Yılmaz Özdil: Nuh'un cep telefonu varsa, işsizlik niye azalmasın birader?

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, geçtiğimiz hafta açıklanan işsizlik rakamlarını konu alan bir yazı kaleme aldı.

Yılmaz Özdil: Nuh'un cep telefonu varsa, işsizlik niye azalmasın birader?

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, geçtiğimiz hafta açıklanan işsizlik rakamlarını konu alan bir yazı kaleme aldı.

TÜİK, pandemi döneminde işsizliğin azaldığını iddia ederek, Mart döneminde işsizlik oranının yıllık bazda 0,9 puanlık azalmayla yüzde 13,2 seviyesinde gerçekleştiğini açıklamıştı.

Özdil, "Gözümüzün içine baka baka “biz iktidara gelmeden önce evlerde fırın mı vardı, buzdolabı mı vardı, tomografi yoktu, ambulansları köpekler çekiyordu, cenaze yıkayacak imam bulamıyorduk, camiler ahır yapıldı” denebiliyorsa… İşsizlik sayısının azalması tuhaf mı?" diye sordu.

Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'ndeki yazısı şöyle;

Bizzat sağlık bakanı çıkıp, koronavirüs salgını başladığından beri Türkiye'de geçen yıllara oranla toplam ölüm sayısının bile azaldığını açıklıyorsa… İşsizlik sayısının azalması neden yadırgatıcı olsun?

AB'ye girdik diye bu memleketin başkentinde güpegündüz havayi fişekler fırlatılıyorsa, kamyonun üstüne çıkıp zafer turu atan asrın liderimiz “bayramımız kutlu olsun, hedef tam üyelikti, tam üyelik alındı, hamdolsun başardık, bizim hükümetimize nasip oldu” diyorsa… İşsizlik sayısının azalmasına niye hayret ediyorsunuz?

Gözümüzün içine baka baka “biz iktidara gelmeden önce evlerde fırın mı vardı, buzdolabı mı vardı, tomografi yoktu, ambulansları köpekler çekiyordu, cenaze yıkayacak imam bulamıyorduk, camiler ahır yapıldı” denebiliyorsa… İşsizlik sayısının azalması tuhaf mı?

“Başörtülü bacıma saldırdılar, erkek şahısların üstleri çıplaktı, kafalarında siyah bantlar vardı, erkeklik organlarını başörtülü bacımın başörtüsüne sürttüler, üstüne işediler” denebiliyorsa… İşsizlik sayısının azalması neden inandırıcı olmasın?

“2023'te yerli uzay mekiğimizin test uçuşlarına başlayacağız, uzaya güneş panelleri yerleştireceğiz, bunlarla elektrik üretip, radyo frekans dalgalarıyla yeryüzüne ulaştıracağız, büyümede Çin'i geçtik, petrol bulduk, Türkiye'ye en az 40 yıl yetecek kadar doğalgaz bulduk, enflasyon düştü, Almanya bizi kıskanıyor” denmesini acayip bulmadınız da… İşsizlik sayısının azalmasına mı şaştınız?

Nuh'un cep telefonu varsa, işsizlik niye azalmasın birader?

Marmaray'ı Abdülmecid dedemiz çizmedi mi?

Kolomb gemisiyle geldiğinde Küba'da cami görmedi mi?

Deve sidiği şifalı değil midir?

“Google'ı padişah Abdülhamid icat etti” demediler mi bu ülkede?

Bunların hepsi mantıklı da, işsizliğin azalması mı mantıksız?

Cehalet bilimi'dir bu.

Agnotoloji diye bir kavram var.

Kafa karışıklığı yaratmak için kasten yalan bilgi yayılmasını inceliyor.

Topluma gerçekler yerine palavralar pompalanıyor.

“Bilgi” kisvesi altında “bilgisizlik” yayılıyor.

Zihinler allak bullak ediliyor.

Cehalet öylesine yaygınlaşıyor ki, artık doğruya ulaşmak mümkün olmuyor, bu ortam sayesinde maddi veya siyasi çıkar elde ediliyor.

Yani… Zırcahil atmosferi bilinçli olarak yaratılıyor.

Peki bu iş nasıl yapılıyor?

Öncelikle “değersiz önemliler” çıkarılıyor.

Yazar veya akademisyen sıfatını taşıyan tipler “otorite”ymiş gibi piyasaya sürülüyor, aslında bunları kimse tanımıyor, ekranlara sık sık çıkarılarak tanınmaları sağlanıyor.

Mesleki açıdan hiçbir değer taşımadıkları halde, önemli hale getiriliyorlar.

Topluma “uzman” olarak pazarlanan bu “sahte şöhret”ler, en pespaye yalanları, en saçma argümanları savunmaya başlıyorlar.

Yüzleri kızarmadan, yüzlerinde kıl oynamadan, savundukları bilginin yalan olduğunu bile bile, doğruymuş gibi anlatıyorlar.

“Televizyon ekranında demokratik tartışma ortamı” ayaklarıyla, bilinçli olarak bulaştıra bulaştıra, cehaleti yayıyorlar.

Apaçık gerçekleri inkar ederek, “bakın böyle düşünen otoriteler var” dedirterek, toplumu sağlıklı düşünemez hale getiriyorlar.

Bazen sigara şirketlerinin çıkarları doğrultusunda yalanlar söyleniyor, mesela profesör unvanlı tipler çıkıp “kansere yolaçmadığını” anlatıyor.

Bazen gıda şirketlerinin çıkarları doğrultusunda yalanlar söyleniyor, mesela “GDO'nun zararlı olmadığı, aksine insanlığa faydalı olduğu” anlatılıyor.

Bazen ilaç şirketlerinin çıkarları doğrultusunda yalanlar söyleniyor, mesela kolesterol, diyabet, depresyon konusunda mucizevi ilaçlar öneriliyor, sihirli diyet hapları yutturuluyor.

Ve, algınızı yönetmek için bazen de…

Siyasi çıkarlar doğrultusunda yalanlar söyleniyor.

Toplumun gerçek bilgiye ulaşması, gerçek bilgi sahibi olması ne kadar engellenirse, iktidarlar o kadar güç sahibi oluyor.

İşsizliğin azalması, işte tam olarak böyle bir şey.

Düpedüz yalan olduğunu elbette kendileri de biliyor.

Ama açın lütfen televizyonları, doğru diye savunanları görürsünüz.

Çünkü gayet iyi biliyorlar ki…

Ellerinde kalan tek ve son umutları cehalet.

Etiketler
Cep Telefonu Telefon Yılmaz Özdil