okumuş, İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Dragos Kampüsü’nün ve kütüphanenin geleceğinin de belirsiz olduğunu vurguladı.

Üniversitenin kapatılmasını ''Asla unutulmayacak haksız ve zorbaca bir karar'' olarak nitelendiren Okumuş, ardından yaşananlar için ise ''Muhatapsızlık, mağduriyetlere ilişkin başvurulacak bir merciin bulunamayışı çalışanlar için ayrıca rencide edici bir tecrübe oldu ve oluyor'' diyor.

''Hukuki çabalarımızı sürdürmemiz gerekecek''

''Kararın haksızlığı bir kötülüktü, devamında iş tutma biçiminde, usul ve üslupta sergilenen keyfilik, sorumsuzluk ayrıca bir kötülük oldu” ifadelerini kullanan Okumuş, ''Marmara Üniversitesi, YÖK ve ilgili diğer kurumlara baktığımızda iktidarsızlık ile iktidarı kötüye kullanmanın garip bir karışımıyla karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Bu nedenle hakların korunması, haksızlıkların telafisi için yargı düzeyinde hukuki çabalarımızı da sürdürmemiz gerekecek'' şeklinde konuştu.

İstanbul Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasına giden süreçte koşulların adım adım oluşturulduğunu söyleyen ve üniversiteyi kapatmak isteyen iradenin her düzeyde bunun hazırlığını yaptığını kaydeden Okumuş, “Fakat kapatma kararı yine de, öğrenci, veli, ya da çalışan, hiçbir paydaşın hassasiyetine, talebine ve sorusuna gereğince dikkat edilmeksizin, pek çok mevzuat boşluğu da oluşturacak şekilde alelacele alındı. Bunun neticesinde elbette öğrencilerin geçiş ve yerleşme sürecinde çeşitli sorunlar yaşandı ve yaşanıyor” dedi.

''Öğrenciler kampüste bazı tatsızlıklar yaşıyor''

Üniversite çalışanları gibi öğrencilerin de kendi karar ve tasarruflarının sonucu olmayan, kendilerinin tercih etmediği bir sonuçla ve bir “oldu bittiyle” karşılaştıklarını anımsatan Okumuş şunları söyledi:

Kendilerinin hiçbir dahli olmayan bir mesele nedeniyle yolları kesilmiş, üniversite yaşamları başka bir yöne çarpıtılmış oldu. Düzenleri bozuldu, yerleri yurtları dağıtıldı. Bu zaten kabul edilmesi, kaldırılması kolay bir muamele değildi. Ayrıca farklı bir kurum kültürüne alışmış bu öğrencilerin yeni geçtikleri yapıya intibak etmeleri zaman alacaktı. Mevzuat meseleleri belki bir şekilde ve zamanla aşılacaktır. Bugün için daha önemli olan, kampüs hayatı, ders ortamı, üniversite içi insani ilişkiler düzeyinde herhangi bir huzursuzluğun yaşanmaması. Maalesef bu açıdan bazı tatsızlıkların yaşandığını duyuyoruz.

Şehir’den geçen öğrencilerin dışlayıcı muameleye maruz kaldıkları bazı örnekler… Ben bunların yaygın ve sistematik tutumlar olduğunu zannetmiyorum. Böyle olabileceğini düşünmek istemiyorum. Hatta bilakis gayet buyur eden, içselleştirici, cana yakın tavırlarla geçiş yapan öğrencileri karşılayan hoca arkadaşların olduğunu da duyuyoruz. Bu tür iyileştirici tutumların çoğalması, yaygınlaşması gerekiyor.

İlgili bütün tarafların kolaylaştırıcı olması, yabancılaştırıcı tutumlardan sakınması ve maruz kalınan bu durumu öğrencilerin beraberce aşabilecekleri bir ortama katkı yapması gerekiyor. Aslında öğrenciler yaşları itibariyle hakkaniyete, adalet duygusuna daha açık olurlar ama bu sezgilerini somutlaştırabilecekleri yeterli yaşam tecrübesine sahip değildirler. Bu konuda hoca ve idarecilerin güzel örneklik sergilemesi beklenir. Marmara Üniversitesi yönetiminin de bu noktada daha tutarlı ve cesur bir liderlik yapması gerekir.

Bu iddiaların tamamını, Marmara Üniversitesi Rektörlük Ofisi kanalıyla üniversite rektörü Erol Özvar'a ileterek konuyla ilgili bir cevap da talep ettik. Ancak haberin yayına hazırlandığı süre boyunca üniversiteden herhangi bir yanıt gelmedi.

Etiketler
Akademisyen Marmara Üniversitesi Öğrenci Okul